"Neden geldin?"
Sorum karşısında sonunda dikkatini çekebilmiş olabilmeliyim ki mavi okyanuslarını gözlerimle buluşturdu.
"Bir insan.." dedi ellerini masanın üstünde kavuşturduğum ellerime doğru uzatarak. "Hiç mi değişmez?"
Uzun parmakları parmaklarımın ucuna dokunduğunda sanki vüduma elektroşok uygulanmışcasına irkilmiştim. Ellerimi masanın üstünden çekerek omuzlarımı dikleştirdim. Ona yenilmeme duygusunu en son 18 Mart'ta hatırlıyordum ben.. Şimdi bu çekim neydi, niyeydi?
"Ben çok değiştim Tolga. Tıpkı senin değiştiğin gibi." dedim elimle yüzünü işaret ederek.
"Neymiş benim değiştiğim şeyler?"
Gözlerimi saniyelik bir oranla kapatarak yeniden açtım. Nasıl diyebilirdim ki? Saçlarından tut, sakallarına kadar herşeyini kestirmişti ve bu imajını ilk gördüğümde canımın ne kadar yandığını bir ben bir de Gamze biliyordu.
"Tolga.." dedim keskince. "Neden geldin?"
Yinelediğim sorumu tekrar söylediğimde hoşuna gitmemiş olacak ki alayla sırıtarak arkasına rahatça yaslandı.
"6 ay önce her ikimizede gelen film projesini öncelikle sana haber vermeden iptal ettiğim için özür dilerim. Benim buraya gelme amacım.." deyip birdenbire duruverdiğinde gözlerini omzumun arkasından bir yere kilitlediğini fark ettim.
Konuşmuyordu, sadece tüm nefret bakışlarını oraya yolluyordu. Merakla arkama doğru döndüğümde gördüğüm kişiyle kalbimin lavlar üstünde cayır cayır yandığını hissettim.
"Ekin? Senin burada ne işin var?"
Ayağa kalkıp yanına doğru ilerleyecektim ki Tolga'nın birden bire gidivermesiyle şaşkınca arkasından bakakaldım.
"İşte bu ana bayılıyorum." dedi nefret ettiğim ses.
Birazdan dolup yaş yaş akacak gözlerimi umursamadan hızla ona doğru dönerek omuzlarından tutup ittirdim onu.
"Allah'ın alkoliği! Yine niye geldin ha! Yine hangi belalını taktın da peşine geldin!"
Bir adım atarak tam dibimde bittiğinde burnuma gelen o iğrenç kokuyla yüzümü buruşturdum. Nasıl koktuğunun farkındamıydı bu adam?
"Ben.." deyip saçlarımı hafifçe kenara attı. "Ben, seni özledim.."
Dudaklarımı tam çıplak omzuma değdirecekti ki bu sefer daha sert bir güçle ittirdim ve bu sayede yere yığılması da pek zamanını almamıştı.
"Defol hayatımdan! Bir daha çıkma karşıma! Eğer yine bu şekilde karşıma çıkarsan o bir boka gitmez ünlülüğünüde elinden kaybedeceksin!"
Masanın üstündeki çantamı alıp çıkmak için ilerleyecekti ki bir anda söyledikleriyle olduğum yere çivilendim.
"Hala onu seviyorsun değil mi? Hala aşıksın ona!"
Yumruk yaptığım elleri daha da sıklaştırarak döndüm ona.
"Sanane be! Bu seni hangi hakla ilgilendirir!" diye tüm gücümle bağırdım.
Zar zor hareketlerle ayağa kalkmayı başardığında bir adım geriledim. Bana yeniden yaklaşmasına izin veremezdim!
"Biz senle beraberken de sen hep onu seviyordun Hande! Sen yine o şeref-"
"Kes sesini!" diyerek kestim sözünü.
"Onun hakkında hiçbirşey söylemezsin sen!"
Birazdan şırıl şırıl ağlayacak Hande'den çıkacak sözlermiydi bunlar? Daha fazla onun saçmalıklarını dinlememek adına koşar adımlarla mekandan çıktım. Havanın buğulu kokusu burnumu doldurduğunda derin bir nefes alarak çektim içime. Gitmişti! O lanet yüzünden yine gitmişti! Peki ben şimdi ne yapacaktım? Hangi cehenneme sürülecektim?