BÖLÜM 2 : BEYAZ KURT

634 131 44
                                    


Onun kanı, takip edemeyeceği kadar eşsiz...

"Eva, bana bak! Gözlerimin içine bak!" Soğuk bakışlarımı, omuzlarımdan tutmuş bedenimi sarsan kadına çevirdim. Gözleri maviydi ama göz torbalarının altında çukurda kaldıkları için daha çok siyah gibi gözüküyorlardı. Göz altı morlukları ve kararmış dudak kenarları deli gibi sigara içtiğini anlamanız için yeterliydi. Çıkık olmayan elmacık kemikleri zaten uzun olan burnunu daha da uzun kılıyordu. Küçük çenesi içe çöküktü neredeyse yok gibiydi. Daha önce teyzemin yüzünü hiç bu kadar yakından incelemediğimi fark ettim. O anneme hiç benzemiyordu. Aralarında bir benzerlik aradım ama hayır hiçbir yönden benzemiyorlardı. Öfkeli gözleri beni parçalayacakmış gibi bakıyordu. Ama bu umurumda mıydı? İç çekerek kendimi iyi bir tartışmaya hazırladım. Bir çocuğunki kadar ince sesiyle sıktığı dişlerinin arasından konuştu.

"Sen ne yaptığının farkında mısın? Ya sana bir şey olsaydı ya o bıçak elin yerine..." Cümlesini yarıda bırakan şey boğazından gelen içli bir hıçkırık oldu. Ona hak veriyordum sırf benden bıkıp yurda bırakması için akla gelebilecek her şeyi yapıyordum. Son olarak da bulabildiğim tüm bıçakları toplayıp ormana gitmiştim. Bıçakları seçtiğim hedeflere ustalıkla fırlatmıştım. Hiçbir hedefi kaçırmamıştım ta ki bir bıçak elime derin bir kesik atana kadar. Bu onun iyiliği içindi. Ben hastalıklı, sorunlu bir yükten fazlası değildim. Benim zaten mahvolmuş bir hayatım vardı ama onunkini kurtarabilirdim. Gözünden düşen bir damla yaşı elinin tersiyle silerek devam etti.

"Sana yalvarıyorum Eva, bir daha ormana gitmeyeceksin. Bıçaklarla oynamayacaksın bir daha asla kendine zarar vermeyeceksin."

Bir cevap bekleyerek boş gözlerime baktı. Beklediği onaylamayı alamayınca bedenimi sert bir şekilde sarstı. İnce sesi kulaklarımda çınladı.

"Anladın mı beni?"

"Bunu kim söylüyor?" İfadesiz sesim beni bile ürkütmüştü.

Bir an için afallayan teyzem acı ile yutkundu. "Ben senin teyzenim!"

"Evet sen benim teyzemsin, annem değilsin ve ben de senin kızın değilim." Dedim aynı ifadesizlikle.

Teyzemin sinirden kızaran yüzü üzerime doğru eğildi. Öfkenin gözlerindeki hakimiyetini görebiliyordum.

"Biliyor musun bazen iyi ki annen ve baban hayatta değiller diyorum. Şanslılar, çünkü çocuklarının nasıl biri olduğunu asla bilmeyecekler."

Söylediklerinden sonra yüzüne çöken ani pişmanlık kendini gösterirken dişlerimi sıktım. Normalde daha on yaşındaki bir çocuk için bu cümleler sarsıcı olurdu ama benim için öyle değillerdi. Bugün ve bundan sonraki her günde duyacağım bu sözler beni yaralayamazdı. Öfke dolu gözlerimi umutsuz gözlerine diktim. Sesim normal olamayacak kadar çok sakin çıkıyordu.

"Ne yazık değil mi? Onlar beni bilmiyorlar ama ben onları çok iyi biliyorum. En azından babamı. Korkağın tekiydi! İradesiz ve güçsüz! Ölüme teslim olacak kadar küç..."

Cümlemi yarıda kesen tokat canımı yakmıştı ama daha çok öfkelendirmişti. Beynime hücum eden kan düşünmemi engelliyordu. Ona karşılık vermek istemiştim, canımı yaktığı için onu cezalandırmak istemiştim. İçimde köpüren bu duyguyu bastırmak son zamanlarda yaptığım en zor şey olabilirdi. Çatallayan sesi küçük hastane odasına bir fısıltı olarak yayılmıştı.

"Özür dilerim."

Öfkeli bakışlarımı teyzemin ıslak gözlerine diktim. Dudaklarıma yerleşen gülümseme beni bile şaşırtmıştı.

MORTEM GÜNCELERİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin