ALEXANDRA

59 4 0
                                    


Swana haberi alır almaz kütüphaneden ana girişe kadar hızlıca yürüdü. Bozulmuş saç tellerini düzeltti. Beklediğinden daha geç geldikleri için kitapların arasında dalmış zamanın geçtiğini fark edememişti. Kral ve kraliçe onları bekliyordu. Swana'yı gördüler;

-'' İkizler geliyor Swana onlara karşı kız kardeşlerinin sorumluluğu sende.'' Dedi kraliçe. Daha sonra kapı açıldı ve salondan içeriye girdi ikizler. Alexandra'nın keskin mavi gözleri kralı süzüyordu. Nicholas ise ilk önce Swana'ya daha sonra ise yanlarına doğru giden krala baktı;

-'' Hoşgeldiniz, bugün çok yorulduğunuzu biliyorum. Bu nedenle iki ayrı misafir odasını sizler için hazırlattım. Bir şeyler yedikten sonra yatabilirsiniz. Yarın yeni hayatınızın ilk günü, dinlenip hazır olmanızı isterim.''

-'' Bizi saray da böylesine hoş karşıladığınız ve bu ince davranışınız için sizlere teşekkür ediyorum Kral Albert.''

Swana şaşkınlıkla biraz önce ağzından bu kelimeler dökülen Alexandra'ya baktı. Krala ismiyle hitap edemezdi. O bir kraliçe değildi. Fal taşı gibi açılan gözleri bu genç kadından başkasına çevrilemiyordu. Neden babasına karşı tuhaf davrandığını bir türlü anlayamıyordu. Yaşıtı gibi davranması gerçekten tuhaftı. Nicholas, kardeşinin yaptığı davranış karşısında önce Alexandraya daha sonra krala baktı. Kral tepki veremedi, Alexandraya bakınıyordu. Daha sonra düzeltmek için;

-'' Efendim onun kusuruna bakmayın aklı çok karışık. Babamın ölümü onu çok içten sarstı.'' Dedi. Bu cümle herkesi yatıştırmaya yetti. Swana'yı bile. Ama o cümleleri söylerken yüzündeki ifade... Çok yaramazcaydı.

-''Bir önemi yok acısını anlayabiliyorum.'' Dedi. '' O zaman yemeğe geçmeye ne dersiniz. Bugün menüde defne yaprağında marine edilmiş somon olduğunu öğrendim. Baş aşçımız Stanford bu işte bir usta. Yemeklerinin lezzetinden yana bir kuşkunuz olmasın. Yemeğin kurulmasını emrettim, biz salona geçene kadar masa layığıyla hazırlanmış olur.''

İkizler birbirlerine baktılar ve Alex krala dönüp munzurca gülümseyerek ;

-'' Siz öyle diyorsanız elbette lezzetinden şüphemiz olamaz ekselansları. Size eşlik etmek isterim.''

'' Bir sıra dışı hareket daha '' diye düşündü Swana. Bu kadını neden sevmiyordu ya da neden ona karşı hisleri böylesine huzursuzdu bilmiyordu.

-'' Pekala Alexandra lütfen önden buyur.'' Dedi kral. İlginçtir ki babasının da bu kadına tuhaf davrandığına inanmaya başlayacaktı neredeyse. Nicholas Swana'ya bakarken gözleri buluştu. Gülümseyerek baktı Swana. Nicholas ;

-'' Nasılsınız, sizi görmeyeli uzun zaman oldu. Balodan bu yana aklım sürekli sizde. Yeşil gözlerinizi ve o akşam ki zarafetinizi aklımdan çıkartıp atmam mümkün değil. Sizi böyle bir günde tekrardan görmek benim için mutluluk verici. ''

-'' Teşekkür ederim Lordum. Babanızın vefatına çok üzüldüğümü söylemeliyim. Umarım tanrının en güzel cennet bahçesindedir. Ruhu hala burada eminim ki. Kendinizi iyi hissetmeniz için sizin ve kız kardeşinizin yanında olacağım. Herhangi bir şeye ihtiyacınız olduğunda ben buradayım. '' Öylesine sıcak bir gülümsemeyle dökülmüştü ki bu cümleler. Başka biri olsa belki de bu samimiyeti aşkla nitelendirebilir ve onu ayıplayabilirdi. Çünkü 18 yaşında olan ve geçen kadınlar kur yapmadıkları sürece bu kadar ilgili konuşamazlardı. Sonuçta alt kademe yani hizmetçiler bu yüzden vardı. Aşk kelimesi onun için tam zamanlı bir karmaşaydı. Daha önce yaşamadığı bu hissi içindeki alevlerle bağdaştırmış aşk olduğunu hissetmişti. Eğer değilse bile kalbinin Lordu gördüğünde nasıl tepki verdiğini biliyordu. Bu bile her şeye değerdi. Ama aşk buysa o zaman zaten her şeye değerdi. Onu diğer insanlardan ayırt edebiliyordu. İşte bu gerçekti. Tüm o insanların karanlığında nasıl parladığını bilse belki Nicholas'ta Swana'ya öyle bakabilirdi. Lord Morris kibar bir adamdı. İlgisinin sebebi buydu, Swana'ya göre. Ama tanrı biliyordu, onu gördüğünden bu yana her gece onu dilemişti. Bu birini sevmek için yeterli diye düşünüyordu. Duygularını sonuna kadar belki edecekti. Kararlıydı.

İlk defa aşık olmuştu ve ilk defa birini gerçekten istiyordu.

Lord Morris bu güzel kadına baktı. Bu bakışlar her erkeğin aklını başından alabilir diye düşündü. Ama onun almamalıydı. Aşık olmamalı, stratejik oynamalıydı bu anı. Ona gülümseyen kadına tekrardan baktı ve gülümsedi;

-'' Aynı sarayda olmamız bile yeterli, bana olan desteğinizden şüphem yok. Lütfen önden buyurun'' dedi ve yemek salonuna doğru beraber yürümeye başladılar.

Yemek salonunda en güzel yemekler masaya yerleştirilmiş, odadaki güzel koku salonun içine doğru yayılmıştı. Rose ve Lilith genelde önemli biri olmadığında yemeklerini hizmetçilerle yemeyi tercih ediyorlardı. Ama bu sefer herkes sofradaydı. Önce kralın oturmasını bekledikten sonra sırayla herkes oturdu. Ayakta bekleyen Alexandra kralın sağ tarafında oturan kraliçeyle göz göze geldi. Kraliçeyi kaldıramayacağını adı gibi biliyordu ama bu küçük Lilith için geçerli değildi. İçindeki hırsların en büyük tetikleyicisi babasıydı. Ona yıllarca dışarda babalık göstermemiş babalık sevgisi nedir hissettirmemişti. Aile bağlarını yıllar önce kaybetmişlerdi. Anneleri ikizlerin doğumun öldüğünde babası suçu ikizlerde bulmuş, onları yıllarca affetmemişti. Gizlenmesi gereken bu konu tüm krallıkta biliniyordu. İkizler maddi olarak babalarından koparılmasalar da maneviyatını kaybetmişlerdi. Kendi aralarında her zaman babalarından fazlasını istememişti fakat eve döndüklerinden beri babalarının ikisine de söylediği tek laf vardı. Canları pahasına yapmalarını istediği tek şey vardı. Bunu her ikisine de söylemişti. Umutlu olduğu kişi ise Alexandra'ydı. Ona bunu ölmeden önce söylemişti. Yapmalıydı. Tek bir amaç ve böylece babasının gözüne girecek ve babası onu belki sevecekti. Fakat kolay olmayacağını biliyordu. Babasının ölümüne üzülmemişti. Hatta sevinmişti, çünkü artık istediklerine daha çabuk kavuşacaktı. Engeller ortadan kalkmıştı. Şimdi yalnızca bu 1 haftayı güzel kullanmak kalmıştı;

-'' Küçük prenses yerlerimizi değiştirmek istiyorum izniniz olursa, Krala ve kraliçeye yakın olmak istiyorum. Anlatacağım şeyler çok olsun malikaneme döndüğümde, değil mi?'' Dedi ve kahkahası odayı ince bir sessizliğe boğdu. Kral da kahkaha attı ve kraliçeyle Lilith birbirlerine baktılar. Swana ise onları izliyordu. Kral eliyle kızına işaret etti ve;

-'' Lilith düşesle yer değiştir, bugün ne isterse onun olmasını istiyorum.'' Dedi. Kraliçe çorbasını içerken birden kafasını kaldırdı ve krala baktı. Kral ona bakmıyordu. Kral Alexandra'ya bakıyordu. Alexandra gülümsedi. Bu erotik bir gülüştü. ''O gülüşün anlamını bilmeyen erkek yoktur,'' diye geçirdi içinden Swana. Sinirlenmişti. Gerçekten babasının bu ukalalık karşısında neden bu kadar sakince davrandığına anlam veremiyordu. Bu sakinlikten öteydi. Babası Swana ve kardeşlerinin bu denli şımarmasına asla izin vermezdi. Fakat Alex, o şımarıklığın ve hırsın vücut bulmuş haliydi.

Lilith önce kraliçeye daha sonrada krala baktı. Sandalyesi geri çekilir çekilmez kalktı ve Alex ile yer değiştirdi. Düşes oturur oturmaz krala gülümsemeye ve yemeğini yemeye devam etti. Lilith ise Swana ya baktı. Onun sinirlenmiş olduğunu dışardan bakan herkes anlayabilirdi. Yavaşça gözlerini Alexandra'ya çevirdi. Göz göze geldiler. Nedendir bilinmez. Kadın Swana'ya bakarken hiç gülümsemiyordu. Gözlerini yavaşça önündeki yemeğine doğru eğdi, kesinlikle bir prensese yakışmayan bir davranışta bulunamazdı. Annesi öyle öğretmemişti. Sakin olmalıydı.

-'' Yarından itibaren sabahları benimle beraber olmalısın Nicholas ve sen Alexandra kızlarla beraber derslere girmek istersen gir, eğer istemezsen Swana ile dikiş yapıp kütüphanede vakit geçirebilirsin. Akşam istediğinizi yapmakta özgürsünüz yalnızca akşam 9 dan sonra kraliyetin kapıları tamamıyla kapanır, unutmayın. ''

Dedi kral. Alexandra krala tümüyle dönerek;

-''At binmek için aşağıdaki patikada kraliçenin sabahları yürüdüğünü duymuştum bende atıma binmek isterim izniniz olursa''

-'' Yanına bir yardımcı istersen alabilirsin ''

-'' At sürmek konusunda iyiyimdir efendim ama yine de teşekkür ederim.''

-'' Pekala anlaştığımızı düşünüyorum yemekten sonra odalarınıza çekilebilirsiniz.'' Dedi kral ve herkes yemeğine devam etti. Yemek boyunca bir çok konu konuşuldu.

Herkes kral ve Alex'in arasındaki o rahatsız edici çekimi fark etmişti..

SARAY-SwanaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin