"Bir şeyler yapmalıyız Hande! Eğer bu filmde oynayamazsan bir dahaki tekliflerde çok sıkıntı yaşarız. Ha ödenecek tazminat parasını düşünemiyorum bile!"
Rahşan, sinirden de olsa gerek bir o yana bir bu yana dolana dolana kendi kendine söylenmelerine devam ederken ben de elimdeki kahveyi içmekle meşguldüm. Ne yapacağımı veya nereye gideceğimi bilemez bir haldeydim. Çünkü biliyordum; eğer düşünürsem yine ağlayacaktım.
"Hande beni dinliyor musun?"
Kafamı Rahşan'a doğru döndürerek bilmiyormuşcasına dudak büzdüm.
"Aklımda hiçbir şey yok desem." deyip kahvemden yeniden büyük bir yudum aldığımda sıkılmış olacak ki oflayarak karşımdaki pufa oturdu.
"Benim aklımda bişey var aslında."
Bu zamana kadar ne yaptıysam Rahşan'ın dediklerine uygun olarak yapmıştım, fakat bu konuda onun söylediklerine uyacağımı sanmıyordum. Bu tamamen bana özel bir durumdu, Rahşan'a değil!
"Neymiş?"
"Beraber Söz'ün setine gitmeye ne dersin? Hem belki düzgünce konuşursanız aranızdaki sorunlarda hallolur. Lütfen Hande, hemen geri çevirme söylediğimi!"
Ellerini, yalvarır tonda büzerek tam önüme eğildiğinde alayla sırıtarak koltuğun biraz gerisine gittim.
"Saçmalama Rahşan, benim orada ne işim var? Hem ben niye gidiyorum o gelsin?"
"Handeee!" diye hiddetle bağırdığında usulca gözlerimi kırpıştırdım.
"Ben asla oraya gitmem Rahşan, unut bunu!"
....
Tolga, bugün kü setin iptal olduğunu öğrendiğinde kendini neden birden bire eve atıverdiği hakkında hiçbir fikri yoktu. Belki düşünmek istemişti belki de uyumak. Ama tek istediği de sadece evde olup bir de yanı başında onun oturmasıydı. Hiç bilmediklerinin arasında bir de şu film görüşmesinin iptal edilme isteğinin perde arkaları yazıyordu. Tolga, sadece yapım şirketini arayıp istmediğini söylemişti, gidip hemen karşı tarafa yetiştirmelerini değil! Kimi arayıp, kimi aramayacağını bilmez bir haldeyken şu an burada nasıl rahat kaldığının da farkında değildi. Tam gözlerini kapatmaya meyillenecekti ki telefonundan yükselen bildirim sesiyle gözlerini araladı. Lanet ede ede telefonunu eline aldığında bir süre mesajın kimden geldiğini ve ne yazıldığını inceledi.
"Uykucu partner! Bu akşam ekibin kutlama yemeği var, unuttun mu yoksa?"
Mesajı gönderenin Aybüke olduğunu anlayan Tolga yüzünü buruşturdu. Şu an da görüşmek isteyeceği en son insanlar arasında bile yer almıyordu Aybüke! Pohlanmış bir şekilde parmaklarını bir süre klavyede gezdirdi.
"Beni affetseniz bu gece.. İnan kılımı kıpırdatmaya halim yok!"
Bir kaç saniye sonra yeniden kulaklarını bildirim sesi doldurduğunda ne geldiğine baktı.
"Bunu söylememiş olduğunu varsayıyorum Tolga! Saat tam yedide hazır ol. Görkem'ler geçerken seni alır :)"
Tolga, sinirle telefonu yatağın diğer ucuna attığında derince iç çekti. Ne zamandan beri yapacağı işleri Aybüke belirlemeye başlamıştı? Diğer insanları kırmamak adına gidecekti, çünkü yapacak başka hiçbir şey yoktu!
....
"Sen şimdi sete gitmeyi kabul etmiyorsun, değil mi?"
Tüm hayırcılığımla kafamı iki yana salladım.
"Hayır Rahşan, gitmiyorum gitmem de!"
"Peki o zaman kalk başka bir yere gidiyoruz! Ama önce hazırlanman gerek. Hadi kalk Hande, ne duruyorsun?"
Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım. Benim bu gece dışarı çıkmaya halim var gibi konuşuyordu hala.
"Sence ben de dışarıya çıkıp magazincilerin flaşçıklarını çekecek güç var mı, yok! O yüzden hiçbir yere gelmiyorum ben!"
Tutumum karşısında kızmış olacak ki beni kolumdan tuttuğu gibi odama doğru sürüklemeye başladı.
"Gitmeye değecek bir yere gidiyoruz Hande, hadi hazırlan sen!"
Beni bir anda odanın içine atıp bir de ardından kapıyı kapatmasıyla sinirle bağırdım. Ne zaman benim emrim geçecekti bu konularda?
20 dakika sonra..
"Hazır mısın Hande, girebilir miyim?"
Rahşan'ın sesini duymamla ayağa kalkıp son kez kendime baktım. Olmuş gibi duruyordum ve bu konuda da onun mantığını çekemeyecektim. Onun odaya girmesine izin vermeden kapıyı açarak dışarı çıktım.
"Hadi gidelim nereye gideceksek, çünkü senin söylentilerinden artık çok bıktım!"
Rahşan, kıyafetlerimi beğenmiş olacak ki dalgayla karışık omzuma vurarak kocaman gülümsedi.
"Ne güzel olmuşsun sen Hande. Sanki kimin yanına gideceğimizi bilmiş gibi ışıl ışılsın valla."
Merakla kaşlarımı çattım.
"Kimin yanına gidiyormuşuz ki biz?"
Kollarını omuzlarıma koyarak büyükçe beni öne doğru iterek arkamdan ilerlemeye başladı.
"Hadi uzatma da düş peşime Gece Güzeli!"
.....
Arabayı sonunda durdurmayı başarabildiğimde kızgınca Rahşan'a döndüm.
"Neden buraya geldik Rahşan? Gece yarısında buranın magazinci kapladığını bilmiyor musun sen?"
Beni takmayarak arabadan indiğinde sersem adımlarla yanına ilerledim.
"İşime karışma Hande, lütfen!"
Söylediğine yine karışmayıp sessiz kalmayı tercih ettiğimde memnun olmuş olacak ki koluma girerek beraber ilerlememize yardım etti.
"Bana fazla kızma tamam mı tontiş yanaklım?"
Mekanın içine birden bire giriverdiğimizde hala söylediğine bir cevap verememiştim.. ta ki onu görene kadar. Rahşan, sanki anne babasını görmüş gibi kendini Tolgaların masasına doğru ilerletirken bense hala olduğum yerdeydim. Neler oluyordu? Benim burada ne işim vardı? Gözlerim kenetlenmişcesine mavilerinde takılı kalırken onunda beni gördüğünü anladığımda gözlerimi kırpıştırtırarak Rahşan'ın neler yaptığına baktım. Görünüşe göre masada tüm Söz ekibi oyuncuları vardı ve hep beraber yemeğe gelmişlerdi. Aralarından sadece bir kaçını tanıyan ben, Rahşan'ın neden bu ekiple içli dışlı olduğunu şimdi öğreniyordum?
"Hande, gelsene canım buraya!"
Rahşan'ın bana doğru seslendiğini anladığımda herkesinde meraklı bakışlarla bana döndüğünü gördüm. Ha pardon meraklı ve asi bir bakışı da unutmamız gerek! Ne yapıp ne yapmayacağım hakkında bir fikir ararken kendimi zoraki bir şekilde o masaya doğru ilerlettiğimde utançla dudaklarımı büzdüm. Gerçekten benim burada ne işim vardı ya?
"Herkese iyi akşamlar!"
"İyi akşamlar!"
Tolga'nın bir anda konuşuvermesiyle ona doğru dönerek belli belirsiz gülümsedim.
"Merhaba Hande Hanım! Ben Ethem, Ethem Özışık! Rahşan'ı da bu gece buraya ben çağırdım. Yanlış anlaşılcak bir konu yok, lütfen oturun, lütfen!"
Kulaklarım duyduğum şeylere birazdan inanamaya başlayacakken sinirle Rahşan'a döndüm. Sırıtarak Tolga'nın yanına oturmamı işaret ediyordu. Allah aşkına ben ne yapacaktım? Tam boş bir sandalyeye doğru ilerleyecektim ki kolumu tutan bir elin beni bir anda yanına çekmesiyle rahatsızca sandalyeye yerleştim.
"Burada oturabilirsin, sen seversin benim yanıma oturmayı!"
Dişlerini, kulak meme doğru sürterek ani bir hareketle kendini geri çekmesiyle put gibi bir taş olup mum gibi eridiği hissettim! Mum gibi..
.....
Herkese merhaba! Gecikme için çok çok özür dilerim❤️ Bir sonraki bölüm olaylar olaylar! Daha fazla HanTol sahnesi var unutmadan söyleyeyim😂
