Sınav biteli aylar oldu farkındayım. Ancak yok sonuçları beklemekti, yok tercih yapmaktı, tercihler açıklansındı falan derken bir baktım Eylül ayına girmişiz. Sözümde duramadığım için üzgünüm. Şimdi lafı daha fazla uzatmadan sizlere iyi okumalar diliyorum❤.
×××
"Uraz'ın bizden gitmemizi istediği yer."
İçimi kaplayan heyecanla "Gideceğimiz bu yerde bizi tam olarak ne bekliyor? Demek istediğim güvenli midir ki?" diye sordum.
Tarık kendinden emin bir tavırla konuştuğunda ona hak verdim. "Kardeşim bizi tehlikeye atacak bir şey yapmaz."Ben hak vermiştim vermesine de Derin pek ikna olmuş gözükmüyordu. "Madem yardımımıza ihtiyacı var, Hayal'e de istediği gibi ulaşabiliyor; ne diye rüya anında söylemiyor bunları adam akıllı? İşi gücü bizi oynatmak."
Derin'in sözleri üzerine uzun bir nefes aldı Tarık. Aldığı nefesini bıraktığında da açıklama yapmaya koyuldu.
"Bize güvenmemekte haklısın Derin. Ama işin ciddiyetini görüyorsun. Bir bildiği vardır ki bizi bu kadar çok 'oynatıyordur', değil mi?"Derin ve Tarık arasında yine özel bir bakışma geçmeye başladığında bunu bölmek bana düşmüştü.
"Uzatmayın da gidip bakalım şu adrese."
×××Metrobüsten inmiş, telefondaki adresin tam olarak nerede olduğunu bulmaya çalışıyorduk. Bulunduğumuz yer ise çarşının göbeğiydi ve gerçekten Uraz'ın bizi neden buraya yönlendirdiğini merak ediyordum. Tarık bir elindeki telefona bir etrafına bakarak hızlı hızlı yürüyordu. Derin ve ben de peşinden aynı hızla ilerliyorduk. Tarık birden durduğunda Derin "Geldik mi?" diye sordu. Tarık önünde durduğumuz kitapçıya bakarken başıyla onayladı Derin'i.
Sanki üçümüz de anlaşmışız gibi hiç konuşmadan aynı anda kitapçıdan içeriye girdik. Neyse ki geniş bir otomatik kapı vardı da, üçümüz aynı anda hareket ettiğimizden kapıya sıkışmamıştık."Tam olarak ne arıyoruz sence?" diye sordum.
"Samanlıkta iğne aradığımız kesin. Gerçi kasiyer adamın ağzını arayıp şansımı deneyeceğim bir." dedi ve direkt olarak ödeme noktasına ilerlemeye başladı. Tabii ki Derin ve ben de arkasından...Tarık başıyla adama selam verip konuşmaya başladı.
"İyi günler, biz-"
"Uraz geleceğinizi söylemişti." diye böldü Tarık'ın konuşmasını kasiyer adam.
"Ne zaman?" diye atıldım ben de çünkü zaman kaybetmek istemiyordum.
Orta yaşlı adam bana bir bakış atıp cevaplandırdı sorumu. "Bir buçuk ay önce."
Gözlerim bu cevapla büyüdü. Uraz sadece dört gündür kayıptı. Ancak nasıl oluyorsa bir buçuk ay önceden buraya geleceğimizi haber vermişti bu adama.Tarık adama herhangi bir soru sormamıza müsade etmeden kendisi soru sormaya başladı.
"Size tam olarak ne dedi? Anlatır mısınız?"
"Tabii..." dedi adam ve tekrar bana bir bakış atıp devam etti konuşmasına. "... Uraz bir buçuk ay önce geldi buraya. Zaten devamlı müşterimizdir bizim. 'Edebiyat dersi ortak proje ödevimiz için bir kitap lazım ama ben bir süre buralarda olamayabilirim. Siz kitabı benim adıma ayırır mısınız? Üç arkadaşım gelip teslim alırlar.' dedi ve sizi tarif etti. Ben de istediği kitabın elimizde mevcut olduğunu, şimdi alabileceğini söyledim ama o ödevinin zamanının daha olduğunu söyledi. 'Tamam, ne zaman gelir arkadaşların? Ona göre ayırayım kitabı.' diye sorduğumdaysa bir aksilik olmazsa haftaya geleceğinizi söylemişti. Tabii ne bir hafta sonra ne de sonraki günlerde gelen giden olmayınca merak ettim. Kitabı kimseye satmadım.""Peki, kitabı alabilir miyiz?" diyen Tarık'a bir dakika işareti yaptı adam. Bilgisayarın yanındaki ufak raftan bir kitaba uzanıp aldı. Kitabı Tarık'a uzatırken "Yalnız Uraz bu 'ortak' proje ödevinin kitabını mutlaka Hayal diye bir kızın inceleyip analiz etmesini istedi. Onun Edebiyat dersi daha iyiymiş." dedi. Ardından bakışları yine beni bulsa da Tarık'ın teşekkür edip çıkışa yönelmesiyle işine geri döndü.
Dışarı çıktığımızda aceleyle Tarık'a döndüm. "Bu da neydi şimdi?"
Yürürken eş zamanlı olarak da Tarık'dan bir cevap bekliyordum. Oysa hiçbir şey söylemeden ilerlemeye devam ediyordu. Umursamazlığı Derin'i sinir ettiğinden koluna asılıp Tarık'ı durdurdu.
"Açıklama yapma zahmetinde bulunacak mısın?"Derin'in yüksek sesle ettiği sitem sonrasında bile Tarık soğuk bakışlarıyla kolunu ondan kurtardı ve bir şey demeden yürümeye devam etti. Tarık'ın neden böyle davrandığını çözemiyordum. Birden ne olmuştu? El mecbur Derin ile birlikte Tarık'ın peşinden gitmeye devam ettik. Yaklaşık yirmi dakikalık yürüyüşümüzün ardından bir yer evinin önünde durduk. Sonunda sessizliğini bozan Tarık "Babaannemin evi. Kendisi iki ay önce vefat ettiği için bana kaldı. İçeri geçelim." dedi.
İtiraza hazırlanan arkadaşıma fırsat vermeyip "Tamam, geçelim." dedim. Derin bana kötü bakışlarını yollasa da onu umursamamaya çalışarak Tarık'ın peşine takıldım. İçeri girip salona geçtiğimizde, ilk gördüğüm üçlü koltuğa kendimi bıraktım. Derin de yanımdaki yerini alırken Tarık çaprazımızdaki tekli koltuğa oturmayı tercih etmişti.
"Başın sağ olsun." dedi Derin her ne kadar Tarık'a sinirli olsa da. Merhametli bir kızdı Derin ve kin de tutamazdı zaten. Tarık sadece bakmakla yetindi yine. Ama bu seferki bakışları soğuk değil, aksine sımsıcaktı. Boğazımı temizleyip Tarık'ın konuşması için elimle işaret ettim. Mesajı alan Tarık konuşmaya başladı."Ben de neler olduğunu anlayamıyorum inanın. Sadece yürüttüğüm tahminler var, daha fazlası yok."
"Bizim bir tahminiz bile yok Tarık. O yüzden bize de anlatırsan seviniriz." dedim sabit tutmaya çalıştığım bir sesle. Tarık derin bir nefes alıp verdikten sonra başıyla onayladı beni.
"Uraz'ın başının uyuşturucu yüzünden dertte olduğunu söylemiştim zaten. Rüyanda da konuştuğunuzda Uraz'ı zorla tutan kişinin onu bağımlıya çeviren kişi olduğunu söylemişti sana. Yani Uraz'ı alıkoyan kişi bu uyuşturucu çetesinin ele başı: Nihat Peril* (Çev. İng. Tehlike). Babası yabancı anladığınız üzere ve bu soyismi taşımaları tesadüf değil. Uyuşturucu işinde bayağı köklü bir aileler. Haliyle Nihat'ın da yurt dışında ve içinde sözü oldukça geçiyor. Babasının asıl mesleği diplomat olduğu için de dokunulmazlığı var tabii şerefsizin. Bu yüzden Uraz polise gidip onları şikayet ettiğinde polis bir şey yapamadı ve serbest kaldılar. Demek istediğim şu: Bunları biliyor olmanız bile yeterince tehlikeli. Bundan sonra bu işten uzak durmanız en iyisi."
Histerik bir şekilde güldüm ve "Uraz ile bağlantı kurabilmemizin tek yolu benim rüyalarım. Yani ben olmadan hiçbir şey yapamazsın. Ayrıca kasiyer adamı duydun. Uraz benim incelememi istemiş kitabı." dedim.
"Evet, tüm bunlar olmadan tam bir buçuk ay önce!" diye bağırıp ayağa sinirle kalkan Tarık'a ürkerek baktım. Tarık'ı birkaç gündür tanıyordum ve ilk kez onu bu kadar sinirli görüyordum. Ondan böyle bir çıkışı beklemediğim için de tırsmıştım.Derin de oturduğu yerden kalkıp bağırmaya başladı.
"Ona bağırmaya hakkın yok! Farkında mısın bilmiyorum ama kız, arkadaşın için uğraşıyor. Hani şu kardeşim dediğin insan için. Onun sayesinde bazı bilgilere ulaştın. Ayrıca babasının Uraz yüzünden vurulmuş olmasına rağmen hala yardım ediyor."
"Kendin diyorsun işte Derin! Dün babası vuruldu. Yarın da sen mi vurulacaksın? O mu vurulacak? Söylesene!"
Babam aklıma düştüğünde kalbimin sıkıştığını hissettim. Ya ona bir şey olmuş olsaydı? Ne yapardım ben? Burdan ayrıldığımızda ilk işim hastaneye uğramak olacaktı. Sabah görmüş olsam da çok özlemiştim babamı. İçimde büyüyen sıkıntıyla "Yeter." dedim tartışmaya devam eden arkadaşlarıma. Sahi Tarık birkaç günde arkadaşım mı olmuştu? Peki ya Uraz? "Susun artık. Uraz'ın bize ihtiyacı var Tarık. Ayak işlerine çok buluşmayız. Ortada da tehlikeli bir durum olmaz. Şimdi lütfen şu kitabı inceleyelim hadi." diye devam ettim sonrasında.Tarık söylediklerimi bir süre kafasında tarttıktan sonra homurdanarak halıya bağdaş kurup oturdu. Bize de eliyle oturmamızı işaret ettiğinde yaptık. Daire şeklinde oturmamızın ardından kitabı hepimizin görebileceği şekilde açıp yere bıraktı Tarık. Tabi daire şeklinde oturduğumuzdan Derin kitabı tamamen ters görüyordu.
"Ben nasıl okuyacağım yazıları?" diye söylendi tabii bu durum üzerine.
Tarık az önce bağıran sanki kendisi değilmiş gibi gülümseyerek "Okuyacağını kim söyledi?" dedi. Bizim için gerçekten endişelendiği anlıyordum. Bunun üzerine ben de gülümsedim. İkimizin de gülümsemesine sinirlenen Derin ayağa kalkmaya yeltenerek "İyi. Burada durmama gerek de yok o zaman. Siz okuyup halledin." dedi. Tarık hemen Derin'in elini kavrayıp "Sen bizim için not alacaksın." dediğinde, Derin avucunun içindeki elin varlığından afallayarak yerine geri oturdu. Derin'in oturmasıyla Tarık dişlerini göstererek güldü. Derin bakışlarını kaçırıp elini Tarık'ın elinden kurtardı. Ardından kısılan sesiyle kağıt ve kalem istedi.Her şey hallolduğunda kitabı inceleyip okumaya başladık. Bu rüyaları konu alan bir fantastik romandı. Arka kapağını okuduğumda başkalarının rüyalarına girebilen ve o rüyaları yönetebilen bir kız hakkında olduğunu gördüm.
Elimi çeneme yaslayıp Tarık ve Derin'e döndüm.
"Sanırım Uraz bana başkalarının rüyasına nasıl girebileceğimi öğretmeye çalışıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LUCID
FantasyHayal'in sıradan yaşantısını bozan şey, bir gün öncesinden rüyasında gördüğü ve hiç tanımadığı bir genç erkeğin iki gündür kayıp olduğunu öğrenmesidir. Tuhaf olan ise kayıp gencimiz Hayal'i çok yakından tanıyordur ve bir şekilde olayların Hayal ile...