Gidemedim

209 21 17
                                    

-Harry'nin ağzından-

"Güneşi kaybettiğin icin ağlarsan yıldızlarıda göremezsin Harry.." demişti büyükbabam. O zaman ne demek istediğini pek anlayamasam da simdi o kadar iyi anlıyordum ki. Fakat bunca zaman boyunca güneş için ağladıktan ve sonunda güneşi yeniden elde ettikten sonra yıldızın ışığına kapıldıysam? Ah peki peki cok karışık oldu üzgünüm... kafam o kadar karışık ki; sabahın 6'sı, gün neredeyse yeni başlıyor ama ben gözlerimi dahi kırpamıyorum. Heyecandan mı derseniz... pek sanmıyorum. Daha cok kafa karışıklığı diyebiliriz. Kafamın içinde dönüp duran bir adet Niall varken toparlanabilmem pek mümkün olmuyor aslında. Yatağa uzandığımdan beri onu düşünüyor olmam başlı başına bir sorun iken aklımdan onu çıkaramıyor oluşum tuzu biberi gibiydi. Nefesimi dışarı verip yatakta doğruldum. Eğer biraz daha düşünürsem beynim patlayacakmış gibi hissediyorum. Sanırım iyi bir duşa ihtiyacım var..

***

"Dostum ben hala gitmemen taraftarıyın."

Louis, sabahtan beri gitmem icin bin türlü öğüt ve nasihat vermişti. Sabahtan beri karışık olan kafamı daha cok karıştırmak için ellerinden geleni yapıyormuş gibiler. Zayn'in imaları, Liam'ın bakışları ve Louis'nin nasihatleri ile boğulmak üzereydim. Neden ölüme gidiyormuşum gibi davranıyorlar ki?
Louis'e sert bir bakış atıp zaten olmayan iştahımın daha cok kaçması ile ayağa kalktım. Kafamı çevirip Niall'a baktığımda kızarık ve hafif şişmiş olan gözleri ile beni izliyordu.

"Niall gidelim hadi."

Dediğim de sanki bunu bekliyormuş gibi hemen ayağa kalktı ben ise kapıya doğru ilerledim. Beni durduran ise Liam'ın sesiydi.

"Harry."

Ah hadi ama! Lütfen sinirimi bozacak bir şey söyleme Lee..

"Dikkat et."

Tek yapabildiğim gülümseyip evden çıkmak oldu. Kafam karışıkken kimseyi umursayamıyordum ve suan kafam karmakarışıktı. Aslında tek sorun Steve ile buluşup/buluşmamam değildi. Eğer Steve ile barışırsak Niall'a bir daha bu kadar yakın olamayacak oluşum içimi kemiriyordu. Kısa süre önce tanışmış olsakta beni gerçekten etkilemişti. Yanında kendimi güvende hissettiğim sayılı kişilerdendi, gülüşü ile içimi ısıtıyordu ve en önemlisi gözlerinin içinde öyle bir duygu vardı ki saatlerce izleyebilirdim onu. "Steve sana böyle hissettirmiyor" diye fısıldadı bir ses kafamın içinde. Haklıydı ama haklı olmasından nefret ediyorum. En iyisi her şeyin başladığı hale dönmesi sanırım.. Niall benden uzak ve ben Steve'e yakın...
Uzun zamandır kafamı önüme eğmiş yürüyordum anlık gelen cesaret ile kafamı kaldırıp Niall'a seslendim. Fakat o çoktan bana bakıyordu. Gözleri cok güzeldi... Tanrım...
O bu ani hareketim ile irkildiginde istemsizce kıkırdadım, çok masumdu.

"Efendim?"

İçimde zar zor bulduğum cesaret Niall'ın gözlerine baktığım an yok olmus gibiydi. Kafamı tekrar önüme eğip kendimi toparlamaya çalışıyordum ki kolumda bir baskı hissettim. Niall, kolumu tutarak beni durdurdu.

"Harry icinde tutarak bir yere varamazsın. Nedir seni bu kadar rahatsız eden. Söyle bana."

Hadi ama! Sen bana böyle bakarken nasıl söylerim.. ağzımı açtım ve tekrar kapattım. Fakat bir seyler söylemem lazımdı. Titrek sesimi umursamadan konuşmaya başladım fakat bu benim icin zordu özellikle Niall bu kadar güzelken... gözlerimi kaçırıp devam ettim.

"Niall keşke böyle olmasaydı..."

Kafası karışmıştı.

"Yani sen kaybetmek istemeyeceğim kadar değerli biri oldun kısa bir zamanda fakat şimdi steve ile yeniden birlikte olursam senden uzaklaşmak zorunda kalacağım."

Game Over [n.s] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin