Düşman Bölgesi

159 13 2
                                    

Hepimiz heyecanlıydık. Kendimi bilgisayar oyunlarında, savaştaki askerler gibi hissettim. Arabaya bindik ve grubun takıldığı mekâna doğru gitmeye başladık.

"Hangi marka silah aldınız ?" dedi Martin.

"Desert Eagle." dedi James. "Güzel silaha benziyor. Sizde neler var ?"

Martin sürücü koltuğunda bir düğmeye bastı ve önüne bir masa açıldı. Elindeki ruloyu açıp oraya koydu.

"Mükemmel." dedi Leo. Gözlerine inanamamış gibiydi. Eğer biraz bahsedecek olursak. Bir savaşa gittiğinizde yanınızda bulunacak bütün malzemeler karşımızdaydı. Ses bombalarından komando bıçağına kadar her şey mevcuttu. En üstte M4A1 silahı vardı. Bu silahı çok severdim oyunlarda hep karşıma çıkardı. Biraz bozulmuştum. Çünkü bizde sadece tabanca vardı.

"Bizde neden bunlardan yok ?" dedim.

Martin bir kahkaha patlattı. "İstemediniz ki."

Sinirlensem de bir şey demedim. Yol boyunca James ve Leo ile sohbet ettik. Birbirimizi kollamamızı ve dikkatli olmamızı anlattım. Başlarıyla onaylar gibi işaret ettiler. Biraz korkuyordum. Ama heyecanım korkuyu bastırmıştı. Biraz müzik dinlemenin iyi geleceğini düşündüm. Fakat sonra bu kararımdan vazgeçtim çünkü araba durmuştu.

"Michael gidip bir alanı kontrol et. Kimse yoksa şu kağıda içerinin krokisini çiz." dedi ve Michael’a bir kağıt ve kalem verdi.

Michael arabadan çıktı 100 metre yürüdükten sonra sola döndü ve aşağı doğru inmeye başladı. 2 dakika sonra yanımıza geldi.

"Alan temiz dostum." dedi. Martin arkasını döndü.

"Gelmelerini bekleyeceğiz beyler. Hazır durumda bekleyin her an çıkabiliriz. Kroki hazır mı ?"

"Evet." dedi ve Martin’e kağıdı uzattı. Martin kağıda baktı. Şaşırmış gözüküyordu.

"Mükemmel çizmişsin dostum. Gerçeğiyle farkı yok."

Michael güldü. "Lise’de tek iyi dersim resimdi."

Hepimiz bir kahkaha attık. Martin kağıdı ortaya koydu ve anlatmaya başladı.

"Paranızı bulabileceğimiz tek yer burası. Eğer burada yoksa yaralı birine tatlı bir dille nerede olduğunu sorabiliriz." dedi Martin gülümseyerek. "Burası giriş. Şurada kutular var ve saklanacağımız tek yer burası. Grup daha çok arka taraftaki koltukların orada takılır. Kutular ile grubun takıldığı yerin mesafesi çok iyi. Ani bir baskınla şok yaratabiliriz. Michael ve ben şu koltukların yanındaki kolonların arkasından sis ve ses bombalarını atacağız. Sonra ise sıra sizde. Bütün şarjörlerini üstlerine boşaltın. Polis işini sorun etmeyin. Onlar buraya gelene kadar ölüleri saklamaya zaman bile bulabiliriz."

Son cümleyi duyduğuma sevinmiştim. Çünkü en korktuğum ikinci şey polislerdi. İlk olarak ise vurulmak. Beklemek çok sıkıcıydı. Tabancamı çıkarıp oynamaya başladım. Şarjörü doluydu ve yanımıza yedek olarak 2 tane daha almıştık. Sonra gördüğüm rüyayı düşündüm. Acaba bu da diğerleri gibi gerçekleşecekmiydi ? Yoksa sadece bir rüyamıydı.

"Dostum şu kolyenden bende istiyorum." dedi Leo.

Dikkatim dağıldı. Elimi boğazıma götürdüm. Yuvarlak bir kolye vardı. Üstünde bir sürü şekiller vardı ve gri renkteydi. Ne zaman taktığımı hatırlamıyordum.

"Nereden aldın ?" dedi James.

"Hediye." dedim.

"Göz kamaştırıcı." dedi Leo.

"Arkadaşların çok zengin herhalde." dedi James gülümseyerek.

Kolyeyi ne zaman taktığımı ne zaman aldığımı hiçbir şeyi hatırlamıyordum. Bakacak zamanım da yoktu.

"Çatışma zamanı." diye bağırdı Martin.

Ön camdan yola baktım. 10-15 kişi Michael’ın gittiği yere doğru gidiyorlardı. Plan’ın güzel işliyordu. Şimdi sıra paralarımızı almaktı. Martin hepimize kar maskelerini fırlattı. Hepimiz hazır olduktan sonra dışarı çıktık ve ses çıkarmadan grubun takıldığı bölgeye geldik. Kapı garaj büyüklüğündeydi. Ama bir sıkıntımız daha vardı. Kapıda bir nöbetçi duruyordu. Martin arkasını döndü ve Michael’a bir şeyler fısıldadı. Michael ne yapacağını anlamış gibi başını salladı. Birden Michael kapının önüne kendini attı ve bağırmaya başladı.

"AHHHH BACAĞIM. BACAĞIM ÇOK ACIYOR."

Nöbetçi Michael’ı fark etti. İlk başta fark etmemiş gibi davranmaya çalıştı ama Michael daha fazla bağırınca yanına geldi.

"Sorun ned…"

Nöbetçi cümlesini tamamlayamadan Martin kafasına tabanca ile vurup bayılttı. Nöbetçi işini halletmiştik. Sıra içerideki gruptaydı. Michael gelmemiz için işaret etti ve içeriye girmeye başladık. Martin’in anlattığı gibi hemen kapının yanında bulunan kutuların arkasına geçtik. Michael ve Martin’in bombaları atmasını beklemeye başladık. Silahlarımızı çıkarıp ateş etmek için hazırladık. Konuşmaları az çok duyabiliyordum.

"Hey sana diyorum buraya gelebilirler gitmeliyiz !"

"Burayı nereden bulacaklar be !"

"Hadi buldular diyelim parayı bizden nasıl alacaklar ?" dedi ve bütün grup gülmeye başladı. Bir bağırış sesiyle herkes sus pus oldu.

"MARTİİİİİİİNNNNN !"

Özel AdamDonde viven las historias. Descúbrelo ahora