Yaşamaktan daha çok nefret ettiğim bir şey vardı; erken kalkmak.
Eğer hafta içi olsaydı anlayış gösterebilirdim ama günlerden Pazar olması beni çileden çıkartıyordu. Okulun olmadığı bu güzel günde hangi yaratık bir şeyler kırarak gürültü çıkarmaya cürret ederdi?
"April neler oluyor?!" diye bağırarak kendimi koridora attım, açamadığım gözlerimi ovuştururken. O sırada omzumu iki kere duvara çarpmıştım ve bu daha fazla öfkelenmeme sebep olmuştu. Adımlarım istem dışı hızlanmaya başladı, zaten çok geçmeden Flash edasıyla kendimi salonda buldum.
"Yemin ederim intihar ede-"
Pekâlâ.
Ya ben hâlâ rüyadaydım ya da paralel bir evrene falan geçmiş, aynı olayı tekrar yaşıyordum.
"Rüyadayız değil mi?" diyerek güldüm karşımda kızarmış suratlar ile duran iki bedene. April derin bir nefes alırken Harry, yana kaymış sarı kazağını düzeltmeye çalışıyordu.
Midemden yukarı doğru yükselen tuhaf bir his vardı içimde. Ellerimin terlediğini ve bacaklarımın titrediğini hissediyordum. Hayatımda hiç bu kadar öfkeli olmamıştım, babam bana tokat attığı zaman bile. Aşkın kötü bir şey olduğunu şimdi çok net anlıyordum. İnsanların neden uzak durduğunu, kötülediğini ve aşık olmaktan korktuklarını... Ben bu tuzağa düşecek kadar aptaldım.
"Senin için fedakarlıklarda bulunmuştum!" diye bağırdım salonun ortasına ilerlemeden önce. Onlara yaklaştıkça öfkem büyüyordu, ağlamak üzereydim. İkisine eşit yakınlıkta durduğumda ise konuşmaya devam ettim, "İlk öpücüğümü tanımadığım bir insanla paylaştım, ilk randevumda beni terkettin ve sana aşık olmamın üstüne ihanete uğradım! Şu hâline bir bak Harry!"
Kendisini savunmasını istiyordum, itiraz etmesini, inkâr etmesini, yanlış anlaşılma olduğunu söylemesini falan. Ama tek yaptığı kafasını önüne eğmek olmuştu. Hatasını kabullenmiş, beni haklı çıkarmıştı. Hayal kırıklığıyla geriye adımladım bu yüzden. Yüzüne bakmayı geçtim, karşısında durmak bile istemiyordum. Hatta daha fazla April ile aynı evde kalabileceğimi düşünmüyordum.
Koşarak ve ağlayarak odama geçtiğimde Mickey endişeliydi. Beyni insan kadar gelişmemiş olan bu canlı bile benim için edişelenirken Harry'nin peşimden gelmemiş olması daha çok üzüyordu beni. Onu affedeceğimden değildi ama kendini affetirmeye çalışacak kadar bana önem verdiğini bilmek istiyordum. Yanılmıştım, o duygusuz bir şerefsizdi.
Bir yandan çalışma masamdan eşyaları indiriyorken diğer yandan telefonumu şarjdan çıkarıyordum ve kısa bir sürenin ardından ekran kilidini açmıştım. Öfkeden titreyen ellerimle mesaj kısmına girerken April'ın arkamdan seslendiğini de duymuştum. Bunun üzerine koşarak odamın kapısını kilitledim çünkü bu sefer bana engel olmalarına izin vermeyecektim.
"Adelynn, lütfen Niall'a bir şey söyleme. Tek seferlikti, yalvarırım!" diye bağırdı April kapının ardından. Yumruklarını sertçe indirdiği için de çıkan yüksek sese karşılık Mickey havlamaya başlamıştı.
"Siktir git April! Bu bahaneyle çocuk bile kandıramazsın!" diyerek karşılık verdim. Tekrar telefona döndüğümde nihayet o an gelmişti.
Adelynn;
sevgilin seni en yakın arkadaşınla aldatıyor NiallAdelynn;
hem de uzun bir süredir***
biliyorum önceki bölümle pek bağdaşan bir bölüm olmadı ama bazı şeylerin yaşanması gerekiyordu:(
he bi de Safety Zone okursanız, ya da desteklemek adına sadece oy bile verirseniz çok sevinirim 😢💖

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bad Decisions
Fanfiction"Niall senin en iyi arkadaşın ve onun sevgilisiyle yattın. Alkış da ister misin, Styles?" *@soullessanna'ya ithafen yazılmaktadır.♡