Sabah sabah Frank'ın yanında uyanma,saatin 9 olması ve Tomlinson etkisi üst üste gelince şimdiden yorulmuştum.Çocukların prova yaptıkları,kayıt yaptıkları ve tişörtsüz dolaştıkları arenamsı yere gelmiştik ve içeri girmemizle Louis'yi tişörtsüz ve elinde bir kahve ile dolaşırken görmüştüm.Kendi kendime kuyuya atlamış gibi hissettim.Nefes alamazken Frank'ın kolumu çimdiklemesiyle kendime geldim.
''Günaydın Jessica,günaydın neydi adın...Frank.''dedi ve gülümsedi Louis.
Frank ile aynı anda ''Günaydın.'' Dedik.Kylie önden biz arkasından ilerlemeye devam ederken Frank ''Louis'ye gıcık oldum.''dedi.Ona cevap vermedim.Eğer verseydim kalbini kırabilirdim.
Menajerimin aynı zamanda stilistim olacağınıda öğrendikten sonra onun odasına gittik.Odasına girince Kylie gitti.''Ben Ashley.'' Deyip elini uzattı.Uzun sarı saçları ve yüz siması bir yerden tanıdık geliyordu.''Jessica.''deyip gülümsemesine karşılık verirken bir yandan da şaşırıp Avalon diyeceğimden korkuyordum.Son günlerde birçok yeni insanla tanışmıştım bu yüzden adımı ezberlemek zor olmamıştı.Sahte adımdan bahsediyorum.Hala Ashley elimi tutarken ''Avalon.'' Diye düzeltti.Şaşkınlığımı gizlemek için uğraşmadım bile.''Beni baban görevlendirdi.Biliyorsun konservatuar müdürüydüm.''deyince nereden tanıdığımı hatırladım.
''Her neyse senin için farklı bir tarz hazırladım.''
Siyah ve morun ağırlıklı olduğu bir dolap açtı.''Jessica Lloyd aşka inanmayan gotik bir tip.Fakat şarkıları ise aşkla ilgili.'' Diyerek reklamımı yaptı.Ne gerek var ki böyle bir çelişkiye? Sorumu duymuş gibi ''Bu şekilde dikkat çekmeyi planlıyoruz.Şimdi bunları dene.'' Diyerek elindeki siyah şortlu straplez tulumu verdi.Kabinlerin yerini gösterip gitti.Bu süre zarfında Frank elindeki telefonunu hiç bırakmamış internet aleminde geziniyordu.Ashley'nin verdiklerini giyip kendi kıyafetlerimi kol çantama sığdırdım.Biraz garip bir görüntü oluşturmuştu.Ardından kabinden çıkıp boş koridorda nereye gideceğimi kestirmeye çalıştım.Tekrar Ashley'nin odasına döndüğümde Frank hala koltukta oturuyordu ve Ashley odada yoktu.
Kapıyı kapattığımda birinin omzuma dokunmasıyla arkamı döndüm.Liam'dı.''Vokal koçun Katherine seni bekliyor.'' Dedi.Ne yani beni çağırması için dünya starını mı göndermişti?''Geliyorum.'' diye yanıtladım.
''Bu arada Jessica Amerikalı mısın? Aksanın biraz değişik.''
Liam aksanlardan anlıyormuş gibi davransa da pek anlamıyordu.''Aslında İngilizim ve Avustralya'da yaşadığımı biliyorsun.Amerika'da bulunmuştum.''
Yan yana yürürken birkaç soru daha sordu.İçtenlikle cevapladım.Arenanın sahnesine geldiğimde Katherine olarak tahmin ettiğim tarzı gerçekten hoş olan biri mikrofonu düzeltti.Sahnenin tam karşısında Ashley ve One Direction üyeleri oturuyordu.''Ben Kat.''dedi sert bir tonla.''Jessica.''dedim ve elimi uzattım.Uzattığım eli es geçerek ''Yarışmayı kazandığına göre sesin gayet iyi fakat birde burada duymak isterim.Sahneye çık ve göster kendini.''diye emretti.Göster kendiniymiş.Zaten ben bu kıyafetle kendimi yeterinde gösterdiğimi düşünüyorum.
Ayaklarım geri geri gitse de sahneye çıktım.Daha fazla The Fray söyleyemezdim bu yüzden Pink-Just Give Me a Reason söyleyeceğimi belirttim.Arkadan müzik girdiğinde kendimi hazır hissetmiştim.Şarkıya başladım.Bu sefer ağlamayacaktım.Bu kadar duygusallık ne benim için ne de beni izleyenler için iyi değil.Kendimi o kadar kaptırmıştım ki şarkının bitiminde alnımda ter damlaları birikmişti.Çocuklar ayakta alkışlarken kendimi gülmekten alıkoyamadım.Kat beğenmişçesine kafasını salladı.Niall ''Eğitime ihtiyacın bile yok Jess.'' Dedi.Kat ''Buna ben karar veririm.''dedi ardından sert ifadesini bırakarak ''Bende Niall'a katılıyorum.'' Korkum buharlaşıp havaya karışmış gibi rahatladım.Olivia'nın eski müzik öğretmeni olması işe yaramıştı.Bana sürekli yardımcı olmuştu.Bu yüzden onu arayıp teşekkür etmeliydim.
*
Elimde tabletimle durup oflama yarışmasına girmiş gibi her bir dakika oflayıp duruyordum.Louis için girdiğim zahmete bir bakın.Ayağa kalkıp lenslerimi çıkarmak için banyoya ilerledim.Lenslerimi çıkardıktan sonra yüzümü yıkadım.Mavi gözlerimi özlemiştim.Tamam bu biraz saçma ama bu ben değilim.Hiç olmadığım biri gibi davranıyor ve giyiniyorum.Üstelik Jessica aşka inanmıyor.Louis varken aşka inanmıyorum demek büyük aptallık olurdu.
Otel odamın kapısı tıklatılınca banyoda kendimi incelemeyi bırakıp kapıyı açtım.Frank hiç sormadan içeri girdikten sonra kapıyı kapattım.Frank kanepeye otururken kendimi dağınık olan yatağıma bıraktım.
''Sezgilerim bir sorunun olduğunu söylüyor Avalon.'' Dedi şakayla.
''Evet ama bir sorun değil birden fazla.''
''Frank seni dinlemek için burada.'' Dedi abartılı bir şekilde göz kırparken.
''Olmak istemediğim biriyim.Jessica Lloyd aşka inanmayan ama aşk şarkı yazan bir aptal.Ayrıca sürekli mor veya siyah giyiyor.Diğer renkler yokmuş gibi davranıyor.''
''Avalon Milward ise bundan hoşlanmıyor fakat bunun için benim yapabileceğim bir şey yok.Hannah Montana olmayı sen istedin Ava.''
![](https://img.wattpad.com/cover/13131565-288-k405772.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
laugh till you cry
Fiksi PenggemarLouis William Tomlinson'un o gülümsemelerinin altındaki enkazı kim görebilirdi ki.O bile kendini mutlu olduğuna inandırmıştı bir kere.Karşısına tekrardan onun çıkacağının imkansız olduğunu düşünürken bir söz karaladı defterine ''Boğuluyorum ve sen t...