Cinler mi? Olamaz!

400 10 3
                                    

Artık korku tek taraflı değildi. Mehmet'in de korktuğu her halinden belliydi. Elleri titriyor, gözünden akan  yaşlara aldırış etmiyordu. Fakat onu o halde gördükçe benim korkum da paniğim de artıyordu. Birkaç dakika sonra odaya, Mehmet'in anne ve babası geldi. Annesinin dağınık saçları gerçekten çok çirkin gözüküyordu. Babasının ise çok ciddi bir görünümü vardı. Bize "Ne oldu burada?" diye sordu. Odanın o kötü kokusunu onlar da hissetmişler ki bir anda burunlarını kapatmaya başladılar. Çok sinirli bir sesle "Bu koku ne, ne oldu burada?" diye bağırdı. Mehmet anne ve babasını görünce daha da çok panik yaptı ve titreyen elleri ile saçlarını çekmeye başladı. Korkmuştum; fakat Mehmet'in kendisine zarar verebilecek olma düşüncesi benim de panik yapmama neden oldu. Mehmet'i hepimiz sakinleştirmeye çalışıyor olsak da ona gücümüz yetmiyordu. Biraz uğraştıktan sonra ellerini tutmayı başarmıştık. Birkaç yudum su içirdi annesi. Mehmet biraz daha sakinleştikten sonra Mehmet"in annesi, ne olduğunu sordu. Titrek bir sesle de olsa Mehmet, olanları anlatmaya başladı. O anlattıkça anne ve babasının yüzlerindeki korku ve panik de arttı. Mehmet olanları bir bir anlattı ve sustu. Ortamda kısa süreli bir sessizlik oldu sonunda annesi "Neden böyle birşey yaptınız?" diye sorduğunda Mehmet cevap veremedi. Yaklaşık 15 dakika konuştuktan sonra Mehmet'in anne ve babası odadan ayrıldılar ve bizim uyuyup bunları unutmamızı istediler. Zorla da olsa uyumayı başarmıştım. Rüyamda yine Mehmet'i görmüştüm. Yine elinde o kağıt ve gülüyordu. Arkasında da kapkara giyinmiş insanlar sıra olmuş ve onlar da gülüyordu. Bir anda uyandım. Tekrar uyumak istediğimde Mehmet'in yattığı yataktan sesler geldiğini farkkettim. Dönüp ona baktığımda yatakta kıvranıyor ve "Hayır, hayır Umutt, olamaz!" diye bağırıyordu. Hemen ayaklandım ve Mehmet'in yanına gittim. Onu uyandırmaya uğraştım. Hemen uyandı ve bana "Umut kaç ve kurtar kendini, lütfen kaç, kendini düşünüyorsan hemen kaç!" diyerek yalvarır gibi benden kaçmamı istedi. Fakat kaçamazdım ve ona "olmaz Mehmet, seni yalnız bırakamam" dediğim anda arkamdan çok kalın bir ses duydum. "Sen bilirsin!". Kalbim o kadar hızlı çarpıyordu ki bir an öleceğimi düşündüm. Mehmet ile gözgöze geldik ve aynı anda kaçmaya başladık. Kapıyı açtı Mehmet, ayakkabılarımı tam giyinmeden koşmaya başladım. Kısa bir süre koştuktan sonra orman gibi bir yere geldik. Tabii ki o an olan korkumuzla birşey düşünemiyordu ve ormana girdim. Mehmet galiba birbirimizi kaybetmememiz için koluma girdi. Birlikte koşuyorduk ve en sonunda yorulduk. Dinlenmek için biraz ara verdik. Etrafımıza bakındığımızda kaybolduğumuzun farkına vardık. Heryer kapkaranlıktı ve kurt sesleri geliyordu. Mehmet korkulu gözlerle bana baktı ve "Umut şimdi ne yapacağız?" dedi ve benim korkum katlanarak arttı. Arkamızdan bir ıslık sesi duyduk. Baktığımızda karanlığının içinde kendisini çok çok belli eden bir insan figürü belirdi. Yine koşmaya başladık. Fakat arkamızdan bağırmaları bizi daha çok ürkütüyordu. Ses gittikçe yaklaşıyor biz de daha çok korkuyorduk. En sonunda onun ayak seslerini dahı duyuyorduk. Korkudan ağlıyor ve gözümden akan yaşlar yüzünden önümü görmekte zorlanıyordum. Koştukça yoruldum ve en sonunda bir taşa takılıp düştüm. Mehmet de hemen durdu ve ona "Mehmet sen koş, kurtar kendini" diye ne kadar bağırsam da koşmadı. Ve omuzumda bir el hissettim. Soğuk ve kocaman eller. O anki olan korkumu ifade edemem galiba. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Mehmet'in korkuyla arkama bakan gözleri beni daha da çok korkutuyordu...

Korkunç Günlerim _ CİNLERİN GAZABIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin