Yolculuk devam ediyordu. Güneşin gökyüzünde kendisini göstermeye başladığı vakit sıcaktan bunalmıştı arabadaki herkes. Çetin düşünceli gözlerle dışarıya bakıyordu. Umut hala radyoda söylenenleri düşünüyordu. Umut ilk defa amcası Emir'i bu kadar ciddi şekilde direksiyon başında görüyordu. Cevat bey ise dakikalardır ellerini havaya kaldırmış dualar ediyordu. Umut bu manzarayı gördüğü an şaşırdı. Çünkü Cevat bey, geçen seneki fizik dersinde tanrı'nın varlığı hakkında polemik yaratan birisiydi.
"Şaka mı bu?" dedi Emir sert bir şekilde direksiyona vurarak. Arabadakiler karşılarındaki manzaraya baktı. Otoyol sonu görünmeyen bir trafik ile kaplanmıştı.
Çetin arabanın kapısını açarak dışarıya indi. Emir ve beraberindeki arabalar da hunharca kornaya basıyordu. Güneş gökyüzünde kendisini belirginleştirdiği vakit terler içinde kalmıştı tüm arabadakiler.
Umut'da sıcaktan bunalarak arabadan indi. Babası Çetin arabanın tamponuna sırtını yaslamış bir şekilde dakikalardır bir adım bile ilerlemeyen trafiğe bakıyordu. Umut sorulara cevap bulmak istiyordu. Babasının önünde iki büklüm oldu, "Neler oluyor baba?" diye sordu. "Nereye gidiyoruz? Radyoda konuşan kimdi?"
Çetin cevap vermedi. Güneşin kavurucu sıcaklığı artık Çetin ve Umut'un yüzünde parıldıyordu. Çetin kısık gözlerle gökyüzüne baktı. Sonra oğlu Umut'a döndü, "Benim tek sorumluluğum seni ölümüm pahasına korumak. Bunu sakın unutma. Ne kadar az soru sorarsan o kadar umudumuz dinç olur."
Umut başını salladı ve arabaya geri döndü. Bir vakit beklediler arabada. Ancak hala trafik ilerlemiyordu. Emir'de arabadan indi. Umut, Cevat bey ile olanlar hakkında konuşuyorlardı.
Dakikalar geçtikçe yorucu bekleyiş sürüyordu. Etraftaki insanlar da ne olduğundan neyin olup bittiğinden haberleri yoktu. Bir yaşlı adam olanlar hakkında, "Tanrının gazabı!" dedi. Bir diğer dört çocuklu aile, "Televizyon izliyorduk ve birden onlar ortaya çıktı. Gökyüzünde insanları öldürdüler. Ve sonra ortadan kayboldular."
Çetin ve Emir arabanın kapısını açarak Umut'a seslendiler, "Trafiğin ne durumda olduğunu öğrenmek için biraz ilerleyeceğiz."
Çetin, Cevat bey'e sıkıca tembih etti. "Çocuğum size emanet Cevat bey. Arabadan sakın ayrılmayın, hemen döneceğiz."
Umut arabadan inerek babasına sarıldı. "Çabuk dönün, lütfen."
Çetin tebessüm ederek, "Hemen döneceğiz."
Çetin ve Emir yavaş adımlarla sonu görünmeyen oto yolda ilerlemeye başladılar. İki kardeş her zor durumda kaldığında beraber olmayı bilirdi. Şimdi de böyle yapıyorlardı. Çetin kırk iki yaşında ruhen ve fiziksel olarak yaşlanmıştı. Siyah saçları hafiften beyazlaşmaya başlamıştı. Ve her daim ciddiydi.
Emir ise yirmi dokuz yaşında fiziksel olarak da ruh olarak da gençti. Çetin kardeşine baktığında hala ergenliğinden çıkamamış bir insan gördüğünü söylerdi.
Çetin otoyolda yürüyorken etrafındaki insanlara baktı. Bir çoğu kendileri gibi sıcaktan bunalmış etrafa bakınıyordu. Bazıları endişeyle çalışmayan telefonlarını çalıştırmak için uğraşıyordu. Bir kaç aile arabalarının içinde duygu dolu gözlerle oturuyorlardı.
"Dur!" dedi Emir. Çetin kardeşinin uyarısına uydu ve başını salladı, "Ne gördün?"
Emir önce sağına baktı sonra soluna. Sonrasında gökyüzüne baktı. Bir rüzgar vardı ancak bu rüzgar yaz sıcağında hiç olmadığı kadar şiddetli bir rüzgardı. Çetin de hissetti. Ardından etrafındaki insanlar da hissetti. Ve olan oldu. Çetin'in hemen solundaki bir karavan havaya, gökyüzüne doğru uçmaya başladı. Ardından bir başka araç da gökyüzüne doğru uçtu.
Her şey saniyeler içerisinde gerçekleşiyordu. Havaya uçan arabaların bazıları yere çakılmaya başladı. Bir kaç tanesi insanların üzerine bir meteor gibi düştü. Çetin dört arabanın daha yere çakılmasını izledikten sonra korkuyla arkasını döndü, "Umut!"
Emir ve Çetin hızlıca arabalarına doğru koştular. Etraflarındaki insanlar da can derdine düşmüş, arabalarını oracıkta bırakarak otoyoldan sapıyorlardı. Çetin adımlarını attıkça etrafındaki arabalar yükselip düşüyordu. İnsanlar korkuyla bağırıyordu.
Emir ve Çetin arabalarına vardıklarında kendi arabalarının da havaya yavaşça yükselmeye başladığını gördü. Çetin soğukkanlılıkla arabaya zıpladı. Zemin ile arabanın arasında bir metre kadar mesafe vardı. Çetin tüm gücüyle tekrar zıpladı ve arabanın açık olan camına elini attı. Araba yavaşça yükselmeye devam ediyordu. Tüm gücüyle, tek eli arabanın camından tutarak güç alıyordu. Diğer eli boşluktaydı.
"Umut!" diye seslendi, "Umut!"
Çetin sıkıca tutunarak arabanın içerisine baktı. Umut bir köşede korkudan ağlıyordu. Ortalıkta Cevat bey yoktu. Umut babasını görür görmez gözyaşları içerisinde bağırdı, "Baba! Baba! Yardım et..."
Etraftaki insanların çığlıkları ve bağrışmaları Umut'un sesini bastırdı. "Elimi tut!" dedi Çetin oğluna diğer elini uzatarak, "Atlasana şu lanet arabadan!"
Araba iki metre kadar yükseğe çıktı. Çetin tutunmakta zorluk çekiyordu. Umut'un yeşil gözleri şimdi yaşlar içerisindeydi. "Bunu başarabilirsin. Benimle kal. Şimdi elimi tutacaksın ve beraber aşağıya atlayacağız."
Umut'un korkudan burnu kanıyordu. Çetin'in sesi titriyordu, "Umut! kapıyı aç ve atla. Bunu yapabilirsin. Lütfen! Bunu yapabilir---"
Çetin'in sözleri boğazında düğümlendi. Araba az öncekinden çok daha hızlı bir şekilde yükseldiği anda Çetin'in eli buna dayanamadı. Yaklaşık iki buçuk metrelik yükselikten sırt üstü zemine düştü.
Emir yere düşen ağabeyini tutarak kaldırdı. Çetin'in sırtı acı içinde sürtünmüştü ancak o durumda bile havada gözden kaybolan çocuğuna baktı. "Umut..." dedi. Kahverengi gözleri sulandı, nefes almakta zorlandı. Emir ağabeyini kolundan tutarak, "Üstümüze araba düşecek! Gitmeliyiz, hemen!"
Çetin donakalmış bir vaziyette gökyüzüne baktı. "Bana bunu yapamaz.." dedi yutkunarak. "Lütfen... lütfen sadece bir rüya olsun Allah'ım..."
Çetin hiç ağlamadı. Yapısı gereği uzun zaman önce ölen eşi için o kadar çok ağlamıştı ki artık kendini kontrol edebilir duruma gelmişti. Sadece gözleri doldu. Kendini sıkıca tuttu ağlamamak için.
Otoyolun dışına doğru koşuyorken yorgun gözlerinden bir kaç damla yaş düştü. Emir, ağabeyini sıkıca tutarak ilerliyordu. Zorlukla ayakta duruyordu Çetin. Yeşilliğe, otobanın dışına geçmeden önce son kez arkasına baktı. Vahşete, yıkıma ve ölümlere baktı. Yüzlerce araba yükseliyor, düşüyordu. Yaşlı bir adam ise tüm kaçanların aksine arabaların üstüne doğru koşuyordu. Bağırıyordu deli gibi yaşlı adam, "Umut kalmadı! Allah'ın gazabı başladı! Ölümden kaçmayın..."
Çetin yutkundu. Ve Emir'in omzundan güç alarak sonsuzluğa doğru adımlarını attılar.
Okuduğunuz için teşekkürler, bölüm hakkında görüşünüzü bekliyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGEDEKİLER
Mystery / Thriller"...Bir gün uyanıyorsunuz ve o içinde bulunduğunuz dünya yıkılmış. Tüm hayalleriniz tüm hedefleriniz bir çırpıda silinmiş. Sabah sıcacık yatağınızdan uyanan olmayacak. Okula gidemeyeceksiniz. İşe gidemeyeceksiniz. Market alışverişleri yok. Tepedeki...