Kulağa çılgınca gelebilir ama şimdi Louis'yi takip etmek için hazırlanıyorum.Kot şortumu ve pembe vans yazan tişörtümü giyindim.Telefonumu cebime sıkıştırdım.Taktığım şapka daha çok Paris'teymiş havası yaratıyordu.Hayran sayfalarından öğrendiğime göre ''World Otel'de '' olacaklar.Hayranların içeri girebileceğini sanmıyorum.Ve bu sırada devreye babam giriyor ; Usher Milward.Şoforüm ve arkadaşım olan Frank benim delirmiş olduğumu düşünse de sırf üzülmemem için beni otele sokacağına dair söz verdi.Ayağıma parmak arası terliklerimi geçirdim.Ne yani bu sıcakta ayakkabı giyemem ayrıca bende Lou gibi çoraplardan nefret ederim.Frank arabanın kapısını açtı ve geçmem için çekildi.Arabaya bindim.Ardından şoför koltuğuna geçti ve klimayı açtıktan sonra dikiz aynasından bana baktı.
''Kendimi Paris'te gibi hissediyorum.'' Dedi
Bu konuda yalnız olmadığımı biliyordum .
''Louis'nin nereye gideceği belli değil.Sıcaktan kafamın pişmesini istemiyorum .''
''Ve tanınmayı da istemiyorsun.'' Diye ekledi.Frank'ın bu kadar zeki olduğunu bilmiyordum.Gülümsemekle yetindim ve arabayı çalıştırdı.
Otelin önüne geldiğimizde arabadan inip içi boş olan bavulumu çekiştirdim.Bu da oyunun bir parçasıydı.Frank önden ilerleyerek içeri girmemi sağladı.Ardından dün geceden ayırdığımız odama gitmek için hazırlandım .
''Teşekkürler Frank.Sen gidebilirsin .''
Frank iyi şanslar dileyip otelden çıktı.Şimdi otelde Louis'yi bulmam gerekiyordu -ki bu çok zordu.Onu bulduğumu düşünürsek ya yanında Eleanor varsa.Eleanor'u suçlamıyorum o da sevdiği adamın peşinde ama ben pek paylaşım canlısı değilim .Üzgünüm El.
Asansöre bindim ve en üst kata çıktım .Şanslı günümdeyim ki asansörü açmamla karşımda Louis'yi görmem bir oldu.O da yan asansörden inmişti.Sanırım odalarımız aynı katta.Güneş gözlüklerimi takıp elimdeki boş bavulla odama ilerledim .Odaya girerken yan gözle Louis'nin hangi odaya girdiğini görmeye çalıştım.Kartla kapıyı açıp bavulu bıraktım.Louis ise odaya girdiği gibi geri çıkmıştı .Sanırım kahvaltıya gidiyordu.Tam kapıyı çekip gidiyordu ki onun arkasına bakmamasından faydalanıp kapının önüne ayağımı koydum ve açık kalmasını sağladım.
Heyecanla Louis'nin otel odasına giriş yaptım.Yatağı topluydu -ki ben Louis'nin dağınık olduğunu sanıyordum.Bavulları yerdeydi ancak dolabını açtım.Dolapta duran pijamaları ve birkaç tişörtünden gelen parfüm kokusu ciğerlerimi doldururken bir ses geldi .Ne olduğunu anlayamamıştım hemen koltuğun arkasına saklandım.Louis kapıdan içeri girdi.Göz ucuyla ona baktığımda üzerinde süt veya milkshake lekesi olduğunu gördüm .Sanırım asansörde biri döktü.Tişörtünün eteklerini tutarken bende nefesimi tutmaya başlamıştım.Lütfen bana bunu yapma Louis.Kalbim dayanmayabilir.Tişörtünü bir kenara bırakıp açık unuttuğum dolaptan bir tişört alıp giydi ve odadan çıktı.
Kendimi gerilim filminde gibi hissetmiştim.Koltuğun arkasından çıktım.Yatağın üstünde unuttuğum gözlüğümü aldım Louis bu gözlüğü fark etmediği için şanslıydım.Ardından dolabından bir tişört alıp çantama koydum,hırsız değilim sadece Louis'ye ait bir şeyim olsun istiyorum.Bu kadar fazla heyecan kalbime fazlaydı.Çantamı kolumdan yukarı doğru düzelttim.Kapıyı aralayıp koridorda kimsenin olmadığını görünce çıktım.Asansöre binip Louis'yi takip etme görevime devam ettim .Asansör durduğunda kapısı açıldı ve Louis'nin lobiden dışarıdaki hayranlara el salladığını gördüm .Daha sonra koruması eşliğinde kapıdan çıktı.Koşarak arkasından çıkmam yine komik duruma düşmeme sebep olurken arabasına ilerlediğini gördüm ve o anda Tanrı yine benim yanımdaydı.Taksi bekliyordu.Kapıyı açıp bindim .Ve çok özendiğim filmlerdeki repliği yapma şansını yakaladım ''Öndeki arabayı takip edin .'' dedim .Taksici ters ters bakarken çantamdan yüklü bir miktar para çıkardım böylece arabayı takip etmeye başladı .Frank beni buralarda bekliyordu ancak onu bulmam zor olacağından taksiye binmiştim.
Frank'a otelden çıktığıma dair bir mesaj atacaktım ancak şarjım bitmişti .Bir küfür savurup telefonu çantama attım .Louis Sydney'in en ünlü restoranının önüne arabasını park etti.Taksi durdu ve uzaktan izlemeye başladım.Louis valeye anahtarları atıp içeri girdi.Otelde yemek yememesinin sebebi buymuş demek.O içeri girdikten 10 dakika sonra restorana girdim .Çünkü dikkat çekmek istemiyorum.Dikkat çekmemek için uzaklarında bir masaya oturdum.Çocuklarda buradaydı.Niall yemeğini yiyordu diğerleri ise Louis ile selamlaşıp oturdular.Garson onların siparişlerini alırken başka bir garson ise benim siparişimi almak için yanıma gelmişti.Şapkamı düzeltip ''Sadece dondurma alabilir miyim ? '' dedim garson beni onaylayıp masamdan uzaklaştı.
Louis bir anda ayağa kalkıp benim oturduğum yani köşedeki masaya doğru ilerlemeye başladı.Acaba beni mi fark etti ki ? Telefonuyla konuştuğunu fark ettim .Buraya çocuklardan uzakta konuşmak için gelmişti.Ne dediğini duyamamıştım ancak en son ''bende seni özledim '' dediğini duydum tahminen Eleanor ile konuşuyordu .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
laugh till you cry
FanficLouis William Tomlinson'un o gülümsemelerinin altındaki enkazı kim görebilirdi ki.O bile kendini mutlu olduğuna inandırmıştı bir kere.Karşısına tekrardan onun çıkacağının imkansız olduğunu düşünürken bir söz karaladı defterine ''Boğuluyorum ve sen t...