5.Bölüm

109 41 64
                                    

Bizi kötü olmaya alıştırdılar.
⚛️ SALGIN

Ezra,içinde yeşermiş sıkıntıyla derince bir nefes çekti içine. Ters giden bir şeyler vardı, bunu avcıların kurucusu Bars'ın öfkeli yüzü ve Hazal'ın onlara attığı son bakıştan anlamıştı. Avcı,resmen öldürücü bir bakış bahşetmişti doğa üstülere. Sorunun ne olduğunu çözebilmiş değildi ve hiç değilse kendini Agnus'un tutuklanmasıyla rahatlatmaya çalışıyordu. Şimdiyse, Berk ile birlikte evlerinin bahçesinde sınıra bakan bir ağaçta oturuyorlardı. Annesinden küçükte olsa bir haber almakta daha iyi hissettirmişti. Neyse ki kayıp değildi,

"Dostum saatlerdir dil döküyorum,nereye uçtun?"

Ezra irkilerek kendine geldi ve yanında bağıran Berk'e sert olmayan bir yumruk attı. Berk muzipçe sırıtırken, Mine ve onun arkadaşı Hande koşarak onlara geliyordu. Ezra dikkat kesildi ve yanlarına gelmelerini bekledi. Yanlarına geldiklerinde, Mine kocaman bir gülümsemeyle ikisine bakıyordu,

"Annem sınırdaymış!Hiçbir yere gitmemiş."

Kızın sevincine göz devirse de, annesinin belli bir konumda olması onu rahatlatmıştı. Birazdan onun yanına giderdi. Ezra başını başka bir yöne çevirip derince bir nefes üfledi dışarıya. Berk,Mine ve Hande'yle sohbet ederken Ezra içeriye girmek üzere ağaçtan atladı. Berk onun ne yaptığını anlamaya çalışırken, oldukça gürültülü bir patlama hepsini olduğu yere çiviledi. Mine ve Hande yerinde sıçradı,korkuyla birbirlerine baktılar. Bu, bariz bir patlamaydı işte. Sınıra yakın olan evleri sayesinde ses çok yakındı çünkü sınırdan geliyordu.

Ezra çatık kaşlarla sınıra baktığı sırada havaya yükselen dumanları gördü. Mine'nin gözleri büyürken, aklına düşen annesi ile beklemeden sınıra koşmaya başladı. Ne olduğunu düzgünce kavrayan Ezra'da diğerleriyle onun peşinden. Hande hala olası bir tehlikeyle karşılaşabileceklerini düşünüyordu,

"Mine dur!"

Mine durmadı, sadece annesini düşünüyordu. O da sınırdaydı ve yükselen dumanlar hiç iyiye işaret değildi. Ağaçların aralarından sıyrılıp, köklerinin üzerlerinden atlarlarken çığlık sesleri yükseliyordu. Bir patlama daha olduğunda irkilen Mine'yi, Ezra hızını arttırıp tuttu ve geriye çekti. Bir süre soluklandılar ama çığlıklar daha da yükseliyordu. Bu sefer anlaşmış gibi harekete geçti hepsi.

Sınıra geldiklerinde,nefes nefese olmalarına rağmen solukları kesilmişti. Kurucuları Kerim bey oradan oraya koştururken, bir grup gardiyan ateşleri söndürüyordu. Yerlerde can çekişen bir sürü kişi yanında, ölüler de vardı. Şifacılar ise nereye yetişeceğini şaşırmış durumdaydı. Doğa üstülere resmen bir felaket vurmuştu. 

Mine ellerini saçlarına daldırdığında yerde kanlar içinde yatan annesini gördü. Gözlerinden yaşlar yuvarlanırken hızla ona koştu. Aynı zamanda bağırarak Ezra'nın da dikkatini çekmişti,

"Anne!Anne!"

Ezra onu da geçerek annesinin yanına ulaştı ve dolu gözlerine rağmen başını tutarak dizlerine koydu. Hala yaşıyordu ancak nefesi duyulamayacak kadar sıktı. Mavi gözleri oğlunu bulurken kadın gülümsemeye çalıştı. Ezra bir an ne yapacağını şaşırdı ve titrek bir sesle Hande'yi aradı gözleri,

"Hande nerede!?Hande!"

Hande zaten yanlarındaydı ama Ezra ile daha çok panikledi ve hızla yere oturdu.Saçlarını geriye iterken titreyen ellerini kadının göğsüne koydu. Sürekli gülümseyip ona kurabiye yapan kadını iyileştiriyordu şimdi. İstemsizce gözleri doldu ve gücünü kullanmaya başladı. Avuçlarından çıkan yeşil renkli dumanlar kadının vücudunun etrafını sarmıştı. Bu iyi bir şeydi,iyileştiğini gösteriyordu.

YABAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin