Bölüm 43 : Yeni Belalar

429 17 4
                                    

Kemal sağa sola emir yağdırıyordu ve biz uçaktan ineli sadece 15 dakika olmuştu.Gözlerimi devirerek ona baktığımda o çoktan bunu fark etmiş ve şaşırarak burnumu öpmüştü.Bu çocuk beni aynı anda hem sinir edip hem nasıl mutlu ediyordu hiç anlamıyorum.

Direk Yalovaya gitmek yerine ilk önce İstanbula inmiştik.Kemalin bitip tükenmeyen istekleri...Herşey muntazam olmalıydı eksiksiz ve tam.Sesimi dahi çıkarmadan yapılanları seyr ediyordum.Kızlar resmen mutluluktan uçuyordu.Bu kadar Türkiye aşkıyla yandıklarını bilmiyordum.Bir ara Irene Kenanla öpüşmeye başladığında dirseğimi onun böğrüne doğru sallamıştım.Marita ile gülmeye başladıgımız da ise Irene şoka girmiş şekilde bize bakıyordu.

Kemal Maritanın yanından beni alıp öne doğru çektiğinde Irene çoktan Marita ile kavga etmeye başlamıştı.

'Aşkım ne yapıyorsun böyle ? Onlar birbirini çok özledi uğaşma lütfen.'

'Ya neden ki o benimle uğraşıyordu hep !'

'Hadi Melekkk çocuk gibi davranma lütfen '

'Öf iyi tamam işlerimizi halledip lütfen gidelim Yalova'ya.İstanbula bir saat bile tahammül edemiyorum.'

'Tamam canını sıkma bire kaç prosedür işte halledip gidicez hemen.'

Kemal telefonunun çalmasıyla Kenanı da yanına çagırıp konuşmaya başladı bugun çok yogun bir gün olacak bu kesindi.Marita bir koluma Irene bir koluma girdikten sonra yürüyüp havaalanından çıktık ilk önce Kenan ve Kemalin ortak şirketine geçip toplantılarının bitmesini bekledik.Daha sonrada bitip tükenmeyen konuşmalar görüşmeler derken akşam yedi olmuştu.En son omuzumda uyuyan Ireneyi koltuga yatırarak dışarı çıkmış Maritanın yanına iniyordum.Maritanın çoktandır hayatında biri yok diye biliyordum ama üç gündür sürekli telefonla konuşuyor ve sürekli bağırıp çağırıyordu.O benim kardeşimdi sormakta hakkımdı ama şuan çok sinirli gözüküyordu o yüzden beni görmesini sağlayarak elimle işaret yapıp dışarı çıkmıştım.

Akşamın yedisi olmasına rağmen herkes şirketteydi ve bahçe bile arabayla doluydu.Norveçin havasına göre gayet ılımlı bir havaydı ama yinede ellerimi cebime sokarak yavaşça yürümeye başladım.üç dört günde neler değişmişti böyle.Yada  üç dört senede neler olmuştu.Ne çok kırmıştık birbirimizi neler atlatmıştık.Düşünüyordum da öyle yada böyle iyi ve ya kötü Kemal hep benimle olmuş hep yanımda bulunmuştu.Şimdi önümüze çıkan herşeye rağmen yine yanyanaydık garip bir şekilde kader hep bizi birleştiriyordu.İçimde ki tüm yükleri atarcasına soludum ve bana bütün güzelliğiyle ışığını yansıtan aya dogru baktım.Ne güzel ışıl ışıl bir geceydi.Tam arkama döndüğüm esnada elinde dosyalarla bana doğru gelen bir beyfendiyi fark ettim.Hiç yabancı gibi değildi ama tanıyamıyordum da yanımda ki arabanın bagajını açıp elindeki dosyaları bıraktı.Ve tekrar bana dönerek gülümsedi.Burak tabi ya Üniversiteden İşletme sınıfının en çapkın en pislik ama beni yataga atamadıgı için hep dost kaldıgımız didiştiğimiz Burak.Pislik herif hiç değişmemişti.Hatta üstünden çıkardıgı ceketinden sonra gömlekler sanki her an yerinden fırlayacak gibi duruyordu.Sarılmalımıydım bilmiyordum ama dostumu özlemiştim.

'Tanıyamamış olman imkansız değilmi ?'

'Tanımak zorunda oldugumu sanmıyorum sayın çok bilmiş Burak Erkurtan'

'Hala çok bilmiş Melek hanımsınız hiç değişmemişsiniz'

'Ama siz değişmişsiniz en azından merhaba diyebiliyorsunuz.'

'Eskiden ne yapıyordum.'

'İlk tanıştıgınız saniyede yataga atma gibi icraatlarınız vardı.'

Sonsuz AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin