Swana merdivenlerden çıktı. İçinde tuttuğu patlamaya hazır bütün heyecanını bırakabilirdi. Küçük bir çığlık attı ve etrafında dönerek zıpladı.
- '' Tanrım..O burada kalacak, en güzel elbiselerimi giymeliyim. Hatta bu akşam, mor elbisemi sıradan ve günlükmüş gibi giyebilirim. Umarım mor rengi seviyordur. Çünkü ben hem ona hem de mora bayılıyorum '' dedi. Gülerek odasına doğru koştu. Güneş ışığı odasından süzülerek kapının önünde duran ayaklarına kadar uzanmıştı. Derin bir nefes aldı ve sakince yatağına doğru zıpladı. Eğer utanmasa orada şarkı söyleyip dans edecekti. Cesaretlenip yapmaya karar verdiğinde kapısı çaldı. Giren Jarvis'ti;
-'' Efendim kral ve kraliçe gittiler, prenses Roselinda ve Lilith ise çalışma odalarında dans dersi alıyorlar. Günlük rutininizdeki gibi suyunuzu hazırlamamın bir sakıncası yoksa ben küveti dolduruyorum.''
-'' Jarvis sence mor elbisem bana yakışıyor mu ? Bu akşam onu giymeyi planlıyorum. Yada mavi olanı mı giymeliyim. Kafam çok karışık.''
-'' En sevdiğiniz sizin üstünüzde dünyanın en güzel rengi oluyor efendim, mor sanki sizin için varolmuş bir renk. Siz hangisini uygun görürseniz. İzninizle ben suyu ısıtacağım.''
-'' Elbette, birazdan gelirim, su hazır olduğunda beni çağır içine bundan sonra hep hanımeli atmanı istiyorum.''
-'' Siz nasıl isterseniz hanımım.'' Dedi Jarvis gülümsedi. Birkaç dakika sonra Swana'yı banyoya çağırdı. Bir güzel yıkandıktan sonra Swana dar korsesini giydi. Tenine tatlı bir pudra sürdü. Normalde makyaj yapmazdı ama bu sefer pudra onu tatmin ediyordu. Korsesinin üzerine geçirdiği mor kimono tarzındaki elbisesini giydi. Japon terzinin ona hediyesiydi üzerine oturmuş, sade ve günlük bir tarz da olduğu için onu sadece geceleri giyiyordu. Ama şimdi onu göstermenin zamanıydı. Kızıl saçlarını önerinden örerek geride tutturmuştu. Öylesine kadınsı ve bir o kadar da güzel duruyordu ki. Jarvis konuşmadan duramadı;
-'' Efendim çok güzel görünüyorsunuz. Annenize daha da benzediğinizi söylemeliyim. Onun gençliği gibisiniz.''
-'' Teşekkür ederim umarım gerçekten annem gibi olabilirim ilerde Jarvis, ben kütüphanede kitap okuyacağım annem ve babam geldiğinde beni mutlaka bilgilendir.''
-'' Anneniz gibi olacağınızdan şüphem yok, elbette haber veririm efendim.''
Odasının kapısından çıkınca Swana büyük kütüphaneye doğru gitti ve beklemeye koyuldu.
..............................................................
Kral ve kraliçe at arabasına bindikten tam 1 saat sonra Morris malikanesine ulaşmışlardı. Yolda kraliçe, hiç konuşmamış kral ise etrafı izleyip durmuştu. Birbirlerine bu kadar büyük bir aşkla bağlanıp Lilith'in kız olmasıyla aralarındaki tutkuyu yitirmişlerdi. Kralın umurunda olmadığını düşünüyordu kızlar. Çünkü hiçbir zaman kral kızlarına belli etmemişti.
''Ne de olsa burada işler böyle yürüyordu''
Ama sürekli eşine bunu yansıtıyordu. Kraliçe dışardan mükemmel görünen evliliğindeki bu sorunu göstermemek için yıllarını feda etmişti. Tam 14 önce doğmuştu Lilith. Onun kız olduğunu öğrendiğinden beri kral Sullivan kraliyetinde sessiz bir bekleyiş süre gelmişti. 10 sene boyunca oğlan çocuk beklentisi bitmemişti kralın. Ta ki kraliçenin artık çocuk doğuramayacağını öğrendiğinden beri.
Yalnızca çocuk sahibi olamayışı değil, kocasıyla birlikte olamaması da onu derinden yaralıyordu. Öylesine büyük bir aşkın sonu yerle bir olmuştu. Ama kraliyete yakışanı yapmış başka bir kadını saraya getirmemişti kral. Ne fark ederdi ki ikisi de aynı yatakta yabancılardı. Eskiden ona sarılmadan uyumayan o adam artık yüzüne bile zorla bakıyordu. Kimse öğrenmesin diye 10 yıl boyunca mutluymuş gibi yapmışlardı. Çocukları bile farkında değildi. Dedikodunun yayılma hızını düşününce kralın koynuna girmeye çalışacaktı çoğu kadın. Ona ilk oğlan evlat veren ise yeni kraliçe bile olabilirdi. Yalnızca bu değildi, kraliçe olmak değildi istediği o sadece kocasını istiyordu. Onu seviyordu ya da belki onu sevdiğini sanıyordu. Emin olamamakla beraber çok çaresizdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARAY-Swana
Romansa1800'lü yıllarda sarayda yaşayan üç kız kardeşten en büyük olan Swana Sullivan'in hikayesi. Entrika dolu kraliyet yaşamında başına neler geleceğini bilmeyen Swana, bu karmaşanın içinde gerçek aşkı bulabilecek mi? Yoksa gerçek aşk diye birşey yok mu...