Başınız sağolsun..!

315 9 6
                                    

Mehmet'in gözleri bembeyaz olmuştu, elleriyle halıyı tutmuş, koparırcasına sıkıyordu. Tavana bakarak bağırıyordu, ne dediğini anlamıyorduk fakat türkçe konuşmadığı belliydi. Hoca biraz zorlanarak da olsa ayağa kalktı, zorlanmasının nedeni sanıyorum ki biraz yaşlanmış olmasıydı. Hemen Mehmet'e birkaç tokat atıp sakinleştirmeye çalıştı. Başarılı olamayınca Mehmet'in kollarını tutup Allah'ın isimlerini saymaya başladı. Tam da o anda Mehmet ayağa kalmaya çalışıyordu ama hoca izin vermiyordu. Bunun üzerine Mehmet'in sesi bir ada değişerek -Sesı oldukça kalınlaşmıştı- "hepinizi, hepinizi öldüreceğim ama sıranızı bekleyin; ölümlerin en acısını tadacaksınız" dedi. Ve bir anda bayıldı. Hoca, hemen Mehmet'i minderlerin üstüne yatırdı. Yine dualar okuyup elini Mehmet'in vücudunda gezdirmeye başladı. Fakat bir eksik var gibiydi, bu eksik Kemal Bey'di. Etrafıma bakındığımda Kemal Bey'i az ilerde yere yüzüstü uzanmış bir şekilde gördüm; galiba o da bayılmıştı. Mehmet'in emin ellerde olduğunu da bilerek hemen Kemal Bey'i ayıltmak için ayaklandım. Kemal Bey kısa bir sürede ayıldı ve hemen "Mehmet nerede?" diye sordu. Daha ben cevaplayacak fırsatı bulamadan Kemal bey etrafına bakınıp Mehmet'i minderde oturur vaziyette görüp az önce yaşananları da hatırladı. Hocaya:
"Neden böyle şeyler bizim başımıza geliyor" yine sordu.

"Sanıyorum ki oglunuza, belki sizlere de cinler musallat olmuşlar. Ama emin olabilirsiniz ki bunlar cin deyip geçiştirilebilecek cinler değiller. Bunlar en güçlü cın kabilesiler yani Yakala Cin kabilesi.."

"Ama, ama neden? Çıldırmak üzereyim artık; önce Mehmet ve Umut'un gece garip şeyler yaşamaları sonra onları ormanda buluyor oluşum ve şimdi de cin musallatı. Peki ya şimdi ne yapacağız?"

"Bu cin kabilesinden olan cinler o kadar güçlüler ki yapılabilecek pek birşey yok aslında."

"Fakat olamaz; yani ne demek yapılabilecek pek birşey yok. Kesinlikle yapılabilecek birşey vardır! Lütfen yardım edin bize, lütfen..!"

"Peki"

"Allah sizden razı olsun. Öncelikle ne yapmamız gerekiyor?"

"Öncelikle size bir muska vereceğim ve her daim, ne olursa olsun bu mustayı boynunuzdan çıkarmayacak ve asla ona en ufak bile bir zarar vermeyeceksiniz."

"Tamam, kesinlikle dediklerinizin hepsini yapacağız, asla boynumuzdan çıkarmayacak ve zarar vermeyeceğiz. "
Bu konuşmadan sonra hoca hemen birkaç parça kağıt ve bir kalem çıkardı. Üstüne birşeyler yazıyordu, yazdıklarını okuyor da olsa birşey anlamıyor, anlamlandıramadığım kelimelerin ve yazılar ne anlama geldiğini tahmin etmeye çalışıyordum. Nihayet hoca yazma işlerini bitirip muskayı hazırladı. Hemen boynumuza takip çıkarmamamız konusunda yaptığı uyarıyı yineleyerek konuşmasına şöyle devam etti.

"Daha önce de ifade ettiğim gibi, Yakaza Cin kabilesi mensubu olan cinler çok güçlüler bu yüzden bir daha ne ağzınıza cin ismini alın ne de Mehmet, bu durumların sebebi olan hareketlerini tekrarlasın. Kesinlikle hayatınızı eskisi gibi sürdürün."

"Allah sizden razı olsun bizi bu durumdan kurtarıyorsunuz."

"Cümlemizden razı olsun inşallah. Önce sağlığınıza sonra da az önce söylediğim şeylere çok dikkat ederek yaşamına devam edin."

"Tamam hocam, peki başka bir işimiz var mı yani artık gidebilir miyiz?"

"Hayırlı akşamlar, Allah'a emanet olun. Ha bu arada her hafta en az bir kez tekrar gelin ki daha fazla yardımcı olabileyım."

"Nasıl isterseniz, hayırlı akşamlar."

Ve bu sohbetin ardından Hoca'nın evinden ayrıldık ve evin yolunu tutacaktık ki Kemal Bey başının döndüğünü söyledi:
"Çocuklar, benim biraz başım dönüyor da; kendinize dikkat edin."

Bunu duyan Mehmet'in de bir anda yüz ifadesi değişti. Sanki babası bir hata yapmış gibi, sinirli bir ifadeyle babasına bakıyordu. Bunu tabii ki sindiremedim. Babası onun için o kadar uğraşırken böyle yüzsüzlük yapıyor olması benim bile moralimi bozmuş, beni bile sinirlendirmişti. Ve Mehmet:

"Hep de bi bahane ya"

deyince benim en yüksek dozda olan sinirim en yüksek hızda da Mehmet'e
boşaldı. Mehmet'e:

"Sen nasıl bir evlatsın Mehmet? Baban senin için o kadar uğraşırken ne bu yüzsüzlük? Yazıklar olsun"

dedim. O anda Kemal Bey de Mehmet'in memnuniyetsizliğinin farkına varmış olacak ki arabayı çalıştırıp gaza bastı. Aslında hiç de iyi görünmüyordu Kemal Bey. Ama diyecek yani diyebilecek birşeyim yoktu maalesef.
Başlarda iyiydi yolculuğumuz fakat sonrasında Kemal Bey gereksiz yerde gereksiz bir şekilde araba kullanmaya başladı. Hiç olmadık yerde frene basıyor, arabalara makas atıyor ve birçok kural ihlali..
Zaman geçtikçe korktuğum şeyin gercekleşebilecek olma düşüncesi beni korkutuyor ve daha çok telaşa düşürüyordu. Artık cinlere karşı olan korkumu hissetmiyor, bu düşüncemin gercekleşebilecek olma düşüncesiyle cebelleşıyordum.

Olması gereken hızımızı çok fazla aşmıştık, çok hızlı gidiyor ve tehlikenin daha da büyümesine yol açıyorduk. Yaklaşık 10 dakika sonra bomboş bir caddeye gelmiştik. Kemal Bey doyasıya gaza yüklenirken can sağlığımızı da hiç düşünmüyormus gibi bir izlenim veriyordu ki o anda en olmaması gereken şey, olmasından en çok korktuğumuz şey başımıza gelmişti, kaza yapmıştık maalesef. O an bayılmışım. Ayıldığımda Mehmet yanı başımda ağlıyor ve gözlerim Kemal Bey'i arıyordu fakat Kemal Bey görünmüyordu. Galiba az ileride duran ambulansın içerisindeydı.

(Ambulans daha yeni geldi ve Kemal Bey'in durumu daha ağır olduğu için öncelikle onunla ilgilendi)

Yavaş yavaş toparlanıp Mehmet'in de kolundan tutarak ambulansa doğru gittim. Ama bu görüntüyü görmeseydim keşke, gözlerim kör olsaydı da görmeseydim..
Kemal Bey kanlar içindeydi ama konuşuyordu. Sağlık görevlileri de Kemal Bey'e müdahele ediyorlardı. Kemal Bey'in kan kaybetmesi sonucu kıpkırmızı olan kıyafetlerine bakmaya gönlüm el vermiyordu. Mehmet ağlamaktan kendine gelemiyor ve benim gözlerim de yavaş yavaş yaş kaçırmaya başlıyordu. Ağlamamaya çalışsam da yapamıyordum, Kemal Bey'i oyle görmeye gönlüm el vermiyor ve elimden gelen herhangi birşey var mı diye kendime soruyordum. O anda sağlık görevlileri ambulansı boşalttılar yani Kemal Bey'i ambulansta yalnız bıraktılar. Hemen doktorlara yalvardık:
"Lütfen, lütfen gitmeyin! Nereye gidiyorsunuz? Neden Kemal Bey'i yalnız bırakıyorsunuz? Lütfen birşeyler yapın; lütfen..!"

O anda Mehmet'in acılı feryatları duyuldu:
"Doktor abi lütfen babama yardım et; babam ölemez yardım et ona..!"

Ve o an doktorun çok üzgün bir şekilde söylediği, Mehmet ve beni paramparça eden o söz duyuldu:

"Başınız Sağolsun"

-DEVAMI GELECEK-

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 09, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Korkunç Günlerim _ CİNLERİN GAZABIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin