İşte her gün aynı şey. İstanbul dünden daha sessiz. Ne zaman bitecekti bu düşünceler? Bir gün istediği hayatı yaşayabilecek miydi Umut? Hayır. Hayaller kurarak sadece kendisini kandırıyordu. Belki bir film bulurum niyetiyle bakındığı televizyonu hayal kırıklığıyla kapattı. Ardından küçük evlerinin koridorunda hızlı adımlarla tuvalete koştu. Gecenin bir yarısıydı ve karanlıktan korkardı Umut. Kendi gölgesi bile içini ürpertmeye yetiyordu.
Aslında bu korkusunun sebebi geçen gece izlediği korku filmiydi. Sık sık izlerdi korku filmlerini. Ancak Umut'un derinlerdeki asıl korkusu eskiye dayanıyordu. Henüz küçükken annesinin içinde olduğu bir alışveriş merkezi terör saldırısına kurban gitmişti. Henüz on yaşındaydı Umut. Tek derdi öğretmeninin verdiği ödev olan Umut, o gün hayatın ne kadar acımasız olduğu gerçeğiyle tanışmıştı.
Ve hatta seneler sonra bir keresinde annesinin ölü bedeninin olduğu bir fotoğrafı bile görmüştü internette. Şimdiyse on yedi yaşında ergenliğinin doruklarında olan bir delikanlıydı. Esmerdi. Siyah kısa saçları ve yeşil gözleri vardı. Babası Çetin bir keresinde ona, gözlerinin aynı annesi gibi olduğu söylemişti.
Acılar nasıl unutulurdu ki? Umut o günlerde inanmak istemese de annesi ölmüştü. O günden sonra babası Çetin alkolik olmuş, tüm mal varlığını kumar masalarında harcamıştı. Olaydan sadece iki sene sonra Amcası Emir'in yanlarına taşınmışlardı. Amcası Emir'i severdi Umut. Onun gibi neşeli biri olmayı çok isterdi.
Şimdiyse eski bir apartmanda hayatlarını sürdürüyorlardı. Onlara kalan sadece iki çift yatak ve eski bir arabaydı. Çetin soğukkanlı ve ciddi biriydi. Çok sevdiği eşini kaybedince ister istemez bir takım bunalımlar yaşamıştı. Emir ise her şeye rağmen son derece neşeli ve hayatın tadını çıkaran biriydi. Amcasına hayran kalır, her ortamda da bunu söylemekten çekinmezdi. Sonuçta sokakta kalmamalarının tek sebebi amcasının onlara sahip çıkmasıydı.
"Of!" dedi Umut. Derin bir of çekti ve gecenin bir yarısı buzdolabını açtı. Bulduğu ilk sodayı alarak odasına gitti. Film bulma umuduyla tekrar televizyonu açtı. Çizgi film bile bulsa yetiyordu ona ama tek gördüğü abuk subuk kanalların abuk subuk programlarıydı. Bir kanalda süslü kadınlar kendilerine puan veriyordu. Bir diğer kanal ise on altı yaşındaki genç bir kızın annesine yat almasından bahsediyordu.
Derin bir of çekti Umut. Okul yoktu. Ders yoktu. Sadece sıcak vardı. Serinlemek için pencereyi sonuna kadar açtı. Kanalları dolaşmaya devam etti. Kanalları gezdikçe televizyondaki insanların gerçek olduğuna inanamıyordu. Nihayet bir haber kanalında durdu. Gözüne ilk çarpan şey son dakika yazısı oldu. "Son dakika! İzmir semalarında bilinmeyen bir cisim! Gökyüzünde sabit bir şekilde duran cisim İzmirlileri korkuttu!"
Umut'un nihayet ilgisini çeken bir haberdi bu. Haber sunucusu haberin detayına devam etti, "İzmir'de her yerden görülebilen bir cisimden bahsediyoruz. Sarımsı renkte bir cisim. İlk görenler uçak sandı ancak sarımsı tonda ve dakikalarca gökyüzünde öylece duruyor."
Umut kanalı değiştiğinde diğer bir haber kanalı da bu olaydan söz ediyordu. "An itibariyle aynı cisimden Köln'de de görülmeye başlandığına dair haberler var..."
Umut tebessüm etti. Bir çok haber kanalının doğru ve objektif haber yaptığına zaten inanmazdı. Kısık bir sesle, "Gündemi değiştirmek için abuk subuk haberlerden biri daha." dedi. Aşağılayıcı bir ifadeyle kıkırdadı ve yatağının içine girdi. Pencerenin karşısında yaz sıcağında ancak bu şekilde uyuyabiliyordu. Esen rüzgarın altında gözlerini kapadı ve uyumayı umut etti.
Dakikalar sonra bir ses kulağında zonkluyordu,"Umut! Uyan! Uyan!"
Okuduğunuz için teşekkürler, bölüm hakkında görüşünüzü bekliyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGEDEKİLER
Mystery / Thriller"...Bir gün uyanıyorsunuz ve o içinde bulunduğunuz dünya yıkılmış. Tüm hayalleriniz tüm hedefleriniz bir çırpıda silinmiş. Sabah sıcacık yatağınızdan uyanan olmayacak. Okula gidemeyeceksiniz. İşe gidemeyeceksiniz. Market alışverişleri yok. Tepedeki...