8.BÖLÜM

52 9 23
                                    

Bu bölüm ranabozdugan 'a ithafen yazılmıştır. Hayırlı ramazanlar ve iyi okumalar^^

~GERÇEK DÜNYA~
Telefonumun zil sesiyle Uraz'la olan rüyamdan ayrıldım. Ekranda annemin ismini görmemle kalbim hızlandı. İçimden kötü bir şey olmamış olması için dua ederken aramayı cevaplandırdım.

"Alo, anne?"
"Kızım, baban uyandı. Durumu da iyi. Endişelenme artık. Güzelce yat, dinlen. Sabah ziyaretine gelirsiniz." diyen annemi sevinçle onayladım. Kısa konuşmamız sonlandığında tekrar yerime uzanmıştım. Bir an önce sabah olmasını umarak kendimi uykuya teslim ettim.
×××

Sabah uyanır uyanmaz Derin'le beraber hastaneye gitmiş, babamı görmüştük. Her ne kadar yanında kalmayı istesem de o hâliyle bile otoritesini gösterip bizi okula göndermişti. Henüz dersin başlamasına yarım saat vardı ve Derin'le bahçedeki bankta oturuyorduk. Birkaç dakika sonra aramıza Tarık da katılınca ona dün gece  babama olanları anlattım. Tabii bir de gördüğüm rüyayı anlattım. Söze ilk atılan Derin oldu.

"O dediği kişi kim olabilir ki?"
"Bilmiyorum." diye mırıldandım. Derin, hâlâ tek kelime etmemiş Tarık'a sinirli gözlerle baktı.
"Bildiklerini anlatman için illâ birimize bir şey mi olması gerekiyor Tarık?" diye de sitem etti sonunda.
"O ne demek şimdi?" diyen Tarık'a imalı bakışlar attı Derin ve aralarında kısa bir bakışma geçti. Bu bakışmayı sonlandıran Tarık oldu.
"Anlatacaklarımın aramızda kalması gerekiyor." diyebildi en sonunda Tarık. Derin'in yine laf sokacağını anlayıp ona fırsat vermeden onayladım Tarık'ı. Böylece bazı gerçekleri öğrenmeye başladık.

"Uraz'ın bir ablası vardı: Helen. Helen abla uyuşturucu kullanıyordu ve bir gün aşırı dozdan dolayı kalp krizi geçirerek öldü. Uraz ondan sonra değişti gibi klişe laflara girmeyeceğim, merak etme. O her zaman güçlü kalmayı başaranlardandır. Sadece nasıl desem? Zaten uyuşturucudan nefret ederdi, ablasından sonra iyice hassas oldu bu konuda. Ablasının arkadaşları da bu bataklığa düşmüş olduğundan sürekli onları kurtamaya çalışırdı. Bu yüzden başı belaya girdi işte. Malı satan adam ayar çekti bizimkine ama yok nafile. Uraz polise giderek adamları ihbar etti. Nasıl oldu bilinmez adamlar serbest bırakıldı. İlk işleri de Uraz'ı halletmek oldu tabii."

"Ona... Ne yaptılar?" diye sordum korkuyla. Tarık uzun bir süre uzaklara daldı. Ardından sürdürdü konuşmasını.

"Uraz'a her gün, belli aralıklarla madde enjekte ettiler. Onu zorla bir bağımlıya çevirdiler. Tam bir buçuk yıldır kardeşim de o bataklığın içinde ve ben hiçbir şey yapamıyorum."
Derin parmaklarıyla oynamayı keserek bir soru yöneltti Tarık'a.
"Bir buçuk yıldan bugüne ne değişti peki de Uraz herkesten saklanıyor?"
Tarık önce bana sonra Derin'e baktı. Bir şey söyleyeceği anda ders zili çalınca mecburen ayaklanmak zorunda kaldık.

Kafamda bir sürü soru varken derse odaklanamıyordum. Uraz'ın o diye bahsettiği kişi, Uraz'ı zorla bağımlıya çeviren kişi miydi? Uraz saklanıyor muydu yoksa tutsak mıydı? Bunlarla benim ne alakam vardı? Düşünmekten beynim patlayacak gibi olduğundan başımı sıraya koyup uyumaya karar verdim.

~RÜYA~
Gözlerimi açtığımda karşımda Uraz'ı görmeyi kesinlikle beklemiyordum.
"Sonunda ya! Sırf geri dönebilesin diye kaç saattir uyuyorum. Babanla ilgili bir gelişme var mı?" diye soran Uraz'a bir süre bakakaldım. Ardından kafa karışıklığımı giderebileceğimi fark edip konuşmaya başladım.

"Babam iyi, kendine geldi. Bak direkt konuya girmek istiyorum ama öncelikle bir şeyi bana kanıtlaman gerekiyor."
"Neyi?"
"Bunun senin rüyan olduğunu. Yani benim beynimin uydurmadığı Uraz olduğunu kanıtla." dediğimde bir süre düşündü. Sonunda nasıl kanıtlayacağını bulmuş olmalı ki bakışlarını bana çevirdi. Tam karşımda olacak şekilde yanıma geldi.
"Bu senin yönettiğin bir rüya olsaydı; bunu istemezdin sanırım." dediğinde dudaklarını yanağıma bastırdı.
Gözlerim şaşkınlıkla irileşirken Uraz çoktan benden bir iki adım uzaklaşmış; pişmiş kelle gibi sırıtıyordu.
"İkna olmadıysan-" diye başlayan cümlesini hemen "Oldum." diyerek kestim.
"Bir daha böyle bir şey yapma." diye de devam ettim.
"Gören de dudağından öptüğümü sanacak."
"Uraz!"
"İyi be." dediğinde sorularımı sormaya başladım.
"Tarık bize biraz olaylardan bahsetti. O dediğin kişi seni bağımlıya çeviren kişi mi?"
Gözlerimin içine bakıp, derin bir nefes alıp verdi.
"Evet."
"Peki, seni zorla mı tutuyorlar yoksa saklanmak zorunda olduğun için mi herkesten kaçıyorsun?"
"Hayal, üzgünüm ama bunları şu an anlatamam."
"Neden?"
"Öyle gerekiyor." dediğinde ofladım. Sıkılmıştım şu doğru zaman meselesinden. En azından bu sorumu cevaplayabileceğini düşünüp tekrar konuşmaya başladım.

"Benimle bağlantın ne? Mektup yazmalar, fotoğraflar falan."
"Ablam bizimle aynı okuldaydı. Biz dokuzuncu sınıfken, o on ikiydi. O zamanlar senden hoşlanıyordum ve ablam da bunu biliyordu. Ablam ölmeden önce bana bir mektup bırakmış. Pişmanlığını, bana olan sevgisini yazmış. Onun yüzünden açılan yaralarımı da senin kapatabileceğini yazmış. Sadece doğru zamana kadar beklemem gerektiğini söylemiş. Odamdaki mektup aslında bir intihar mektubuydu. Tabii işler planladığım gibi gitmedi. Mektubu sana yazmamın nedeniyse; sana karşı olan duygularımı bilmeni istememdi. Bir nevî ilân-ı aşktı yani."

Söyledikleriyle kafamı daha da karıştırmayı başarmıştı. Kendimi sonu çıkmaz olan bir sokakta yürüyormuş gibi hissediyordum.
"Beni sevmediğini söyleyip duruyordun da neyse. Madem üç yıldır seviyorsun beni, niye daha önce karşıma çıkmadın? Hem intihar da ne demek ulan?" dediğimde gülümsedi.
"Doğru zaman." deyip göz kırptı.
"Ne doğru zamanmış arkadaş! Bu arada yine işine gelen soruyu cevapladın." dediğimde bilmişçe gülerek "İlk kurduğun cümle ve iki soruna hitaben verdiğim bir yanıttı." dedi. Bu gülümsemesi fazla uzun sürmedi.

Ciddi bir surat ifadesine bürünürken konuşmaya başladı.
"Hayal artık uyanmam lazım. Senden bir şey istiyorum. Tarık'la evime gidin. Odamda çalışma masamın üzerinde küçük bir kutu var. Kutunun içindeki siyah olan silgiyi alın. Tamam mı?"
"Silgi mi? Neden?" diye sorduğumda Uraz "Şimdilik görüşürüz." demişti.

~GERÇEK DÜNYA~
Uyandığımda teneffüs saatindeydik. Yanımda telefonuyla ilgilenen Derin'i dürtüp Tarık'ı çağırmasını söyledim. Birkaç dakikanın ardından Tarık bizim sınıfa gelince Uraz'la olan konuşmamızı anlattım.
"Neden bir silgi için bizi evine göndersin ki?" diye sordum düşünmekte olan Tarık'a.
"Gidip öğrenmekten başka şansımız yok. Hadi kalkın." diyen ve ayağa kalkmış olan Tarık'a baktım.
"Hemen mi gidiyoruz?" diyen Derin'i onayladı ve biz de çantalarımızı alıp okuldan çıktık.

×××
Yine Uraz'ın evinin önünde dikiliyorduk.
"Tekrar balkondan mı tırmanacağız eve?" diye sordum. Ensesini kaşıyan Tarık gözlerini kaçırdı. Utana sıkıla "Şey, o zamanki gerginlikle unutmuşum. Uraz'ın yedek anahtarı vardı bende." dedi.
Derin kollarını göğsünde kavuşturup sinirli bir şekilde söylendi. Vakit kaybetmek istemediğimden söze karıştım.
"Hadi o zaman girelim içeriye."
Tarık cebinden anahtarı çıkarıp kapıyı açtı. Birer birer merdivenleri tırmanıp Uraz'ın dairesinin olduğu kata geldik. Tarık dairenin kapısını açtığında "Önden bayanlar." deyip bize yol verdi. İçeriye geçtiğimizde direkt Uraz'ın odasına geçtik.

Masanın üstündeki kutuyu bulduk ve içindeki siyah silgiyi aldık. Derin "Umarım sıradan bir silgi için burada değilizdir." dediğinde her ne kadar ona katılsam da bir şey demedim.
Tarık silgiyi incelerken kağıdını çıkardı ve işte o zaman Uraz'ın aslında neyi istediğini anladık. Silginin ortası oyulmuştu ve oyulan kısma bir hafıza kartı yerleştirilmişti. Polislerin bunu görmemesine şaşmamalı. Silginin etrafında sarılı olan kağıt, hafıza kartını çok iyi kamufle etmişti. Tarık hafıza kartını alıp telefonuna taktı.
"Uraz bakmamızla ilgili bir şey dememişti." dediğimde "Almamızı da boşuna istememiştir." diyen Tarık'a hak verdim.
Tarık heyecanla "İşte bu!" diye bağırdığında ben de heyecanlandım.
"Ne oldu? Ne buldun? Söylesene!" diye bağırdı sabırsızlıkla Derin. Tarık telefonu bize çevirip ekranda yazanları gösterdi. Derin ve ben anlamsızca ekranda yazan adrese bakarken Tarık bilinmezliğe açıklık getirdi.
"Uraz'ın bizden gitmemizi istediği yer."

°°°°°°°°°°
Uzun süredir yazamayıp sizleri beklettiğim için üzgünüm... Bu yıl YKS'ye (üniversite sınavı) hazırlandığım için anca vakit bulabildim. Neyse ki sınava 42 gün kaldı. Ondan sonra süre sıkıntısı olmayacak yazmam için :) Umarım bana kızgın değilsinizdir. Sizleri çok seviyorum

LUCID Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin