-acılarınızın yıldızlara doğru uçması dileği ile-

10 2 0
                                    

Hala okurlarımın olması beni acaip gaza getiriyor ve iste yine buralara dönüyorum full sizler için hikayeyi bitirene kadar devam edeceğim

Utkudan :
Kokusunu delilerce içime çekmek istediğim rüzgarım şu anda bana sarılıyordu ellerimi beline dolamayı senelerce öyle durmayı diledim bir an yapamadım uzanamadı ellerim dolan gözlerimi kapattım

derince bir nefes çektim ruhuma kokusu geldi burnuma dudağımı ısırdım yavaşca

Ne yapacaktım ben ya ya ona benim yüzümden bir şey olsaydı nasıl dayanırdım o zaman

Ama hep böyle olurdu zaten kimi sevsem zarar verirdim gereğinden fazla severdim hep en başından farkındaydım rüzgarın hayatına girmemeliydim ama yapamamıştım gülüşünü göre göre ondan uzak kalamamıştım işte çaresizdim

bi tek sevmek geldi elimden başkada bir şey yapamadım işte güzel sevemedim beklide ama kaybetme korkusu beni öldürebilirdi peki ya ellerini tutmadan nasıl yaşardım yavaşca beline yerleştirdim ellerimi kaybetmek istemezcesine sıkı sıkı sarıldım

Rüzgarı sevmeyi hiçbir zaman bir nedene bağlamamıştım

Sevgi de bu değimliydi zaten sevmek nedensiz karşılıklı ya da karşılıksız yapılan bir şey değil miydi ?

inanmazsınız ama rüzgarı tanımak çok farklı bir şey hayatımda yaptığım en güzel şey doğru zamanda doğru yerde olmaktı beklide

onunla karşılaşmak o daha beni bilmezken henüz arkasında olduğumu hissetmezken benim aslında her gün onunla birlikte aynı yolda yürüdüğümü sırf onu birazcık daha görebilmek için yolumu uzattığımı o daha bilmezken ben onun her gün yanında bir çikolata taşıyıp para isteyen küçük çocuklara o çikolatayı verdiğini ve teşekkür etmelerine izin bile vermeden hızlıca uzaklaştığını biliyordum onu bırakamazdım kulağına yaklaşıp

"sen beni bırakmak istemediğin gözlerimin içine bakıp SENİ SEVMİYORUM demediğin sürece benden ölüm bile kurtaramayacak seni" dedim kurtaramazdı da çünkü ilk ve son defa bu kadar sevdim arkasından gidebilecek ölümü göze alabilecek kadar

(Yazar notsu yada öyle olduğunu zannettin)

Yüzüne baktığımda dudaklarının kenarı hafıfce kıvrılmıştı kapıda dikilen ve gözleri şiş olan Eylülü görmemle
"gidin ve dinlenin uzun bir gündü" dedim

Gidişlerini izlerken düşüncelerimi toparlamaya çalışıyordum
Bunu yapanları elbette bir şekilde bulacaktım ve bulduğum zaman..

Rüzgardan :

Utkunun sarılması fazla uzun sürdü derken beni boşluğa düşmekten defalarca kurtaran elleri tekrar belime dolandı işte gene ayaklarımın üzerine dikilmiştim zayıflığı sevmemeli beklide insanlar ama utku bir zayıflıksa zayıflığımı sevmeye razıydım kulağıma doğru yaklaşan dudaklarından dökülen

"sen beni bırakmak istemediğin gözlerimin içine bakıp SENİ SEVMİYORUM demediğin sürece benden ölüm bile kurtaramayacak seni " sözcükleriyle canımın yanmasına aldırmadan dudaklarımın kıvrılmasına izin vermiştim

aklımın bir kenarında arabaya ne olduğu bardağın kırılıp kırılmadığı gibi bir çok soru dolanırken utkunun

"gidin ve dinlenin uzun bir gündü" demesiyle arkada bizi ne zamandır izlediğini bilmediğim eylülü gördüm bir şey demeden kapıdan çıktım ve eylüle sıkıca sarıldım o da bana sıkıca sarılmıştı ki

"kemiklerimi kırdın rüzgar " demesiyle şuh bir kahkaha dudaklarımdan kendini dışarıya bıraktı kollarımı birazda olsun gevşettiğimde

"canın çok yanıyor mu" diye soran eylüle
"hissetmiyorum ki utku sarılınca hepsi bir anda püf kayboldu.. yıldızlara doğru yükseldi sanki " dedim

Yüzünde kötü kadın gülümsemesi olan eylül

:git utkunun odasına geceliklerini koyduk onları giyin sorguya çekmek için kızları da alıp geliyorum"dedi ve kollarımdan kurtularak salona doğru gitmeye başladı

Oyalana oyalana üst kata çıktığımda üzerimde elbise olduğu yeni aklıma geliyordu neyseki kan falan bulaşmamış diye geçirdim içimden ve odaya girdim kendime baktığımda 3 saat önceki benden eser kalmamıştı yüzümdeki hafif makyaj gözyaşlarımla akmış çarpmanın etkisiyle anlımın kenarında kuruyan kana yapışan saçlarımdan bahsetmek dahi istemiyordum odanın kapısına doğru ilerleyip kapıyı geri açtım ve banyoyu aramaya başladım sonunda bulduğumda içeriye girdim aynanın karşısında ellerimi yüzümü yavaş yavaş yıkarken çektiğim küçük acıları boynumda sallanan kolyeyle bir anda unutuvermiştim

Ellerimi kuruladıktan sonra ecza dolabını fark ettim arkamda duran dolabın kapağını açıp küçük bir yara bandı ile ellerimde ki birkaç cam kesiğini kapatmaya çalıştım anlıma da yara bandını yapıştırdıktan sonra duş alsam iyi olurdu diye geçirdim içimden ama utkularda olduğumuz için daha sonrasında evde alırım diye  banyodan çıkıp odaya doğru yürüdüm

kızlar gelmeden üzerimdeki elbiseyi düzgünce çıkarıp yerde durmakta olan kutusuna koydum gecelikleri üzerime geçirip yatağa doğru gittiğim sırada içeriye dalan kızlar benden önce davranarak yatağa kurulduklarında umut

"kaçışın yok öt "demişti bile

eylülün ve denizinde ona katıldığını belirten mırıltılar çıkarmasıyla eylülün yanına doğru yürüyüp topuz yaptığı saçına bir tane vurdum çözülen saçına kızlar kahkaha atarken saçında ki tokayı alıp saçlarımı bağlamaya başlamamla şiddetlenen kahkahalara bende ufakca eşlik ettim

Eylülüle uğraşmayı burada bırakıp yatağa atladığında benimle birlikte yatağa oturmuş olan denizin dizine doğru kendimi bıraktım ve

"yorgunum uyuyacağım" demiştim ki Allah beni kahretmesin bunu derken başıma gelecekleri düşünememiştim eylülün ellerimden tutup üzerime oturup beni gıdıklamaya başlamasıyla faltaşı gibi açılan gözlerim eşlik etmiş ardından durmak bilemeyen kahkahalar atmaya başlamıştım

denizin "anlatacak mısın? " demesi ve benim hayır dememle denizde eylüle katılmıştı ben hunhaharca gülerken umutun

"manyakmısınız kız kaza geçirdi bi durun " demesiyle kendine gelen saf arkadaşlarımın bir anda rüzgar bişey oldu mu acıyor mu falan demesiyle

" canımı çok yaktınız sanırım kemiklerimden birisi kırık acaip acıyor" dememle eylülünde denizinde gözleri dolmuştu umuta göz kırpıp

" saf mısınız bişeyim yok" deyip ikisinede sarıldığımda eylül hafifce kafama vurup

" bi daha böyle şakalar yaparsan seni kendi ellerimle ben öldürürüm" demesiyle gülmeye başladım ve denizin

"çok korktuk" derken sesinin titremesiyle umutta bize sarıldı bir süre öyle kaldıktan sonra

"Bak konuyuda değiştiriyor hemen" diyen umuta

"Bok kononoyo do homon dogoştoroyor" diye karşılık verip anlatmaya başlamam için yalvaran gözlere tebessüm ederek boynumdaki kolyeyi dışarıya dogru çıkardım çığlık atan bir eylül oha diye bağıran umut ve tepki veremeyecek haldeki denize küçük bir kahkaha atıp detaylıca anlatmaya başladım

Bardağı ses kaydını iskeleyi hepsini anlattım sıra kolyeye geldiğinde umutun bile gözleri mutluluk göz yaşlarıyla doluydu kolyeyi verdiğinde söylediği sözleri bir bir anlattığımda hepsi hüngür hüngür ağlıyorlardı

_ sonsuz olalım _ dediğimde beni kucağında döndürmesini ve en sonda en masum öpücüğü aldığımı söylememle umut da dahil hepsinin çığlık atması bir olmuştu

" deli misisniz bir şey oldu sanacaklar" dememle odanın kapısı açılmış ve gölgenin meraklı gözleri görünmüştü ...

Devam edecek..

Bu kadar kısa olmasını istemezdim ama pek zamanım yok ve sizinde daha fazla beklemek istemeyeceginizi düşündüğüm için küçük süprayz bir bölüm yazdım umarım bğenmişsinizdir tabii hâlâ okuyanlarınız varsa biliyorum sık bolum atan birisi değilim belkide hikayem de sarmıyor sizi ama çabalıyorum sırf karakterlerimi zihnimde öldürmek istemediğim için çok çabalıyorum sırf hikayenin sonunu merak edenler ve yazmamı isteyenler için çok çabalıyorum MR.BLUE...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 11, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

2 Tane 50 Kuruş... (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin