5.BÖLÜM

70 11 20
                                    

Bu bölüm __sonsuzsiyah__ a ithafen yazılmıştır. İyi okumalar ^^

×××

Apartmandan çıktığımızda, Tarık bize döndü. "Siz okula gidin. Daha sonra haberleşiriz." dedi. İtiraz ederek "Uraz'ın yerini bildiğini söyledin. Bir şekilde olayın benimle alakası var. Gelmek benim de hakkım." dedim.

Derin omzuma dokunup ona dönmemi sağladı. "Hayal, tehlikeli olabilir. Tarık tek gitse daha iyi olur. Orada ona ayak bağı olabiliriz." dediğinde biraz olsun hak vermiştim. Ama yine de gitmek istiyordum. Kararsızlığımı gören Tarık konuştu bu sefer. "Derin haklı Hayal. Ayrıca tam olarak emin değilim. Sadece düşündüğüm yerde olabileceğini tahmin ediyorum. Zaten emin olsaydım; yanıma polisi alır, öyle giderdim."
Çaresizlikle "Peki." diyebildim. Nasılsa bir şey bulursa bize haber verirdi. Derin ve ben okula doğru ilerlerken, Tarık bizden ters yöne yürümeye başladı. Umarım bir şeyler bulabilirdi.
×××

Beşinci dersin sonuna gelmiş, öğle arasına girmiştik. Tarık'tan hâlâ bir haber yoktu. Gelişme olup olmadığını çok merak ediyordum. Ben, Derin'le aldığımız tostu yerken; Derin de bir kez daha Tarık'ı aradı. Umutsuz bakışlarını bana çevirdiğinde aramalarımızın yine cevapsız kaldığını anladım. Gittiğinden beri ulaşamıyorduk. Başına bir şey gelmiş olamazdı değil mi?
"Ben çok korkuyorum Hayal. Ya bir şey olduysa?" diye soran arkadaşıma baktım. Ben de korkuyordum. Ancak Derin'i daha fazla endişelendirmemek için bunu söylememeyi tercih ettim.
"Endişelenme, işi bittiğinde bize geri dönecektir."
"Umarım." deyip tostunu yemeğe başlayan Derin'e baktım. Acaba hâlâ Tarık'a karşı bir şeyler hissediyor olabilir miydi? İki hafta kadar çıkıp, niye ayrıldıklarını bile bilmiyordum. Bu konunun onu üzdüğünü bildiğimden, hiç merak edip sormamıştım. Tarık'a ulaştıktan sonra sormalıydım.

Derin birden ayağa kalkınca ona anlamayan gözlerle baktım. Gözlerim baktığı yeri bulduğunda ben de ayağa kalktım. Bize doğru gelen Tarık, bizim aksime banka oturdu. Bize bir bakış atıp "Otursanıza." dedi. Derin ise sinirli bakışlarını Tarık'ın üzerine dikerek ona sitem etmeye başladı. "Niye aramalarımıza cevap vermedin? Ne oldu? Bir şey bulabildin mi?"

Onun aksine gülümseyerek konuştu Tarık. "Bir nefes al. Telefonumu sessize almıştım. O yüzden görmedim aradığını."
"Uraz'la ilgili bir gelişme var mı?" diye sordum merakla. Tarık'ın gülen suratı düşünce gerildim.
"Uraz'ın odasında bulduğum kolye ona ait değil ve kime ait olduğunu biliyorum. O yüzden kolyenin sahibi olduğunu düşündüğüm kişiyi bulmaya gittim. Ama her zamanki olduğu yerde yoktu. Etrafta da sordum. Birkaç haftadır gören olmamış." dediğinde gerginliğim artmıştı.

"Kolyedeki şeklin uyuşturucuyu temsil ettiğini söylemiştin. Uraz'ın başı uyuşturucu yüzünden mi dertte?" diye sorduğumda Tarık bir süre konuşmadı. Bakışları tekrar gözlerimi bulduğunda "Bu biraz karışık bir olay. Öylece anlatabileceğim bir şey değil." dedi. "Yani o yüzden dertte?" dediğimde kafasını olumlu anlamda sallamakla yetindi. Uyuşturucu kullanıyor muydu, satıyor muydu? Yoksa ikisi birden miydi? Beni ilgilendiren bir konu olmadığını kendime hatırlatıp, bunu merak etmekten vazgeçtim.

Tarık'ı izleyen Derin'i dürtüp bana bakmasını sağladım. "Öğleden sonraki derslere girmeyeceğim. Eve gidip dinlenmek istiyorum. Nasıl olsa doğru düzgün ders de dinleyemiyorum." dediğimde bana tereddütlü bakışlarını yolladı. "Merak etme. Sizden habersiz, kendi başıma bir şeyler bulmaya çalışmayacağım. Doğruca eve gideceğim. Tamam mı?" dediğimde kollarını boynuma doladı. "Dikkatli ol ama." dedi benden ayrılırken de. "Tamam anne." dedim alayla. Tarık'a da veda edip sınıfa çantamı almak üzere çıktım.
×××

Yağmur yağdığından sokaklar boştu. Yağmuru ve sonrasında bıraktığı kokuyu severdim. Bana huzur veriyordu. Bir süre gözlerimi kapatıp, bu güzel kokuyu iyice içime çektim. Huzurla gülümsediğim sıralarda, ağzımın bir elle kapatılmasıyla gözlerimi açtım. O anki panikle istemsiz olarak çığlık atmaya çalıştım. Ağzımı tutan elin içinde kaybolmuştu çığlığım. Kalbim korkuyla çarparken düşünmeye çalışıyordum. Korkum beynimi öyle bir ele geçirmişti ki hiçbir şey düşünemiyordum. Çırpınışlarıma rağmen ağzımı kapatan elin sahibi, başıma sert bir cisimle vurdu...
×××

Başımdaki giderek artan ağrıyla gözlerimi açtığımda, gözüme çarpan ışık yüzünden geri kapatmıştım. Birkaç kez gözlerimi kırpıştırmamın ardından nihayet gözlerim ışığa alışmıştı. Daha sonrasında da ellerimin ve ayaklarımın bağlı olduğunu fark etmiştim. Panikle etrafıma bakarken beni izleyen kahverengi gözlerle karşılaştım. Korkuyla titreyen bedenim, karşımdaki kişiyi görmemle gerilmişti.
"Uraz?" dedim neredeyse fısıldayarak. Karşımdaki koltuğa yayılarak oturmuş beni izliyordu. Şu an hiçbir şey anlamıyordum ve delirmek üzereydim.

"Adımı bilmene sevindim." dedi gülümseyerek.
"Şu an hiçbir şey anlamıyorum. Senin başın dertte değil miydi? Kayıp veya kaçırılmış değil miydin? Ben neden bu şekilde buradayım? Sen neden karşıma geçmiş, öylece beni izliyorsun? Neden seni rüyamda gördüm? Niye bana hitaben bir mektup yazdın? Ne oluyor Allah aşkına?" diye art arda sorularımı sıraladım. Çünkü azalan sabrıma zıt olarak giderek artan bir korkum vardı.

"Aç mısın?" diye sorduğunda bir an her şeyi içimden sorduğumu veya delirdiğimi sandım.

"Şaka mısın sen? Sorularıma cevap ver!" diye bağırdım sinirle.
"Her şeyin bir sebebi ve zamanı vardır." dedi. Delirmediysem bile şu an delirebilirdim. Artık korkudan değil, sinirden titriyordum. Ayağa kalkıp gitmeden önce "İnan bana böyle olmasını ben de istemezdim. Söz veriyorum her şey yoluna girecek. Lütfen sabırlı ol. Şimdi yemek getireceğim." dedi. Hayretle açılan ağzımla arkasından baktım bir süre. Yönlendirmeyi sevdiğim rüyalarım ne işler açmıştı başıma böyle?

Birkaç dakikanın sonunda Uraz elinde yemek tepsisiyle geri dönmüştü. Önce tepsiyi koltuğun yanındaki sehpanın üzerine bıraktı. Sonra yanıma gelip ellerimi ve ayaklarımı çözdü. "Ben bağlamadım. Bilgin olsun." dedi. Kaşlarımı çatıp "Yani bu işte yalnız değilsin?" dedim. Dişlerini göstererek güldü ve "Zeki kız." dedi. Uraz iyi biri miydi, yoksa kötü müydü? Bir türlü kestiremiyordum. Amacı neydi?

Ellerini kaşlarıma bastırıp "Çatma öyle kaşlarını. Her şeyi öğreneceksin. Ayrıca başın dertte değil veya kaçırılmış falan da değilsin. Yemeğini yedikten sonra evine geri döneceksin." dediğinde şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım. Sokak ortasında bayıltılıp buraya getirilmiştim, ellerim ve ayaklarım bağlanmıştı. Ama Uraz Bey kaçırılmadığımı söylüyordu. "Ne saçmalıyorsun? Resmen sokak ortasında ba-" cümlemi tamamlamama izin vermeden sözümü kestiğinde mümkünmüş gibi kaşlarımı daha da çattım. "Biliyorum. Sadece seni görmek istemiştim. Biraz yanlış anlaşılma olmuş. Kusura bakma."

Bileğimden tutup çekiştirerek, beni koltuğa oturttu. "Bana mı aşıksın sen?" diye sordum pervasızca. Hakkında hiçbir şey bilmediğim çocukla konuştuğum şeylere bakar mısınız?
Gülüşü yüzüne yayılırken yüzünü yüzüme yaklaştırdı. "Olmamı mı istersin?" dediğinde bacağına tekme attım. Yüzünü buruşturduğunda zaferle gülümsedim. Tabii bu gülümsemem kısa sürmüştü. "Senin yüzünden polisler beni sorguya aldılar. Ailen, arkadaşların, herkes seni arıyor. Sense karşıma çıkmış pişkince gülüyorsun!"
"Haberim var." dedi gözlerime bakarak. "Niye saklanıyorsun?" diye sordum bu sefer. Cevabını merak ettiğim bir sürü soru vardı. Ama şimdilik bunu öğrensem de yeterdi. Tamam yetmezdi. Ancak hiç yoktan iyi olduğu da bir gerçekti.

"Öyle gerektiği için." Bu kadar umursamaz olmak zorunda mıydı?
"Bırak bu gizemli çocuk ayaklarını. Bunlar sökmez bana." dediğimde sırıttı.
"Ciddi ciddi sana aşık olduğumu düşünüyorsun."
Ben sinirden kızarırken çalan telefon konuşmamızı böldü. Uraz bir şey demeden telefonu açıp sadece karşı tarafı dinledi. Geçen saniyelerin ardından "Tamam." diyerek sonlandırdı konuşmayı. Bakışlarını bana dikip "Gitme vakti. Yemeği bir dahaki sefere yeriz artık." dedi.

"Bir dahaki sefer falan olmayacak. Buradan çıkar çıkmaz polise gidip her şeyi anlatacağım. Sakın bir daha karşıma çıkma." dedim kararlı bir sesle.
"Gitmemen için seni zorlayamam ama gidersen iyi şeyler olmayacağını bilmelisin. Sonra uyarmadı deme." dedi ilk kez ciddi bir sesle.
"Senden niye korkayım?" dedim her ne kadar korkuyor olsam da.
"Benden değil zaten kendinden korkmalısın. İnsan her şeye kendisi sebep olur. Şimdi yine uykuya dalacaksın. Özür dilerim." dediği anda burnuma dolan keskin kokuyla gözlerim karardı...

LUCID Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin