Neden Tarikata Girdim?
Bu; amele dönüşemeyen salt bilgiyi, enerjiye ve cihada dönüştüren bir okulun hikayesidir...
Büyük hocamız Behaeddin Nakşibend (rahmetullahi aleyh) hazretlerinin bu kutlu tarikatına gireli ve cihada başlayalı tam 20 yıl olmuş...
Peki neden Tarikata girdim? Gerçekten bu gerekli miydi?
Rahmetli babacığımın teşvikiyle dini eğitim almaya 7-8 yaşında Kur'an kursunda başladım.
Kur'an, tecvid ve ilmihal bilgilerini Sadık hocamın tedrisiyle öğrendim. Allah ﷻ ondan ebeden razı olsun!
Kur'an ve Sünnetin süzülmüş bir özeti mahiyetinde olan ilmihal bilgilerine olan düşkünlüğüm beni Fıkıh ilmine yönlendirdi.
Devamlı, Osmanlı dönemine ait eski fetva kitaplarını okudum.
Fıkıh ilmi beni hadis ilmine sevk etti ve Kütüb-i Tis'a denilen meşhur 9 hadis kaynağındaki hadisi şerifleri okuyup ezberlemeye çalıştım.
Zihnimi devamlı olarak İslam ilimleriyle dolduruyordum ancak kalbim hep boştu. Cihattan ve insanlara faydalı olmaktan hep kaçıyordum.
Bilgim vardı ama yaşama ve aktarma isteksizliğim daha çoktu. Gazım vardı ama alevi tutuşturacak kıvılcımım yoktu.
Tebliğden uzak durmamın iki sebebi vardı:
1. Dilimdeki hafif kekemelik ve konuşma zafiyeti.
2. Bildiklerimi amele dökememe özgüvensizliği.
En basitinden, günde sadece bir vakit namaz kılıyordum, o da rahmetli babacığımın zoruyla sabah namazı...
Yani ilmim vardı ama amel etmiyordum!
Unum ve şekerim vardı, ama helva yapmak için kolumu kaldıracak takatim yoktu!
Aklım ve kalbim beni harekete geçiremiyor, İslam'ı yaşamaya ve insanlara faydalı olmaya, yani cihada zorlayamıyordu. Benzini olmayan lüks bir araba gibi evin önünde park halindeydim.
Bu miskin dönemde, namazlarımda istikrarım olmamasına rağmen, Kur'an okumada çok istikrarlıydım. Her akşam 5-10 sayfa okumadan yatmazdım.
Yine bir akşam Allah'ın ﷻ sözlerini okurken rast geldiğim o ayet, beynimde şimşeklerin çakmasına vesile oldu:
"Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a yardım ederseniz (emrini tutar, dinini uygularsanız), O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır." (Muhammed 7)
Daha önce çok defa bu ayetin üstünden geçmiş olmama rağmen, hiç oturup konuşmamıştım.
Ayet bana, 'in tensurullâhe yensurkum - Eğer Allah'a yardım edersen, O da sana yardım eder' diyordu.
Ama o alemlere muhtaç değildi ki, benden neden yardım istiyordu!?
Hemen tefsirleri karıştırdım ve bu ayette benden istenenin, Allah'ın ﷻ dinine yardım etmek olduğunu anladım.
Yaratıcımın benim koşuşturmama ihtiyacı yoktu ama benim daha iyi bir kul olabilmem için, dünyaya İslam'ı yaymak adına bu koşturmaya ihtiyacım vardı.
Bu olaydan sonra her Kur'an okuduğumda ve duygulandığım anlarda, hemen ellerimi açtım ve hüzünlü bir gönülle Rabbimden bana kendisine daha yakın olabileceğim hayırlı bir hak kapısı göstermesini istedim.
Bir zaman sonra rüyamda Mehmed Emin Tokâdî hazretlerinin kabrini ziyaret ettiğimi görünce, Unkapanı Zeyrek yokuşundaki istirahatgâhında bu büyük Allah dostunu ziyaret ettim. Ruhuna Kur'an okudum. Kendisini vesile ederek Rabbimden bana sevdiği bir kulunun hak yolunu göstermesini ve benim İslam'a orada hizmet etmeme izin vermesini diledim.
"Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm..." hükmü tecelli etmiş, Yaratıcım yakarışlarıma karşılık vermişti. (Bakara 186)
Allah Teâlâ ﷻ bu dualarımı kabul etti ve beni Sivas'lı İhramcızade İsmail Hakkı efendinin talebeleriyle tanıştırdı hamdolsun.
Böylelikle Nakşibendi yolunun Halid-i Hâki kolunda, Efendi hazretlerinin zikir talimini aldım ve dervişliğe adımımı attım.
Yolda emekleyip, Kıymetli Peygamberimiz ve sahabelerine (Allah'ın selamı o hayırlıların üstüne olsun) benzemeye başladıkça, gün be gün imanımın nuru arttı. Bilgilerimi hayata geçirmek çok kolaylaştı.
Hani, "Mûsâ, dedi ki: "Rabbim! Göğsüme genişlik ver. İşimi bana kolaylaştır. Dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar." diyerek dualar etmişti ya Allah'ına... (Tâhâ 25-28)
Kekeme olan dilim bülbüle döndü ve insanlara Allah'ın dinini anlatmayı Rabbim bana da kolaylaştırdı.
"Ben, kulumun benim hakkımda yaptığı zanna göreyim... O bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir zira yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak giderim." hadisi şerifini daha yakinen idrak etmiştim artık. (Buhari, Tevhid 50; Müslim, Zikr 2, (2675); Tirmizi, Da'avat 142, (3598)
Ben küçücük bir adım attım, Allah azze ve celle bana kocaman bir kapı açtı. Muhakkak bunlar, şeyhimden aldığım dualar bereketiyleydi.
Eğer, o sadık velinin yoluna girmiş ve değişmek için bir adım atmış olmasaydım, belki de Allah ﷻ bana bu nimetleri hiç vermeyecekti.
Rabbimin, "Vettebi' sebîle men enâbe ileyye... / Bana yönelenin yoluna uy..." nasihatine uymuş, Rabbine yönelmiş olan kullarıyla beraber olarak, sonunda mutlu olmuştum. (Lokman 15)
"Ve bizim uğrumuzda cihad edenleri, elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz. Hiç şüphe yok ki Allah iyi davrananlarla beraberdir." hükmü gereği cihada adım attım. Allah da ﷻ beni yollarından bir yola eriştirdi, binlerle hamdü senâ olsun. (Ankebut 69)
Talebeleriyle geçirdiğim 5-6 yılın sonunda, Şeyhim İhramcızade İsmail efendi manada ziyaretime geldi ve bana, "Allah'ın kullarına hizmet etmelisin evladım" dedi. (Allah ona rahmet etsin; bakışı ve kokusu ne de güzeldi.)
Bu manevi işaretten sonra, vaaz ve nasihatlerimi daha bir şevkle yapmaya başladım. Sohbetlerimi dinleyerek ilmî ve hissî olarak fayda gören insanlardan her gün hayır dua mesajları alıyorum Rabbime hamdolsun.
İşte bu tarikatler, kendi derdini arkaya atıp ümmetin derdiyle dertlenen bilinçli Müslümanlar yetiştiren edep okullarıdır. Tarikatler, evinde miskince oturan Müslümanlara risk almayı ve cihadı öğreten talimgâhlardır. Mücahid yetiştirirler.
İslam tarihinde görülen en büyük mücahitler, tarikatlerin tedrisinden gelmişlerdir.
Selahaddin-i Eyyûbi'ler, İmam-ı Rabbani'ler, İmam-ı Gazali'ler, Ömer Muhtar'lar, Şeyh Şamil'ler, Yavuz Selim'ler, Fatih Sultan Mehmed'ler, bu tasavvuf mekteplerinin yetiştirdiği başlıca mücahidlerdir. (Allah'ın rahmeti öncülerin üstüne olsun)
Bu hayırlı öncüler, hiç tereddüt etmeden taşın altına kellelerini koymuşlarken, takipçileri olan biz dervişler de, o taşın altına elimizi koymaktan geri durmayacak ve bu asil millete İslam'ı öğretmeye devam edeceğiz biiznillah.
Allah Teâlâ ﷻ hazretleri, ana cadde olan Ehli Sünnet vel Cemaat akidesi üzere, bu kutlu silsileyle beraber kıyamete kadar yüce dinine hizmet etmeyi, bize ve kardeşlerimize nasib etsin. Amin...
"Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve sâdıklarla beraber olun." (Tevbe 119)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her Şiir Bir Vaiz - Sözler Dermana Haiz
NouvellesHerkes "Biliyorum" diyebilir... Ama herkes, "Yapıyorum" diyemez! Yapmayı istemeyi bırak da yap artık!