One Can.

551 34 0
                                    

"Yapabileceğimizi sanmıyorum." Niall gülerken Harry'nin elleri de benimkini sıkıyordu. Eğer elleriyle beni kesmese, ben de, gülmeyi düşünüyordum. 

"Harry." diye fısıldadım. Bana gerçekten sinirli ve aynı zamanda ateşli bir biçimde baktı. Çenesi kenetlenmişti, ve ona sürekli nefes almasını söyledim. Biliyorum sinirliydi, ama Niall'ın da sadece etrafta şaka yaptığını da biliyordum. "Sadece şaka yapıyor."

"Neden bu kadar komik ?" dedi, yüksek sesi herkes tarafından duyulmuştu.

"Çünkü sen çok kıskançsın, dostum." dedi Louis kahkahayla, Harry'nin homurdanmasını sağlamıştı. "Ne, onun eğlenmesine izin vermiyorsun!" diye jest yaptı. Harry'nin güçlü tutuşu yumuşadı  ve elimi silkelemek için zaman verdi. 

"İstiyor musun ?" diye sordu Harry bana.

"Neyi istiyor muyum ?"

"Oyunu. Doğruluk ve cesaretlilik." İç çekti.

"Ah, zorunda değiliz. Yani, size kalmış." Gerçekten Harry'den başka kimseyi öpmek istemiyordum. Sarhoş değilim, neyse, yani bu her şeyi unutmayacağım anlamına geliyor. 

"O zaman, oynuyoruz gibi gözüküyor." dedi Niall. Doğrusu, oyun o kadar da eğlenceli olmayacaktı.

Hepimizi mutfak masasının etrafına bira kutularımızla beraber oturduk; bazıları yakın, bazıları boştu. Harry'nin oturduğu sandalye ile birbirimize daha da yakındık ve birasını bitirmişti.

"İlk kim ?" diye sordu birisi. Bunun için kötü hissediyordum.

"İlk benim." Dedi Niall. "Cesaretlilik." Etrafta ki yükselen gerginliği hissediyordum. Harry ve Niall'ın arkadaşlığı arasında kalmak istemiyordum, gerçi emindim ki Harry'nin gerginliği yorgunluğundan dolayıydı. 

Sıradaki Perrie, sonra Eleanor ve sonra da Louis'di. Kız arkadaşı cesaretlilikte başka bir içki içti, iç çekmesini sağladı ve onu yerinden kaldırdı. 

"Şanslısın, bu son soğuk biriydi." Güldü, Eleanor'a içecek tutuyordu. 

"Daha fazlası garajda var." dedi Perrie bize; kafa salladık.

"Arianna. Doğruluk mu cesaretlilik mi ?" Ah.

"Cesaretlik." Harry birkaç saniyeliğine bana bakış attıktan sonra Louis'ye baktı, kim Cheshire kedisi gibi gülüyordu. 

"Tekrar Niall'ı öpmesi istiyorum." Çok hızlı söyledi, sanki bununla oynuyormul gibiydi. Niall kıkırdamaya başladı. Hayır. Harry ağzını açtı, ama onu durdurdum.

"Bunu yapmayacağım." Dedim. Harry rahatlamayla derin bir nefes verdi. Bu reddettiğim ilk cesaretlilikti. "Başka bir şey seç."

"İyi, o zaman doğruluğu seçmiş oluyorsun."

"Tamam." Bununla ilgili kötü ne olabilirdi ki ?

"Bizim bilip Harry'nin bilmediği bir şey saklıyor musun ondan ?" Ah, hayır. Burada değil. Burada söylemeyeceğim.

"Hayır ?"

"Emin misin ?" Louis gözlerini kısmıştı. Biliyor muydu ? Risk alamazdım ve bir şey söyleyemezdim.

"Evet." Kaşlarını kaldırdı ve kafasını salladı, başka bir şey demedi. Eve gitmek istiyorum."Ee ?" Doğru.

"ah, Harry." Nefes aldım.

"Cesaretlilik." Çok kötü yapmıştım.

"Aa," Masanın etrafına baktım, gözüm yarı boş olan içkilere kaydı. "Birinin birasını dök." Suratına bakarak çoktan kimi seçtini anlamıştım. Bardağı tuttu ve ayağa kalktı, Niall'a doğru yürüdü.

"Sakın-" Niall'ın cümlesi suratına ve tişörtüne dökülen içecekle beraber kesildi. Herkes şuan gülüyordu, Niall'da dahil. Düşünceler beraber çoktan daha iyi gözüküyor gibi duruyordu.

"Tamam, Louis. Senin sıran." dedi Harry yanıma oturunca. 

"Ne ? Şimdi gittin!" Biliyorum, Harry'nin sadece yaptığı bir şey ile Louis cesaretlilik demeyi tercih etmişti yine.

"Yani ?"

"İyi. Cesaretlilik." 

"Senin cesaretliliğin," düşünmek için durdu. "Git ve garajdan herkese birer bira kap." Louis kalkmadan önce tedirgin bir şekilde baktı, ama yoktu.

"Arianna, bana yardım eder misin ?" dediğini duydum Louis'nin. Harry yapmaması söyledi, ama bunun normal olduğunu iddia ettim.

Garaj buz gibiydi,  ama en azından etrafta insan yoktu. Bana sorduğu doğruluğu sormak istiyordum, ama nereden başlayacağımı bilmiyordum. 

"İşte, bunları al." Elime birkaç bira kutusu tutuşturdu. Bir başka daha verdi. 7 kutu tutuyordum ve hala da koymaya devam ediyordu. Düşününce, istediğimizden daha fazla vardı.

Ben bütün bunları onun arkasından mı taşıyacaktım ?

"Oyun oldukça yoğun olmaya başladı, değil mi ?" dedi, hala bana kutu veriyordu. 

"ah, sanırım."

"Senin çoktan kaybetmen çok kötü, ha ?" Kaybetmek ?

"Ne ?" Aman Tanrım, biliyor, değil mi ?

"Ah, hadi ama. Aptalı oynama. Hala o aptal anlaşmayı Cameron ile bitirmediğini biliyorum."

"Catherine."

"Her neyse. Onun bize anlaşmayı bitirdiğini söylediği zamanki lanet olasıca yüzünü görecektin. Çok mutluydu. Ne oldu ?" İki tane kutuyu düşürdüğümün farkıdan bile değildim. "Ve sen hala onu bitirdiğine inandırıyorsun. Neden bunu yapıyorsun ?" 

"Ben sadece- Bilmiyorum. Ben onun etrafında kazanılmış değilim ?" Kulağa tam bir mankafa gibi geliyordu.

"Etrafında kazanılmış değilsin ?" Düşürdüğüm kutuyu aldı ve tekrar tutmam için verdi. "Ona söylediğin zaman kalbinin nasıl kırılacağını tahim edebiliyor musun ?" Bunu düşünmek istemiyorum. "Ona söyleceksin, değil mi?"

"Evet, evet. Ona söyleyeceğim, Louis." Yani Louis biliyordu.

"Ne zaman ?" Bugün günlerden neydi ? Salı ? Çarşamba ? 

"Henüz bilmiyorum. Ona nasıl söyleyebilirim, Louis ? Böyle sözde şeyleri nasıl söyleyebilirim ?" 

"Sen onun iyisini düşünürsün". Biliyorum o sadece arkadaşını düşünüyordu, ama bunun için biraz daha nazik olamaz mıydı? "Eğer yakın zamanda ona söylemezsen, ben yaparım. Sen sadece onun-" 

"Cumartesi. Cumartesi ona söyleyeceğim. Mutlu musun ?" diye yumurtladım.

"Tamam, evet." Ellerimden bir kutu aldı. Bir. Kutu. "Üzgünüm, ama bitmeli."

"Biliyorum." Ben konuşurken o da garajın kapısını açıyordu. "Kim biliyor başka ?" Sesimi alçalttım. "Bitirmediğimi ?"

"Sadece ben. Ve sen. Ve yönetim, galiba."

"Nereden buldun ?" 

"Bu şuan gerçekten de önemli mi ?" Sanırım değil. 

"Hayır, üzgünüm."

Biraları geri taşırken -ben geri taşırken- sessizdik. Ben yapmadan önce onun söyleyeceğini sanmıyordum, ama şimdi biliyorum sadece Cumartesiye kadardı. Eğer yapmazsan gidip Louis'nin Harry'ye söyleyeceğiyle ilgili hiç şüphem yoktu, ve Harry doğruyu benden duymalıydı. 

"Kimin sırası ?" oturduğunda sordu Louis, ve ben dikkatlice tezgahta biraları düzenliyordum. 

"Benim. Siz gittiğinizde devam ettik." dedi Perrie. 

"Gidelim mi, aşkım ?" diye sordu Harry. "Eğer gitmezsek burada uyuyacağım."

"Elbette, bebeğim." En azından daha fazla cesaretlilik hakkında endişelenmezdim. Ya da doğrulukta.

Hired For Styles (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin