BÖLÜM 9 : EAMON

471 86 13
                                    


130 Yıl Önce, Ulu Kurdun Toprakları
Yend Şehri, Gümüş Orduları Komuta Merkezi

"Yine de aklım almıyor Matt." Diye konuştu genç adam elindeki kirli bezle boynunda biriken teri silmeye çalışırken. "Beni neden görmek istesinler ki?"

Madenin karanlık koridorlarında adamın yüz ifadesini seçmeye çalışıyordu. Matt, bir zamanlar babasının yakın bir arkadaşıydı. Eamon'un hep katılmak istediği ordunun cesur bir askeriydi. Ne var ki zayıf ve cılız bedeni hiçbir zaman ordu için yeterli olmamıştı. Oysa ki hızına yetişmek için arkasından koşturmak zorunda kaldığı bu adam iri ve güçlü bedeniyle bir askerin heybetine sahipti.

Tok sesi dar koridorda yankılanırken Eamon kendisini her ihtimale karşı hazırladı. "Dediğim gibi evlat bir görev için senin adını verdim." Başını ardında koşturan çocuğa çevirerek küçümseyici bir bakış attı. "İstediğin de bu değil miydi? İyi bir asker olman için eşi bulunmaz bir fırsat, sen yeter ki iyi değerlendir."

Eamon keyifle sırıtmaktan kendisini alamadı ama yine de içine sinmeyen bir şeyler vardı. Sıradan bir madenciden fazlası değildi, yöneticiler ona nasıl görev verebilirlerdi ki?

"Ne tür bir görev?" Diye sordu adamın cevap vermesini umarak.

Matt'in başını iki yana sallaması Eamon'un hayal kırıklığına uğraması için yeterliydi. "Bunu söylemeye iznim yok evlat. Binbaşı Graham'ı bu görev için en uygun aday olduğuna ikna etmek inan çok zordu."

Bu görevi her ne olursa olsun kabul edecekti, bundan sonraki hayatını bir madende geçirmekten daha kötü olamayacağını düşünüyordu. "Bunun için sana minnettarım Matt."

"Siz bana babanızın emanetisiniz, inan bugünü görmesini herşeyden çok isterdim." Diye mırıldanırken Eamon sesindeki kırılmayı hissetmişti.

Babası bir demir işçisiydi, yıllarca kendisini Gümüşler için silah yapmaya adamıştı. Yend şehrinin en iyi kılıçları babasının elinden çıkmıştı. Ne var ki annelerinin ölümünden yaklaşık iki yıl sonra babası da hayata gözlerini yummuştu.
Yend şehrini koruyan kalkana rağmen kara bir gecede bir grup Morp, madenlerin bulunduğu doğu yakasından şehre sızmıştı. Eamon babasının bir balta kaptığı gibi sokağa çıkmasını ve kapıyı ardından kilitlemesini dün gibi hatırlıyordu. Sabaha kadar kardeşiyle birlikte evde oturup dışarıdan gelen sesleri dinlemişti. Onları şehirden temizlemek ordunun göreviydi ama babası çoğu askerden daha iyi bir savaşçı olduğunu biliyordu. Evinde oturup Gümüşlerin katledilmesini izlemek kesinlikle babasına göre değildi. Ama oğlu sabaha kadar oturup babasının ölüm haberini bekleyecek kadar korkaktı.

Babası onurlu bir şekilde ölmüştü. Eamon, on dört yaşındaki kız kardeşiyle birlikte ortada kalmıştı. Yönetim tahıl ambarlarında çalışarak kendisine ve kardeşine bakabileceğini söylemişti ama Eamon ısrarla madenlerde çalışmak istemişti.

Madenlerde çalışmaya başladığında daha on sekiz yaşındaydı ve ordu için hala umudu vardı. Tahıl ambarlarında çalışmak onu köreltirdi, zaten zayıf olan bedeni iyice çökerdi. Madenlerin onu daha güçlü kılacağına inanıyordu ama iki yıldır aralıksız çalışmanın ardından pek de düşündüğü gibi olmamıştı.

Bakışlarını meşalelerle aydınlatılmış koridorun sonundaki kare şeklindeki aydınlığa çevirdi. Sonunda kapıya ulaşmışlardı. Mortem'in kızıl güneşine çıkmayı hiç mi hiç istemiyordu. Güneyin aksine Kuzeyin yüzyıllardır güneş görmediğini duymuştu. Buna kesinlikle inanmıyordu. Kızıl güneşin varlığına öylesine alışmıştı ki yokluğunun nasıl bir şey olacağını bir türlü algılayamıyordu.

MORTEM GÜNCELERİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin