Gitme

182 19 14
                                    

-Niall'ın ağzından-

Bol düşünceli ve uykusuz bir gecenin ardından sabahın habercisi olan güneş doğmaya başlamıştı. İlk defa sabah olmasını istemiyordum. Bugün Harry'nin Steve ile buluşacak olması ve büyük bir ihtimalle barışacak olması güne dair olmayan enerjimi daha da düşürüyordu. Onunla buluşacaktı ve belki yine ona sevgi ile bakacaktı... yani bilmiyorum bu beni fazlasıyla üzüyordu. Ona yakın olabildiğim bu kısa süre içinde onu gözlemlemiş, hareketlerini izlemiş ve her dakika ona biraz daha hayran kalmıştım. Yaptığım yanlıştı farkındayım, canımın yanacağını da biliyordum fakat buna rağmen onunla gecen her dakikaya minnetardım.
Zar zor açtığım gözlerim tekrar kapanmak icin savaş veriyorken telefonumdan gelen mesaj sesi ile irkildim. Hafif doğrularak telefonumu aldım.

Kimden: Harold.
"Kahvaltıya bekliyoruz seni. Şimdi hemen o uyuşuk kıçını kaldırıp buraya geliyorsun Nialler."

Suratımda küçük bir gülümseme belirdi. Beynim bahane uydurup oraya gitmememi söylese de kalbim deli gibi Harry'nin yanına gitmemi söylüyordu ve ben yine aptallık yapıp kalbimi dinliyordum. Zaten konu Harry iken beynimi dinlemem mümkün olmuyordu. Sadece bir hareketi bütün düşünce sistemimi alt üst etmeye yetiyordu. Gözlerimi ovusturup Harry'nin dediği gibi uyuşuk kıçımı kaldırdım ve banyoya ilerledim.

***

"Dostum ben hala gitmemen taraftarıyım."

Harry, oflayıp Louis'ye baktı. Louis ise kaşlarını kaldırıp kafasını eğdi. Masa da gördüğüm kadarı ile kimse Harry'nin bugün Steve ile buluşmasını istemiyordu. Harry ise onları dinlememekte kararlı duruyordu. Tabağındakileri bitirip ayağı kalktığında bana baktı. Sabah erkenden kalkıp buluşma için hazırlanmıştı bile.

"Niall gidelim hadi."

Başımı sallayıp ayağı kalktığımda Louis, sanki suan hissettiklerimi anlıyormuş gibi baktı ve gülümsedi. Kapıya ilerleyen Harry'nin peşinden gitmeye yeltenmistim ki Liam'in sesi duyuldu.

"Harry."

Harry, kafasını çevirip tek kaşını kaldırdı.

"Dikkat et."

Ses tonundaki anlam tekrar canının yanmasını istemediğini belli ediyordu. Bu odada bende dahil herkes Steve'nin nasıl bir piç olduğunu biliyorduk fakat Harry bunu anlayamayacak kadar kördü.
Harry, gülümseyip kafasını salladı ve kapıyı açtı. Hızla gidip ona yetiştim ve yanında yürümeye başladım. İkimizde sessizdik garip olan ise Harry'de herhangi bir heyecan belirtisi göremiyordum daha cok düşünceli gibiydi. Uzun bir süre kafası eğik bir sekilde ilerledi ve bende bu süre boyunca onu izledim. Onu izlemeye o kadar dalmıştım ki aniden kafasını kaldırıp adımı söyleyince irkildim.

"Efendim?"

Harry, tekrar kafasını önüne eğdiğinde bu durum beni iyice rahatsız etmişti. Kolundan tutup durdurdum. Kafasını kaldırıp bana baktığında derin bir nefes verdim.

"Harry icinde tutarak bir yere varamazsın. Nedir seni bu kadar rahatsız eden. Söyle bana."

Harry titrek bir nefes aldı ve gözlerini kaçırdı.

"Niall keşke böyle olmasaydı..."

Ne olmasaydı? Ne demek istiyordu?

"Yani sen kaybetmek istemeyeceğim kadar değerli biri oldun kısa bir zamanda fakat şimdi steve ile yeniden birlikte olursam senden uzaklaşmak zorunda kalacağım."

Bunu zaten tahmin ediyordum fakat onun ağzından duymak kalbimde tarif edilemez bir acıya yol açmıştı. Dolan gözlerimi gizlemek için başımı önüme eğip yavaşca kafamı salladım ve biliyorum diye fısıldadım. Tekrar yavaş yavaş ilerlemeye başlamıştık ve yine sessizlik hakimdi. Sonunda buluşacakları kafenin bir alt sokağına geldiğimizde durdum.

Game Over [n.s] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin