Merhabalar ben geldim. Yeni bölümle geldim hemde ☺️ keyifli okumalar. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum 🤗
İçindeki sıkıntıyla geçirdi iki haftasını Hatice Kübra. Bir şeyler olduğunu hissediyordu ama ne olduğunu bilememek canını sıkıyordu genç kızın.
Günlerden cumaydı ve iki gün sonra can dostu Tuğba'nın nişanı vardı. Elbisesi ve eşarbı hazırdı. Kendisi için düşünecek pek bir şeyi kalmamıştı ancak en zor görev Tuğba'yı sakinleştirmekti. Başarma olasılığı çok düşük bir görevdi fakat Hatice azimli bir kızdı ve başaracağına emindi, sayılırdı yani, emin olamıyordu. Çünkü söz konusu kişi Tuğba'ydı bu. Nerede, ne zaman ne yapacağı belli olmuyordu. Dükkânı kapattıktan sonra evine doğru yol alan Hatice bir yandan da Âdem'i düşünüyordu. Hala mesaj atmamıştı genç adam sosyal medyadan. İlk adımı atmaya sebepsizce çekiniyordu.
Düşünceler içerisinde dalgınca vitrinlere baka baka minibüs durağına doğru yol aldı. Bakıyordu ancak görmüyordu. Feracesinin cebinden telefonunu çıkarıp bildirimlerini kontrol ettikten sonra saate bakarak ellerini tekrar cebine koydu ve yavaş yavaş ilerlerken gördüğü şeye aşk dolu bakışlar attı.
Vitrinde çok zarif somon renginde bir elbise vardı. Balık modeli, iki parça olduğu eteğinin üzerine düşen kısmı kemerle tutturulmasından belli oluyordu. Üzerindeki boncuklar özenli bir şekilde işlenmiş ve elbiseyi asil bir havaya sokmuştu. Bu elbise kesinlikle Hatice'nin yakınında olmalıydı.
Tuğba'nın kıyafeti alınmış olmasa arkadaşını kolundan çekerek getirir denettirirdi bu elbiseyi. Ancak 2 hafta gezdikten sonra ağlamak üzereyken bulmuştu elbisesini Tuğba. Umutları tükendiğinde ağlaya ağlaya denemişti elbisesini. Aynanın karşınına geçip kendine baktığında bu seferde mutluluktan ağlamıştı Özgür'ün gözlerine bakarak. Böyle bir süreci yaşayan arkadaşına bu kötülüğü yapamazdı Hatice.
Aklını ve kalbinin bir köşesini vitrinde bırakarak ulaştı evine. Çabucak yemeğini yedikten sonra kardeşi Hayrunnisa ve annesi Hanife Hanımla Tuğbaların evine gideceklerdi.
Evden çıkmadan önce Tuğba'yı arayarak bir ihtiyaç olup olmadığını sordu. Tuğba da arkadaşına yanıt olarak "En büyük eksik kardeşim yok burada nerde kaldın sen?" diye çemkirdiğinde Hatice telefonu kulağından uzaklaştırmak zorunda kalmıştı. Kendisine bakan annesine kaşlarını kaldırarak ne kadar zor durumda olduğunu gösterdikten sonra "Bebeğim bir sakin ol 5 dakikaya ordayım." yanıtını verdi arkadaşına.
Karşıdan gelen derin nefes seslerini duyduğunda arkadaşının ne kadar heyecanlı olduğunu anlayarak alttan almaya devam etmeye karar verdi. Bir süre devam eden sessizliğin ardından Tuğba'nın sesini duydu. "Annem sehpa ve ikramlıkları taşımak için tepsi getirsinler dedi. Sen de pijamanı, kıyafetini al bu gece ve yarın burada kalırsın"dedi.
Ve Hatice arkadaşını onayladıktan sonra telefonda konuştuğu şeyleri annesine ve kardeşine söyledi. Küçük bir çanta alarak ihtiyacı olacak şeyleri aldıktan sonra hep birlikteTuğbaların evine doğru yol aldılar. 5 dakikanın ardından müstakil evin bahçesine vardıklarında tüm ışıkların yandığını gördüler. Ve anladılar ki Tuğba kök söktürüyordu evdekilere.
Kapının önüne geldiklerinde daha çalmadan kapı açılmıştı. Tuğba bağırarak "Nerde kaldınız ama öleceğim heyecandan n'olur beni yalnız bırakmayın" diyerek sarılmaya kalktığında insanların ellerinde bir şeyler taşıdığını fark ederek kenara geçti ve Çetinkaya ailesinin içeri geçmesine müsaade etti. İçeri giren ve ellerindekileri kenara koyan hanımlara sıkıca sarıldı Tuğba ve ne kadar heyecanlı olduğunu titreyen vücuduyla anlatmış oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELALI HAN'IM
RandomSıradan günlerin sıradan insanlarıydı onlar. Sıradan ilerleyen hayatlarında hiç beklemedikleri bir anda kader karşılaştırdı onları. Ne kötü adam var bu hikayede ne de kötü adama körü körüne aşık saf ve masum kız. İçimizden birileri onlar. Her gün...