7.BÖLÜM

76 9 13
                                    

Bu bölüm bütün okuyucularıma ithafen yazılmıştır. Yeni yılınızda size mutlu, başarılı, sağlıklı bir hayat diliyorum. Mutlu yıllar, sizi çok seviyorum canlarım ❤_❤
İyi okumalar^^

×××
Yerde ağlayan annem aklını kaybetmişcesine ayağa kalkıp dış kapıya koştu. Biz de arkasından koştururken anneme yetişmemiz zor olmuştu. Sonunda annemin kolunu tutabildiğimde kendini ileriye savurdu.
"Anne?" dedim çaresiz çıkan sesimle bir kez daha kolunu tutmaya çalışarak. Bu kez başarlı olmuş, bana dönmesini sağlayabilmiştim. Kızarmış gözleriyle bana baktı.

"Anne, babam... O iyi mi?" dediğimde mümkünmüş gibi gözleri biraz daha doldu. Beni kendine çekerek sarıldı. Kalbimdeki yük ağırlaşırken "Yaralanmış..." dedi sadece. Eş zamanlı olarak da tekrar hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Ben de anneme sıkıca sarılırken "Bizi bekliyordur anne. Bize ihtiyacı var. Gitmemiz gerek." dedim.

Sözlerim sonlanır sonlanmaz benden ayrıldı. Bu sefer üçümüz hızlıca hareket etmeye başladık. Yaklaşık on beş dakikanın sonunda hastaneye varmıştık. Danışmadan öğrendiğimize göre şu an ameliyattaydı.
×××

Saatlerdir çaresizce bekliyorduk. Ne ameliyathaneden çıkan vardı ne de tek kelime bir şey söyleyen. Derin hem anneme hem bana destek olmaya çalışıyordu. Akan gözyaşlarımı bir kez daha silip içimi çektim. O sırada ameliyathanenin açılan kapısıyla hepimiz ayağa kalktık. Annem hemen doktorun yanına gidip "N'olur iyi şeyler söyle Mehmet." dedi.

"Ameliyatta kaybettiğimiz bir hastanın yakını hasteneyi  bastı. Önce güvenliği vurdu. Sonra da olaya müdahale etmeye çalışan iki doktorumuzu. Selim ve Ali... Ali'yi olay yerinde kaybettik. Güvenlikle Selim'in durumu da ağırdı zaten. Bu yüzden zorlu bir ameliyat oldu. Şimdilik ikisininde ameliyatı başarılı geçti. Ancak açık konuşacağım. Kurşun akciğerinden girdiği için akciğer kanla doluyor sürekli. Biz elimizden geleni yaptık ama her an her şey olabilir. İç kanaması da vardı ve durdurduk. Ama hâlâ iç kanama riskini taşıyor. Bu yüzden yoğun bakım ünitesine alacağız birazdan. Siz sormadan söyleyeyim. Hastayı şu an göremezsiniz." dedi ameliyatı yapan doktor Mehmet amca.

Annem teşekkür ederken ben kötü bir şey olmaması için dua ediyordum. Derin de rahatlamış bir şekilde sırtımı sıvazlıyordu. Mehmet amcanın gitmesinin ardından annem Derin'e döndü. "Derin hadi siz eve gidin. Ben annene telefon açar, haber veririm. Bu gece bizde kalırsın." dedi.

Kaşlarımı çatarak "Babam uyanana kadar hiçbir yere gitmeyeceğim." dedim. Annemse sakince burada beklememin bir faydası olmayacağını, bir gelişme olursa hemen bana haber vereceğini söyledi. Ben de onaylamak mecburunda kalarak, Derin ile hastaneden ayrıldım.
×××

Eve vardığımızda hem fiziksel olarak hem de ruhsal olarak çok yorulmuştuk. Bu yüzden hemen odama gittik. Derine odamdaki çekyatı açıp yatak hazırladım. Giyicek kıyafetler de verdikten sonra birbirimize iyi geceler dileyerek uyuduk.

~RÜYA~
Gözlerimde hissettiğim ellerle afalladım. O kadar yorgundum ki lucid dream yapmayı ilk kez istemiyordum. Ancak rüyam benim kontrolümde değildi. Benim kontrolümde değilse tek bir kişi de olabilirdi: Uraz.

"Doğru tahmin." dedi ismini düşündüğüm kişi ve ellerini gözlerimden çekti. Etrafımı incelememe fırsat vermeden beni kendine çevirdi. Bu sefer ellerimi kavradığında, kendimi çekmeye çalıştım ancak başarılı olamadım. Ellerimi daha sıkı tutup konuşmaya başladı.
"Özür dilerim. Yine her şeyi mahvettim." dediğinde "Ne saçmalıyorsun?" dedim. O anda aklıma gelen şeyle kaşlarım çatıldı. "Yoksa sen mi yaptın?" diye sordum öfkeyle.

Babamın ve güvenliğin yaralanmasına, bir doktorun da ölmesine sebep olan o muydu?
"Yemin ederim ben yapmadım. Engel olmaya da çalıştım hatta ama yapamadım. Özür diliyorum çünkü engel olamadım ve benim yüzünden oldu." dedi aceleyle ve üzgün bir sesle.

"Sen nereden biliyordun böyle bir şey olacağını ve nasıl senin yüzünden oldu?" diye sorduğumda ellerini ellerimden çekti. Bakışlarını yere eğerek konuşmaya başladı.

"Seni yanıma getirmelerini istediğim için oldu. Böyle olacağını düşünmemiştim gerçekten. Seni görmek istediğimi söylemiştim. O da istersem bir bedel karşılığında seni yanıma getirebileceğini söylemişti. Bedelin böyle bir şey olduğunu bilseydim kabul etmeyi aklımdan bile geçirmezdim. Zaten o yüzden risk almamak için rüyana girdim." dediğinde kafam iyice karıştı.

"O dediğin kişi kim? Beni niye görmek istedin? Sevmediğini söylüyorsun ama görmek istiyorsun. Hem sen nasıl benim rüyama girip, rüyamı yönetebiliyorsun?"

"Bu sadece senin rüyan değil. O yüzden yönetebiliyorum. Ayrıca kendini yeterince geliştirebilirsen sen de başkalarının rüyasına girebilirsin." dedi.

Sinirle "İşine gelen soruyu cevaplıyorsun. İşine gelmeyeni takmıyorsun bile." diyerek homurdandım.

Gülümseyerek "Her şeyin bir zamanı olduğunu söylemiştim." dedi. Gülümsemesi fazla uzun sürmeden "Baban iyi mi?" diye sordu. "Şimdilik iyi ama hâlâ iç kanama riski var. Yani hayati tehlikeyi atlatmış sayılmaz." dedim titreyen sesimle.

Yine üzüntü ve pişmanlıkla baktı yüzüme. "İyi olacak. Endişelenme." dedi güven vermek istercesine. İlk kez güvenmek istedim bu hakkında hiçbir şey bilmediğim çocuğa. Ortamdaki kötü havayı dağıtmak istercesine gülümsedi Uraz ve "Haydi bakalım! Yemek vakti. Sözümüz vardı." deyip göz kırptı.

Bir şey dememe fırsat vermeden beni kolumdam tutup sürüklemeye başladı. O an burasının gerçek hayatta görüştüğümüz ev olduğunu fark ettim. Oturma odası olduğunu tahmin ettiğim yere bir kez daha gelmiştim. Rüya da olsa sonuçta buradaydım. Ama oda bu sefer farklıydı. Her yerde mum, odayı dolduran hoş bir müzik, odanın tam ortasında ise iki kişilik bir masa vardı. Beni sürüklemeye devam ederek masanın başına getirdi. Ardından kendisi de karşıma geçip sandalyesine oturdu. Ben de karşısında ayakta dikilmeye devam ettim. Bu kadar romantik bir ortamda sandalyemi çekmesini beklemiştim açıkcası.

"Otursana. Neyi bekliyorsun?" dedi muzipçe sırıtarak. "A-a yoksa sandalyeni çekeceğimi falan mı sanmıştın?" dedi daha da sırıtarak. O sırıtan yüzüne yumruk atma isteğimi bastırıp yerime oturdum. "Ne bekleyeceğim be! Kendini çok önemli görüyorsun." dediğimde yalandan üzülmüş gibi yaptı.
"Değil miyim?" diye sordu bir de küçük bir çocuk gibi. Gıcık bir gülümsemeyle "Değilsin." dedim.

Hiç istifini bozmadan "Rüyanda önemli olmasam da olur zaten." dediğinde hayretle ona baktım. Beni beklemeden yemeğini yemeye başladığında ben de umursamayıp yemeye başladım.

Sessizliği bölen her zamanki gibi Uraz oldu. "Bugün hangi gün biliyor musun?"

Sorusunu biraz düşünüp bugünün tarihini hatırlamaya çalıştım. "26 Aralık." dedim sonunda. Başını hayır anlamında sallayıp "Unuttun mu bu benim rüyam. Yani ikimizin tabii ama benim yönettiğim bir rüya. Şimdi bir daha düşün." dediğinde tekrar düşündüm. Yeni yıla az kaldığından herhalde 31 Aralık'ta olmalıydık. "Yılbaşı gecesi mi?" dedim merakla.

Ellerini çırparak "Evet! Bildin!" diye bağırdı. Sonra heyecanla devam etti konuşmaya. "İlk yılbaşımız hayırlı olsun!"

Ben karşımda halay çeken ayı görmüş gibi Uraz'a bakarken o sırıtmaya devam ediyordu. Heyecanla ayağa fırlayıp koşarak yanıma geldi. "Hadi kalk! Geri sayım yapacağız." dedi yine aynı heyecanla. Bu gereksiz heyecanına gülüp ben de ayağa kalktım. Sol elimi tutup havaya zıplayarak geri sayıma başladı. Ben de mecbur onunla zıplayıp saymaya başladım.

"10,9,8,7,6,5,4,3,2...1!"

LUCID Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin