Full Moon | Junhao

acht und vierzig

"Demek... o bizden cidden yardım istiyordu."

"Evet, Jongin. Bunu anlaması neden bu kadar zor. Onu bulmak zorundayız."

"Pekala. Bir arkadaşım var, bize onun sinyallerini takip etmede yardım edebilecek."

Jongin koltuktaki yatar pozisyonundan kalkarken mırıldanmıştı. Ama Luhan bu fikirden hiç hoşlanmamıştı. 

"Polise haber versek?"

"O zaten bir polis tarafından kaçırıldı."

"Neden bu kadar emin konuşuyorsun? Daedew'in böyle bir şey yapacağı ne malum?"

"O... Her şeyden haberdar. Ne olduysa biliyor. Bana her şeyi anlatan o. Bu hikayede iki kahraman var. Eğer bütün bunları Junhui yapmadıysa... kim yaptı söylesene?"

Oturma odasında oturan diğer sakinler ona katılmıştı. Luhan kolunu sevgilisinin etrafına dolayıp, üzgün bir surat ifadesi takındı. 

"O zaman onu hemen bulmamız gerek." 

"Bulacağız, meleğim. Sen merak etme. Minghao, aynı şekilde sen de."

O kaybolalı neredeyse üç hafta olmuştu şimdiye kadar nasıl dayanmıştı yahut da nasıl yaşıyordu hiçbiri bilmiyordu. Ama onu kurtarmak için bir şansları varken kurtarmak istiyorlardı. Yunho ileride oturan karısına bakıp onun solmuş suratını okşamak adına bir adım attı.

"Bu sıralar fazla yorgunsun, sorun ne?"

Saçlarını okşadığı karısına, gülümsedi. Minghao yerine oturmuş sessizce bir noktaya dalmış; orayı izliyordu.

"İyiyim. Sorun yok, Yunho-ya. Jongin, arkadaşını ara sen. Biz de şu pijamalardan kurtulalım."

Ev sahipleri üstlerini giyinirken, Luhan bir köşede telefonuyla bir şeyler hâllermeyi deniyor; Jongin arkadaşını yeni karşılamış onunla ilgileniyor; Minghao, elindeki telefondan herhangi bir sinyal alabilmek adına Junhui'ye ulaşmaya çalışıyordu. Yura elindeki tabakları masaya koyup açlıktan ve yorgunluktan bayılmak üzere olan Minghao'ya zorla bir şeyler yedirmeyi denedi. O ısrarla bunu reddediyordu. Elindeki kurabiyeyi tabağa bırakıp bıkkınca nefes verdi.

"Kilo veriyorsun, kemiklerin sayı---"

"Sinyal buldum."

Masadaki genç adam, Jongin onun isminin Lee Minhyuk olduğunu söylemişti, konuştuğunda onun cümlesi yarıda kalmış Minghao'nun tüm dikkati oraya çevrilmişti.

"Burası... bekle... Jongin, burası geçen gün bir müşterime verdiğim adres."

"Kim müşterin?"

"Wen Junhui."