***

24 0 1
                                    

Yine güzel bir sabah diyerek başladım güne. Saçlarımı yaptım,içinde kendimi iğrenç hissettiğim okul formamı giydim ve Enes'i görme ümidiyle dışarı çıktım. Okula gittim desem daha doğru olur sanırım. Yolda Enesle karşılaşmadım!

Okula geldiğimde ise Göktuğ'u görmemek için hatim indirmiştim.Hayret gerçekten Göktuğ'u görmedim ve ders boştu.Çok yorgundum,uykumu alamamıştım.Hiç kimseyle konuşmadan öylece dersin bitmesini bekledim.

***

"Hayır Enes lütfen..yapma!"

Gözyaşlarım akmaya susamış şelale gibiydi.Çok ağlıyordum. Korkmuştum.Dizlerim titriyordu.İlk defa bu duyguyu tatmıştım.Çünkü ilk defa birisinden hoşlanmıştım derken yanımdan birisinin şimşek misali geçtiğini gördüm.Ve düşüncelerimden sıyrıldım.Yanımdan koşup giden Enes'ti.Gözlerimi kırpıştırıp yutkundum.Bacaklarım istemsizce O'nun koştuğu yere doğru koşmuştu.Âni bir şekilde durdum.Göktuğ'a yumruk atan Enesle göz göze geldim.Ağlıyordum ama O bunu takmıyordu.

'Kusura bakma Tuana.' diye gözlerini gözlerimden ayırıp bir yumruk daha attı.Göktuğ sesini çıkarmıyordu.-Enes'ten tiksindim!- Göktuğ'un kaşı patlamıştı.Daha fazla duramazdım.

"Senden nefret ediyorum Enes." keşke demeseydim.

'Bu çocuk yüzünden mi?' dedi.Acıyarak baktı bana.Gülümsedi.Bir eli Göktuğ'un yakasında,bir eli havada yumruk bir şekilde duruyordu.Gözleri,göz yaşlarımın ıslattığı dudaklarıma kaydı.Ama hayır!

Heceleyerek;

"L-lü-lütfen i-indir o elin-ni l-lütfen" demeye çalıştım.Gözlerini ıslak,ağlamaktan şişmiş dudaklarımdan ayırmadan havadaki yumruğunu Göktuğ'un burnuna doğru indirdi.Tam Göktuğ'u tutucaktım ki ıslak dudaklarıma yapıştı,kuru dudakları.Aralıklarla öpüyordu. Nefes nefese kalmıştı.Dudakları o kadar kurumuştu ki sanki nemlendirmek için yapışmıştı dudaklarıma.Hâlâ ağlıyordum ve karşılık vermiyordum.Eliyle belimi o kadar sıkı kavramıştı ki.Ayrılamıyordum ondan.Göz yaşlarım dudaklarımızı ıslatıyordu.En sonunda pes etti ama hâlâ belimi kavrayan eli gevşememişti. Kurtulamıyordum ellerinden. Alnını alnıma dayadı.Soluk alıp vermesi hızlanmıştı.Parmaklarıyla göz yaşlarımı sildi.

"Senden nefre..." konuşamadım.Sesim çıkmadı.Yine dudaklarını dudaklarıma bastırmıştı.Dudaklarımı kıpırdatıp;

"Nefret,sadece nefret ediyorum." diyebilmiştim.Anlamıştı.Tekrar gözlerime baktı.Bu sefer dudaklarımı parmaklarıyla susturmuştu.

'Beni sev,sadece beni..' Benim göz yaşlarım susacağı yerde daha fazla akmaya başlamıştı.Bu sefer belimdeki elini bırakmayı başarabilmişti.

"Seni.. sevmi.." Ağlıyordum.Hemen eğilip yere oturdum. Göktuğ'un başını kucağıma aldım.Bandana mı çıkarıp burnundan akan kanları sildim.Yarı baygın bir şekilde kucağımda yatıyordu.Enes O'nu çok kötü benzetmişti.Ama hâlâ ağlıyordum.Hâlime,hâlimize. Göktuğ bir şeyim yok diye gülümserken yalvarırcasına bakıyordu bana.Kendimden geçmiştim.Elimdeki bandanayla o kadar çok pastırmışım ki yüzüne dayanamayarak inledi. Eliyle elimi tuttu;

'Tuana yeter.' Dinlemedim onu. Daha fazla sildim ve daha fazla..

'Ahh,Tuana canımı yakıyosun!'

Sesini yükseltmişti.Yinede durmadım.Daha fazla derken yukardan bir el uzanıp bileklerimi tuttu.

'Tuana tamam.'

Hıçkırıklara boğulmuştum. Elime bulaşan kanı görünce daha kötü oldum ve bağırarak ağlamaya başladım.Göktuğ doğrulmuştu. Beni kendine çekip göğsüne yatırdı ve saçlarımı kulaklarımın arkasına koydu.

'Tamam sakin ol..' Kan kokusu yoğundu.Tam yanağıma öpücük konduracakken bir yumruk darbesi daha.

***

'Tuana,heyy Tuana sana diyorum heyy!' Hıçkırıklar içinde uyanmıştım.Ne olduğunu anlamış değildim.Nerede olduğumu anlamadım.Ama karşımda duran Göktuğdu. Afalladım.Ellerimi burnuna götürdüm ve kan yoktu.Şaşkın bir gülümsemeyle beni izliyordu.Sapa sağlamdı.Gözlerimden bir kaç damla yaş geldi ve kendimi Göktuğ'un kollarına bıraktım.Çok sıkı bir şekilde sardım.

"Kabusmuş,sadece kabus."

Oda sıkı bir şekilde sarılıp,saçlarımı okşamaya başladı.

'Ne gördün?'

Kollarından sıyrıldım.Yüzümü avucunun içine aldı ve 'Ne gördün minik burun?' diyerek burnunu burnuma sürttü. Ellerini yüzümden çekmeden baş parmaklarıyla akan bir kaç göz yaşımı sildi.

"O..O seni dövüyordu."

Ve bir kaç damla daha göz yaşım süzüldü gözlerimden yüzüme,oradan da boynuma.

'Bahsettiğin kişi kim bilmiyorum ama,korktuğumdan veya güç gösterisi yapmak için değilde sen bu kadar ağlama,korkma diye dağıtırım piç kurusunu' dedi.Ve yüzünde hafif bir gülümseme oluştu.Bedenimi kaydırıp yanıma oturdu.Başımı göğsüne yasladım.

Açıkçası huzuru; Göktuğ'un göğsünde bulabileceğimi hiç düşünmemiştim...

Dairesel koridorlarda köşe kapmacaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin