zwei und dreizig

253 35 20
                                    

Boğazlı kazağını çekiştirip gergince yanında oturan Jongin ve Yunho'ya baktı. Gözlerini bir an bile ondan ayırmıyorlardı.

"Anlat."

"Bir şey olduğu yok. İlk Jeon sonra Hana... en son da Jay. Sırada kim var kestiremiyorum. Korkutuyor."

Gözlerini kaçırıp ayaklandı. Terlemişti. Her zaman yağmurlu olan hava bugün inadına sıcak olmak zorunda mıydı? Alnındaki terleri kurulayıp, kısa kollu ile gezinen Jisoo'ya baktı.

"Pekâlâ... hiç normal davranmıyorsun."

"Sapığı olan sen olsan, normal davranır mıydın?"

"Hayır... biraz paranoyaklaşabilirdim ama sen ben değilsin. Gözlerimle görüyorum. Bununla uzun süredir gayet normal baş ediyordun. Şimdi değişen şey ne?"

Yerine oturup bıkkınca nefes verdi. Bazen onu ondan fazla tanımaları sinir bozucu olabiliyordu.

"Sıradaki siz falan değilsiniz. Benim."

"Nereden çıktı bu? Hem... adam sana takıntılı şekilde âşıksa... sana neden zarar versin?"

"Başka kimseyle birlikte olamayayım diye."

"Saçma. Kuruntuyu bırak."

Bilmem kaç dakikadır onu kaşındıran kazağını çekip çıkardı.

"Kuruntu mu? Sence bu kuruntu mu? Ha?"

Sinirle boynuna dokundu.

"Adam canıma kast etti! Yetmiyormuş gibi bir de acıttığı için öptü de gitti. Korkudan bayılmışım. Neyin kuruntusu? Dün beni boğarken resmen, sıradaki sensin ayağını denk al dedi."

Junhui ayağa kalkıp tepkisizce onun boynuna baktı. Minghao tepkisinden korkarak geri adımlamıştı. Junhui sinirlenince gerçek bir canavara dönüşebiliyordu. Geri çekilip sakince yerine oturdu ve herkesin gergince sorgulamalarını inceledi. Lâkin Ming onun tepkisiz kalışına... şaşırmıştı.

"Herkes gidebilir. Ben bu gece onunlayım."

"Junhui hayır."

"Onu almaya gelecek. Ben de onu kendi ellerimle boğacağım."

Jun belki de ilk defa bu kadar sakindi.

~

Gecenin geç saatlerine kadar Minghao'nun uyumasını beklemişti. Arka cebinden kullan-at telefonlarından birini çıkarıp mesajını yazmaya başladı. Yüzündeki gülümseme etraftan masumca görünüyordu. Mesaj iletildi, gönderisini gördükten hemen sonra telefonu elleriyle parçalayıp Minghao'nun dolabının en arkasına atıvermişti. Dolabı kaldırmadığı sürece onu bulamazdı. Arabasını kontrol edip evde biraz gezindi. Ezbere bildiği yerleri bir kez daha ezberledi. Bildiğiniz bir konuyu, tekrar edişiniz gibiydi. Üzerindekiler sinirlerini bozuyordu, kot pantolonla kalmak... hoşuna gitmiyordu. Onun odasına gidip ceketini çıkardığında cebinden düşen eldivenlerini yerden alıp dikkatlice sardı ve iç cebine tekrardan yerleştirdi. Pantolonunu da çıkardı, yatağın diğer yanına uzandı. Sevdiğini kolları arasına alıp gözlerini huzurla kapadı.

"İyi geceler, sevdiğim."

Full Moon | JunhaoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin