"Ben, Wen Junhui'nin odası nerede onu öğrenmek istiyorum."
"İsminiz?"
"Xu Minghao."
"Ah, siz... Seri katil vakasının..."
Yanında duran adamla eğdiği kafasını, hafifçe kaldırdı.
"Sen işine bak. Ben onunla ilgilenirim."
"Junhui'yi görmeye geldiniz, duyduğuma göre. Ben arkadaşıyım. Sizin dosyanızın bir ortağıydım."
"Bizim... Dosya kapandı mı?"
"Bunu bilmiyor muydunuz?"
"Hayır..."
Komiser elindeki karton bardaktaki kahveyi masasına bıraktıktan hemen sonra boş koltuğa baktı.
"Junhui yok. Eğer isterseniz sizinle biraz muhabbet edebiliriz."
"Burada oturacağım. O gelene kadar beklerim."
Adam, yerinde geriye doğru yaslanıp ayaklarını masaya koymuş sonrasında gülmüştü. Kahvesi bittiğinde elindeki karton bardağı buruşturmuş çöp kutusuna atmıştı.
"Sana adımı söylemedim, ondan tanıdık gelmedim bundan eminim."
"huh?"
"Daedew ben. Dew ya da. Liseden."
"Hatırlamıyorum üzgünüm."
"Sınıfın en arkasında oturur ve sürekli seni izlerdim."
Minghao aklında beliren gençle zoraki bir gülümseme takındı.
"Hiç konuşmazdın ve bazen bakışların beni oldukça rahatsız ederdi."
"Junhui'nin çok sırrına ortaklık ettim o dönemler."
Sessizlik odaya hakim olduğunda Dew ayağa kalktı.
"Jun'a çok kez söyledim. Dosyayı kapatmamasını. Kanıtlar bir bir kayboldu ilk, sonrasında çok uzun süre beklemeden delil yetersizliği deyip dosyayı kaldırdı. O hep kendi bildiğini okudu ama. Demek istediğim... babasını tehdit ederken de ona bunu yapmamasını söylemiştim. Polislik okuluna gitmeyi kafaya koymuştu bir kere. Mezun olmayı beklemesini söylesem de... Fizik öğretmenimizi onu gece uyurken boğmaya kalktı."
Minghao kanının donduğunu hissediyordu. Yalan söylemişti. O adam... bunca zaman ona hayatı dar eden kişi... O'ydu. Wen Junhui.
"Seni takip ederdik hep. Sürekli seni izlerdik. İkimizin de istediği sendin. Benim hislerimden haberdar olmasına izin veremezdim. Zira... o üç adam senin işlediği ilk cinayetler değildi. Song Mino, Choi Siwon... Hatırlıyor musun onları? Kaybolmadılar. Hâlâ haber alınamıyor değil. Ben gömülü oldukları yerleri biliyorum."
Minghao ayağa kalkıp koşarak odadan çıktı. Dew ise arkasından seslenmişti.
"Ama şimdi de Junhui kayıp. Onu bulman gerekecek, Minghao."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Full Moon | Junhao
Fiksi PenggemarTakıntıların sizi ne denli kör edeceğini asla bilemezsiniz. Ya da aşkın.