Hande yolunu şaşırmış bir şekilde bilmediği adımlarda ilerlerken yere sicim sicim dökülen gözyaşlarından da bir haberdi. Kırık hissediyordu. Kırılmış ve bir daha onarılamayacak gibi. Buğulu gözlerini bir kaç defa kırptı ve karşıdan gelen şeyin taksi olduğunu anladığında tüm güçlülüğüyle kolunu kaldırarak taksinin ayak ucuna kadar gelmesini bekledi. Yavaşça arka koltuğa oturdu ve halsizce kapısını kapattı.
"Nereye gidiyoruz?"
Düşündü, henüz nereye gideceğini bile bilmiyordu. Aklı o kadar karışıktı ki eğer takside olmasaydı kesinlikle yere düşüp bayılabilirdi.
"Siz ilerleyin, ben tarif edeceğim."
Taksici, uysalca kafasını sallayarak sürmeye devam ederken Hande'de gözlerini kapatarak ne yapacağını düşünmeye başladı. Rahşan'a gidemezdi çünkü onu menajerlikten atalı çok olmuştu ve eğer giderse yeniden ona bir kapı açacağını düşünebilirdi. Gamze yeni evlendiği için hala tatildeydi. Aklına Mehlike geldiğinde onun da olamayacağını düşündü çünkü Mehlike tüm bu yaşadıklarını duysa büyük ihtimal bir daha Hande'nin suratına bile bakmayabilirdi. Aklına annesinin yanı geldiğinde gideceği tek yerin orası olacağını düşündü. İç sesi tüm bunları eleyip neden kendi evine gitmediğini sorgulasa da Hande biliyordu ki şu halde yalnız başına evde olursa kesinlikle kafayı yiyebilirdi. O yüzden en iyisi annesinin yanıydı.
"Beykoz'a doğru gidelim lütfen."
Aradan geçen kısa bir zamanın ardından Hande geldiğini anlayarak taksiciye durmasını işaret etti ve bir miktar para ödeyerek taksiden indi. Gözleri ışıl ışıl ağaçlarla parlayan evlerine kaydığında yeniden gözlerinin dolmasını engelleyemedi. Ne de çok ihtiyacı vardı annesine sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya. Dolan gözlerini gidermeyi sonunda başarabildiğinde hızlı adımlarla eve doğru ilerledi ve bastıra bastıra zile basmaya başladı. Kapı bir kaç saniyenin ardından açılabildiğinde Hande annesini görür görmez boynuna bir hışımla atlayıverdi.
"Koca gözlüm gelmiş.."
Annesi de tıpkı Hande gibi tüm içtenliğiyle kızına sarıldığında Hande hissetmiş olacak ki annesine daha sıkı sarıldı.
"Gel, içeri geç ayakta mı kalacağız?"
Annesinden ayrılarak içeri doğru ilerledi ve kendini o yatmalara doyamadığı kocaman pufuna attı.
"Çay, kahve ne istersin ne yapayım?"
"Hiçbişey istemiyorum annecim. Sadece yanıma gel."
Annesi gülümseyerek kızının yanına oturdu ve gözlerini bir kaç saniye Hande'nin kızarmış gözlerine sabitledi.
"Handem, ağladın mı sen bakayım?" deyip elini kızının yanağına koyduğunda Hande'de elini yanağını tutan elin üstüne koydu.
"Sence buraya kimin yanından geliyorum?" diye sordu tüm burukluluğuyla.
Aylin Hanım, düşünürcesine gözlerini bir kaç saniye yukarı kaldırarak aklına gelen ilk kişiyi söyleyiverdi.
"Muratın mı?"
"Hayır tabiki anne, o defter kapanalı aylar oldu biliyorsun. Daha esilere git."
Annesi bu sefer daha eskilere gittiğinde aklına Ekin'den başka kimse gelmemişti.
"Yoksa o mendebur Ekin mi?"
Hande'nin dudaklarından kocaman bir kahkaha patladığında Aylin Hanım'da hafifçe güldü.
"Hayır tabiki anne. Onunla bir daha ölsem olmaz."
"Eeh kim o zaman Hande?"
Hande, annesini daha fazla oyalamadan direk yapıştırdı cevabını.
"Paşacığından." dedi omuz silkerek.
Aylin Hanım, duyduklarına inanmazcasına ellerini ağzına götürerek kocaman bir çığlık attı.
"Aiy yoksa Tolga'dan mı? Hande yoksa sen onunla yeniden.. Aiy gel öpücemm!"
Hande, bir an da sulu öpücüklere boğulduğunu hissettiğinde hafifçe annesini kendinden iterek sakin olmasını sağladı.
"Annee! Bi sakin ol! Herşeyi anlatacağım ve bakalım o paşacığın gözünde hala buram buram tüten paşacığın olarak kalacak mı!"
....
"Tolga bi sakin ol lütfen! Benim amacım sizin aran-"
Tolga, elini kaldırarak Aybüke'nin defalarca aynı şeyi tekrarladığı sözünü kesti.
"Sana söyledim Aybüke! Bizim aramızda ki şey set arkadaşlığından başka bişey değil. Bunu bile neden bunu yapıyorsun, neden!"
Aybüke, bu dediklerinden sonra daha fazla katlanamamak adına tüm hışımla ayağa kalkarak Tolga'nın üstüne doğru ilerledi.
"Eeh, yeter ama artık! Ya biraz etrafına baksana! Dizi başladığından beri sana olan ilgimin farkındasın Tolga! Seni bi tarafına bile takmayan bi insan için beni yok sayamazsın anladın mı! Buna izin vermem!"
Tolga, konuyu daha fazla uzatmamak için adımlarını kapıya doğru ilerletti ve gitmesi için kapıyı açarak bir adım geriledi.
"Git Aybüke! Ve bundan sonra lütfen seninle set dışı hariç görüşmeyelim!"
Aybüke, tüm üzüntüsüyle sabah onun için aldığı poğaca ve simitleri alarak son kez Tolga'nın önüne geçti.
"Pişman olacaksın Tolga Sarıtaş, çok pişman."
Tolga, ardından kapıyı sertçe kapattı ve tüm öfkesiyle etraftaki eşyalarıbir yerlere fırlatmaya başladı. Kahroluyordu, bitiyordu. Handeyle arasını bu jadar taze tutmuşken şimdi olan bu şeyle sanki bir daha olamayacaklarını düşündü. Hande'nin giderken ki attığı bakış hala aklındaydı. Bilirdi o bakışı Tolga. Hayl kırıklığı, özlem, yarım kalmışlık. Zamanında o bakışı o da çok kez atmıştı. Üstelik aynı kişiye. Aklına bugün setin iptal olduğu geldiğinde yüzünde kocaman bir sevinç oluştu. Bugün tek yapacağı şey kendini Hande'ye affettirmek olacaktı.
2 Gün sonra..
Aylin Hanım'ın iki günce dedikleri hala aklındadı Hande'nin. Ona Tolga'yı tüm bu olanlara rağmen yine de kötülememiş ve onu dinlemesi için Tolga'ya bir şans vermesini istemişti. Güneşin Kızları biteli şu aralar neredeyse 3. yılına girerken Hande'nin hiç şüphesi yoktu ki annesinin hala 3 yıl öncesine kadar çok sevdiğiydi Tolgaydı. Bu bildi bileli böyleydi. Hande'nin twittrda annesinin onları destekleyenleri de ne kadar çok takip ettiğini de biliyordu. Utanmasa annesini HanTol diye veya AlSel diye fan gruplarından sayacaktı. Yarımca gülümseyerek çalan telefonu eline aldığında arayanın Artİstanbul olduğunu görünce dudağını dişledi. Bu Bal Gibi adlı filmi onlara sunan yapım şirketiydi. Açmasa çok ayıp olacaktı, açsa da ne konuşacağını kestiremiyordu. En iyisi açmak olacağını düşünerek parmağını kaydırarak telefonu açtı.
"Buyrun?"
"Hande Erçel'le görüşüyorum değil mi?"
"Evet, benim. Bir şey mi oldu?"
"Endişenilecek bir şey yok Hande Hanım. Sizi Bal Gibi adlı film görüşmemizin yeniden değerlendirilmesi için projeden sorumlu Ahmet Bey büromuza çağırıyor."
"Bakın ben o film hakkında kararımı siz-"
"Film için iki karar gerekti ve bir karar onaylandı Hande Hanım. Değerlendirmeye aldığınız andaki sözleşmemize attığınız imza gereği kurul için sizin de gelmeniz gerekiyor. Tutanak böyle, aksi halde para cezası ödersiniz."
"Pekala, gün içerisinde orada olmaya çalışacağım. İyi günler."
Telefonu tüm sinirliliğiyle bir kenara atarak ellerini dağılmış saçları arasında gezdirdi. Filmi şu an kabul eden tarafının olga olduğunu adı gibi bilmiyordu. Her ne kadar gitmek istemese de gitmekten başka çaresi olmadığını da..
....
Selam! Bu sefer uzun bir ara olmadı sanırım görüşmeyeli sizinle sanırım, şaşırıyorum kendime vallahi :) Bu bölüm biraz kopuk kopuk olsalar da diğer bölüm doyacağız HanTol'a 😊😘