Bölüm nvrgnnachnge e ithafen yazılmıştır.
İyi okumalar ^^
×××
Eve gelir gelmez çantamı bir kenara fırlattım ve odama gittim. Anne ve babamın bu gece hastanede nöbetleri olduğu için evde tektim. Babam acil serviste doktor, annemse yine aynı bölümde bir hasta bakıcı. Hızla üstümü değiştirip bir şeyler atıştırmak üzere mutfağa ilerledim. Zamanının çoğunu uykuda geçiren bir insan olduğumdan vakit kaybetmek istemiyordum. Aceleyle bir şeyler yiyip yine aynı hızla odama çıktım. Uyumayı çok sevmemin nedeni rüyalarımdı. Lucid dream yöntemini bilir misiniz? İşte ben onu yapabiliyordum. Rüya görmenin en güzel yanı rüyalarını istediğin gibi yönetebilmekti. Baskıcı bir aileye sahibim. Uyku düzenimden, çalışma düzenime kadar her şeyimi ailem düzenlerdi. Sosyal hayatım yoktu. Bu yüzden rüyalarımda istediğim her şeyi, kimseye hesap vermeden yapabilmek benim için bir lütuftu. Yatağımda güzelce esneyip örtümün altına girdim. Uykumun beni ele geçirmesine izin verdim...~RÜYA~
Gözlerimi araladım ve nihayet rüyamın içinde olduğunu anladım. Hızla yatağımdan kalkıp koşarak evden dışarı çıktım. Güneşli havaya bakıp sırıttım. "Bugün ne yapsam?" diye düşündüm. Tam ne yapacağıma karar verdiğim sırada birinin koşarken sertçe omzuma çarpması üzerine yere düştüm. Şaşkınlıkla bakakalırken çocuk bir an olsun yavaşlamamıştı. Rüya olduğunu bilmeme rağmen bu duruma sinirlendim ve çocuğun peşinden koşmaya başladım. Neyse ki bu benim rüyamdı ve ben nasıl istersem o şekilde ilerleyecekti. Çocuk çıkmaz sokağa daldığında bilmişçe gülümsedim. Çocuk önce duvara baktı. Arkasını dönünce de beni gördü ve bir küfür savurdu. "Az önce bana çarpıp özür dilemeden gittin." deyip kaşlarımı havaya kaldırarak çocuğa bakmaya başladım. Çocuk dediğime bakmayın en az benim yaşlarımdadır. Çocuğun dudakları yukarıya kıvrıldığında havada olan kaşlarım çatıldı. "Ne gülüyorsun be!" diye çirkefçe bağırdığımda gülümsemesi genişledi. "Ben de diyordum ki bu çıkmaz sokakta nereden çıktı." dedi. Şaşkınlıkla gözlerim büyüdü ve "Ne?" diye bir soru döküldü dudaklarımdan. Bu şaşkın hâlime keyifle sırıtıp konuşmaya başladı. "Kızım madem rüya olduğunun farkındasın, ne demeye biri sana çarptı ve özür dilemedi diye onun peşine düşüyorsun?" Olduğum yere çivilenmiş gibi tepkisizce dikilmeye devam ettim. "Sen de mi rüyalarını yönetebiliyorsun yoksa?" diye sorduğumda beni onaylayan mırıltılar çıkardı. Ayağımı yere vurup "İyi de senin, benim rüyamda ne işin var? Bu benim rüyam!" diye bağırdım. Yüzünü buruşturarak bana cevap vermeye koyuldu. "Her ne kadar rüyalar bilinçaltımızda meydana gelen görüntüler olsa da, başkalarının rüyalarına girebiliriz. Örneğin uyuduğunda rüyanda anneni görebilirsin. Şu anda da beni görüyorsun." "Ama bu saçmalık! Seni daha önce hiç görmedim bile! Ayrıca benim rüyamda sen nasıl bunun bir rüya olduğunun farkında olabiliyorsun?" Mantıklı bir noktaya değinmiştim. Bu gerçekten çok saçmaydı. O da bir süre düşünüp cevap verdi. "Belki de farkında olmamı sen istemişsindir. Sonuçta senin rüyan ben nereden bilebilirim ki?" Tek kaşımı kaldırıp düşündüm. "Seni tanımayı geçtim, hiç görmedim bile. Neden seni rüyamda görmeyi isteyeyim ki? Üstüne üstlük bunun rüya olduğunun farkında olmanı isteyeyim?" "Dediğim gibi senin rüyan." dedi. Dudaklarımı yalayıp "Peki, rüyaya daldığın anda koşmaya mı başladın? Eş zamanlı mı uykuya daldık merak ediyorum." diye sordum. "Bilmiyorum. Şu an uyuduğumdan bile emin değilim. Bana kalırsa tamamen senin rüyanda oluşturduğun biri bile olabilirim. Kim bilir?" dedi. Kaşlarım daha da fazla çatılırken zihnimde yankılanan alarm sesiyle rüyamdan ayrıldığımı anladım...
~GERÇEK DÜNYA~
Bir elimle alarmı kapatırken bir elimle de gözlerimi ovuşturuyordum. Gördüğüm saçma rüyanın etkisinden kurtulabilmiş değildim. Daha önce hiç lucid dream yaptığımda bu tarz, beklemediğim olaylar yaşamamıştım. Açıkcası rüyamdaki çocuğun gerçek hayatta var olup olmadığını da deli gibi merak ediyordum. Okula geç kalmamak için yerimden hızla kalkıp hazırlanmaya başladım.
×××
Ders her zamanki sıradanlığıyla ve sıkıcılığıyla devam ederken, tek istediğim eve gidip uyumaktı. Daha fazla tahammül edebileceğimi sanmıyordum. Sıkıntıdan patlamak üzere olduğum saniyelerde sınıf kapısı çalınınca, tüm dikkatimi oraya yönlerdirdim. Kapıdan içeriye girenlerle bayağı bir şaşırmıştım. Polislerin okulumuzda ne işleri vardı ki? Kaşlarım çatılırken polis memurlarından birinin beni işaret ederek konuşmasından tedirgin oldum. Farkında olmadan pis bir işe bulaşmış olamazdım değil mi? Hocamızın onayıyla az önce beni işaret eden polis yanıma geldi. "Hayal Durmaz?" deyip kaşlarını havaya kaldırdığında "Evet, benim." diyerek onayladım. "Bizimle emniyete kadar gelmeniz gerekiyor." Endişelenerek "Neden?" diye sordum. Öbür polis memuru "Emniyette öğrenirsin." dedi. Daha fazla soru sorma diyen bakışlarıyla çantamı alıp ayağa kalktım. Polis merkezine vardığımızda, ifademin alınacağını söylerek, beni sorgu odasına aldılar. Korkuyla beklerken içeriye beni işaret ederek konuşan polis girdi. Karşıma oturduğunda, elindeki dosyadan bir fotoğraf çıkardı ve önüme koydu. "Tanıyor musun?"
diye sorduğunda fotoğrafa baktım. İlk başta yabancı gelen kişi, birkaç saniyenin ardından zihnimi ele geçirdi. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Rüyamda gördüğüm tanımadığım bir insan nasıl olur da şu an bu fotoğrafta olabilirdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LUCID
FantasyHayal'in sıradan yaşantısını bozan şey, bir gün öncesinden rüyasında gördüğü ve hiç tanımadığı bir genç erkeğin iki gündür kayıp olduğunu öğrenmesidir. Tuhaf olan ise kayıp gencimiz Hayal'i çok yakından tanıyordur ve bir şekilde olayların Hayal ile...