Baekhyun
Çıkış zili çaldığında hızlıca çantamı omzuma atıp bahçeye doğru koşmaya başladım. Geç kalmamak için dersin ortasında montumu giyinmiştim zaten. Hava buz gibiydi ve donmamak için montumun önünü çekerken Chanyeol'u gördüm ve tekrar koşmaya başlayıp önüne atladım.
Ben sırıtarak ona bakarken o da beni fark ettiğinde gülümseyerek baktı bana. "Müsait misin?" diye sordum.
Şaşkınca "Evet?" dediğinde kolundan tutup çıkışa doğru sürüklemeye başladım. "O zaman bana kahve ısmarlıyorsun."
Kahkahasını duyduğumda gülümsemem iyice büyümüştü. "Pekala ama nereden geliyor bu enerji?"
Aniden omuzlarımı çökertip dudağımı sarkıttım. "Aslında enerjik falan değilim, yoruldum bugün." Sonra yeniden normala dönüp sırıtarak kafamı ona çevirdim. "Ama seni görünce bi' enerjiyle doldum."
Burnumu parmaklarıyla kıstırıp hafifçe sıktıktan sonra bırakıp önüne döndü. Chanyeol'un her sabah geldiği Starbucks'a girdiğimizde burnuma dolan kahve kokusuyla ve aniden yüzüme vuran sıcaklıkla gülümseyerek gözlerimi kapatıp kokuyu soludum. Chanyeol'un gülüşünü duyduğumda gözlerimi açıp çoktan kasaya gitmiş devin yanına koştum.
"Sen ne istersin?" diye sorduğunda "Filtre kahve." diyip etrafı incelemeye döndüm.
Chanyeol kahveleri aldıktan sonra birini bana uzatıp sordu. "Burada mı içelim yoks-"
Sözünü bitirmesine izin vermeden atıldım. "Hayır, beni tekip et." O gülerek peşimden gelirken ben emin adımlarla kafeden çıkıp yürümeye başladım.
"Nereye gidiyoruz?" diye sordu montunun önünü çekerken. "Hava buz gibi, dışarıda hasta oluruz."
"Birazdan kar yağmaya başlayacak, internet öyle söylüyor." dedim kafamı gökyüzüne çevirip. Cidden havada kar kokusu vardı. "Yılın ilk karını izleyebileceğimiz bir yere götüreceğim seni."
Kafasıyla onayladığında kahvemden bir yudum daha almak için kaldırdığım bardakta yazan şeyi gördüm. Sonra kafamı kaldırıp onun bardağına baktığımda yüzüme aptal bir gülümseme yayıldı.
Benim bardağımda 'Ocean' onunkinde 'PCY' yazıyordu. Ve ben buna salak salak gülümsüyor muydum? Aman ne hoş, cidden pelinsu olmuştum. Chanyeol da onun bardağına bakıp güldüğümü görünce bir şey demese de gülüşüme bakarak güldüğünü görmüştüm ve kalbim hızlanmıştı.
On dakikalık sessiz bir yürüyüşün ardından yaklaşık 20 katlı binaya girdik. Chanyeol şaşkınlıkla etrafını inceliyordu. "Bir iş yeri değil mi burası?"
"Evet, babam burada çalışıyor." dedim asansöre binerken.
"Buranın sahibi olabilir mi?" diye sordu alayla.
"Kurucu ortaklardan ama tam sahibi sayılmaz yani." dedim tek gözümü kısarak. En üst kata geldiğimizde gülüşerek indik asansörden.
Gördüğüm birkaç tanıdık yüze başımla selam verdikten sonra neredeyse kimsenin olmadığı sakin bir yere doğru ilerledim. Duvar yerine boydan boya camlarla kaplı olan yere geldiğimde hemen yere oturup ayaklarımı aşağı sarkıttım. Chanyeol da yanıma oturduğunda ayaklarımı sarkıttığım yere baktı tedirgince. "Biraz ürkünç görünüyor."
"Merak etme, düşsen bile kafan sıkıştığı için bir şey olmaz." dedim gülerek.
Kaşlarını çatsa da biraz sonra o da gülmüş ve benim gibi ayaklarını sarkıtmıştı. Önümüze döndüğümüzde tüm şehir ayaklarımıza seriliydi ve artık ufak ufak taneler dökülmeye başlamıştı. Az sonra tüm şehrin karlar altında kalışına şahit olacaktık.
"Burası çok güzel." dedi Chanyeol büyülenmiş bir şekilde. Sonra sanki sözleşmişiz gibi aynı anda kahvelerimizi kenara koyup montlarımızı çıkardık. İçerisi sıcacıktı.
Montumu çıkardıktan sonra oturduğum yerde biraz kayarak Chanyeol'a daha çok yaklaştım ve kafamı omzuna yaslayıp dışarıyı seyretmeye başladım. "Şimdi anlatsana." dedim yumuşak bir sesle.
"Neyi?" diye sordu kafasını hafifçe çevirip.
"Beni nasıl sevdiğini. Sadece dikkatini çekişimi anlatmıştın. Nasıl bana bu kadar saf duygular beslemeye başladın?"
Bölüm çok uzamasın diye böleyim dedim, sıkılmayın sonra 😙
Gerisini akşam atarım (beellki) 😂
ŞİMDİ OKUDUĞUN
broccoli [bbh+pcy]
FanfictionBaekhyun ve gizemli PCY'nin Instagram DM konuşmaları ve Instragram paylaşımları. [Felsefe dersindeyken canımın brokoli çekmesi üzerine yazdığım can sınıntısı eserim. Tamamen can sıkıntısı ve Chanbaek içerir. Baekyeol da içerir. İçinde Chanyeol ve B...