İSKOÇ ONURU (GİRİŞ)

10.7K 743 29
                                    


Celladın Oğlu bittikten sonra başlayacaktır. Keyifle okumanız dileğiyle. Bu arada kurgunun çok fazla değiştiğini söyleyerek bir spoi vereyim. :)


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




İSKOÇ ONURU


GİRİŞ

İskoçya 1309

Meşalelerle aydınlatılan köyün meydanındaki kalabalık, büyük bir ateşin çevresini sarmıştı. Gaydanın hareketli nağmelerine eşlik ediyorlar, kahkaha sesleri henüz çökmüş olan geceyi şenlendiriyordu.

Birbirine âşık olduğu bakışlarından belli olan gelin ve damat dans eden kalabalık çembere katıldı. Kızın gözlerinden taşan mutluluk genç adamın kalbinde yeniden yeniden aşkla beden buluyordu.

Serin geceye rağmen dans bedenleri ısıtıyor ince bir terle kaplanmasına neden oluyordu. Adam, ateşin yüzünde yeni gölgeler yarattığı kızın dansla kızarmış yanaklarına bakıp gülümsedi. Yanakları acıyıncaya kadar gülümsemişti. Yine de vazgeçemiyordu. Mutluluk böyle bir şey olmalıydı. İçten taşan, artık yanakların acısa da gülümsemekten vazgeçememekti. Aşk ise karşısında uçuk sarı kıyafeti içinde gökyüzünde ışıldayan yıldızlar kadar erişilmez ve parlak olan bu kadının canlandıran gözlerindeydi.

Yaptıkları danstan çok birbirilerine olan aşk nefeslerini kesmiş görünüyordu.

"Seni seviyorum!"diye bağırdı genç adam kalabalığın sesini bastırmak istercesine. Belki de gökyüzündeki yıldızlara duyurmak istiyordu. Bu aşka, karanlık gökyüzü, ay ve yıldızlar tanıklık etsin düşüncesindeydi. Sabah olduğunda, geriye kalan hayatının başlangıcında, yeniden doğumunda, birlikte başlayacakları ilk günün sabahında, Higlander'ın o ulu dağlarından güneşe doğru aşkını zaten haykıracaktı.

"Ben daha çok seviyorum."dedi genç kız nefes nefese.

Aniden gayda sustu. Kalabalık sessizleşti. Meydanda koşturan çocuklar suskunlaştı. Doludizgin gelen atlıların nal sesleri geceyi kapladı. Atlıların kırmızı üniformalı olmaları meydandaki İskoçların kılıçlarına sarılmalarına neden oldu.

Adam gelinliği içindeki genç kızı arkasına doğru çekti. Elindeki kılıcı gelenlere doğru tutarken, ne olursa olsun onu korumaya yeminliydi. Hayatına bile mal olsa onu buradan alıp gitmelerine izin vermeyecekti. Diğerleri kılıçları ve bedenleriyle genç adam ve kadının önünde etten kemikten bir bent oluşturdular.

Atlı grup, bu setin önünde atlarının dizginlerini çekip durdular. Bir at başı ilerde olan adam kalabalığı bir süre süzdü. Bakışı yeni evli çiftin üzerinde kaldı.

"İyi eğlenceler. Böldüğümüz için özür dileriz."dedi.

Bu yapay, küstah ve alaycı özür dileme hiç kimseyi etkilemedi. Kalabalıktan cevap gelmemesi üzerine adam eyerinin üzerinden eğildi. Sanki daha iyi duymalarını istiyormuş gibi bir hali vardı. "Yeni evli çifti kutlamama izin verin."

"Lanet adamlarını da alıp defol buradan." Kalabalıktan yükselen bu cesur ses adamı etkilemedi.

"Neden burada olduğumu biliyorsunuz. Kan akmadan şu işi halledelim."

"Cesetlerimizi çiğnemeden olmaz." Kalabalık biraz daha birbirine kenetlendi.

Askerlerin komutanı olduğu belli olan adamın canı sıkılmıştı. "İşimi zorlaştırmayın. Gelini bana verin. Söz veriyorum yarın sabah burada olacak." Sonra gülümsedi. Yüzündeki iğrenç sırıtış aklından geçenlerle bire bir uyuşuyordu. "Şerif Ranald ilk gece hakkını istiyor!"

İSKOÇ ONURU( KİTAP OLDU) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin