Rex'i en derinden etkileyen şey,bilginin, tüm bilgilerin birbiriyle bağlantılı olmasıydı. Her zaman bir şeyleri öğrenmeye meraklı olmuş ve edindiği her bilgiyi beyninde ayrı bellek bölümlerine yerleştirmişti. Böylece, uzay fiziği hakkında çok geniş bir bilgi deposu olmuştu. Kadınlar konusunda da hayli geniş bir deposu vardı. Fakat bu iki konu birbirinden kopuktu. İki bellek bölümü arasında hiç bir bağlantı yoktu. Bilginin deposu içinde, histerik bir kadınla, uzay boşluğunda amaçsızca aynı yörüngede milyonlarca yıldır dönen bir kuyruklu yıldız arasında bir bağ kurulabilme fikri ona saçma ve imkansız gelirdi. Fakat Polina ona bunun sadece saçma olmadığını göstermekle kalmamış, asıl böyle bir bağlantının kurulamamasının imkansız olduğunu kanıtlamıştı.
Uzayın boşluklarındaki en uzak yıldızlardan insanın ayağının altındaki kum tanesinin binlerce atomuna kadar, her şey birbiriyle bağlıydı. Bu yeni kavram Rex'de sonsuz bir hayret uyandırdı ve güneşin altında ve diğer tarafında bulunan şeyler arasındaki bağlantıların izini sürmeye başladı.
Aşk, şiir, deprem, ateş, çıngıraklı yılanlar,gök kuşakları, değerli taşlar, kara delikler, gün batımları, aslanların kükreyişi, ışık veren balıklar, yamyamlık, güzellik, cinayet, aşıklar, kaldıraçlar ve tütün gibi birbirine en aykırı şeylerin listesini çıkarıp aralarında bir bağlantı kurana kadar rahat edemiyordu; Böylece evreni birleştiriyor, onu yukarı kaldırıp bakıyor ya da bu evrenin yan yolları, sokakları ve ormanlarında, bir gizem yığını içinde, bilinmeyen bir amaca ulaşmaya çalışan, korku içindeki bir gezgin gibi değil, çevresini gözlemleyip, haritalar çıkartarak, bilinecek şeylerle gittikçe daha fazla yakınlık kurarak dolaşıyordu. Bilgisi arttıkça, evrene, hayata ve hepsinin ortasındaki kendi hayatına daha büyük bir tutkuyla hayranlık duyuyordu.
Londra'nın ışıklı caddelerinde şehri ikiye ayıran Thames Nehri, şehrin tüm ışıklarını yansıtıyor ve şehri iki kat daha parlak gösteriyordu. Nehrin kule köprüsünü tam karşıdan gören ahşap bir banka oturdu. Gecenin en kalabalık saatleriydi. Aşıkların çakır keyif cilveleşme sesleri bu bankta tek başına oturan Rex'i daha bir huzurlu kılıyordu.
Piposunu çıkardı, Cezayir menekşesi kokulu tütün etrafı sarmaladı, derin bir nefes aldıktan sonra geçmişe dair hiç bir insan hatırası olmadığını fark etti. Peki ya aşık olduğu bir kadın? Nasıl bir insan yalnız yaşamanın acısına dayanabilir ki? Aşk, tamda şuan her şeyi daha az çekilmez kılabilirdi.
Paltosunun iç cebinden defterini çıkardı, bu deftere o kadar aşinaydı ki tek hamlede yazmayı en son bıraktığı yeri açtı. Şuana kadar yazdığı her detay şimdi Rex'e çok anlamsız geliyordu. Geçmişine dair hiç bir anısını hatırlamayan Rex'in bu ince günlüğü onun şuan tek dostuydu. İstemsizce ''Seni budala!'' diye bağırdı. '' Yazmak istedin, yazmayı denedin de, ama yazacak hiç bir şeyin yoktu ki senin. Ne vardı ki sende? Bir kaç çocukça fikir, bir parça yarı olgunlaşmış duygu, bir sürü hazmedilmemiş bilgi, koca bir yığın cehalet. Birde yazmak istedin! Hah, içinde yazacak bir şeyler bulmanın eşiğine daha yeni geliyorsun. Evren senin için bir Çin bulmacasından farksızken, dünya ve varoluşun yapısı hakkında yazmak istedin, bütün yazabileceğin varoluşun yapısını bilmediğini anlatmak olabilirdi. Fakat neşelen oğlum Rex! Artık yazacaksın. Az, çok şey biliyorsun ama daha fazlasını öğrenmek için doğru yolda ilerliyorsun. Bir gün, talihin varsa bilinebilecek her şeyi bilmeye yaklaşabilirsin. O zaman yazarsın işte. '' Defterini büyük bir hırsla Thames Nehrine fırlattı. Kendisine hayretle bakan aşıklar topluluğunun arasından ağır adımlarla oteline doğru yürüdü. Havada asılı kalmış tütün dumanı usulca dağıldığında, yapayalnız kalmış ahşap bank, ışıklı nehir sularında yüzen defteri izliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamanın Ötesinden
Ciencia FicciónBir dakikalığına uzayla ilgili bildiklerinizi ya da bildiğinizi sandığınız şeyleri unutun. Sonra da gece gökyüzüne bakın. Bütün o ışıklı noktalar sizin için ne? Gerçekte ne olduklarını hayal etmek çok zor, çünkü onların gerçekten ne oldukları sırad...