bir| tanrı ve öğretmen arasında bir canlı formu

6.6K 565 490
                                    

Okulun sıradan sandığım bir gününde sıramda oturuyordum, Jongdae ile birlikte elbette. Tamamen başıma geleceklerden habersiz, Jongdae elimi mor keçeli kalemle boyarken sırada arkama yaslanmış bir halde yeni gelecek matematik hocasını bekliyordum.

Fazla çalışkan biri olmasam da, hatta direk hocaların suratıma tükürmeye fırsat kolladığı biri olduğumu söyleyeyim, matematik hocamı severdim. Gitmesi sinirlerimi bozmuştu ve yeni olana atacak olduğum atarlı giderli bakışlarım çoktan hazırdı.

Jongdae elime bir papatya çizmeyi henüz bitirmişken.

İçeri girdi, girmek denebilir mi tam emin değilim, süzülmüş de olabilir çünkü, artık sınıfta kaç kişi varsa donup kaldı. Gözlerimizi kırpıştırıp olayın gerçekliğini kavramak adına saf saf bakınırken sınıfın hormon salgılama oranı yüzde doksan altı oranında artmıştı. Abarttığımı düşünmenizi istemem ama bu tamamen illegal bir görüntüydü.

Arka fonda sexy back çalarcasına içeri giren yunan tanrısı masaya adımlayıp çantasını bıraktı. Herkes nefesini tutmuş bakıyordu ve eminim, birileri boşalmak üzere falandı o an. Yüzünde profesyonel bir ifade vardı, bir de yuvarlak çerçeveli gözlükler. Kimseden çıt çıkmazken ceketini de çantasının üzerine bıraktı ve nihayetinde bize döndü.

Daha sonra, ne bekliyorduk bilmiyorum ama beklenmedik bir şey oldu. Tanımlanamayan doğaüstü bu cisim birden gözleri ince birer çizgiye dönene kadar gülümsedi ve şirince kıkırdadı.

"Merhaba çocuklar!"

dedi daha sonra.

"İsmim Kim Jongin. Yeni matematik öğretmeninizim. İyi anlaşalım olur mu?"

Yemin ediyorum, arkadan birinin siktir dediğini duydum. Muhtemelen Chanyeol'dü ve çok haklıydı kardeşim, gerçekten de siktirdi.

Sanırım bize umursamaz bir bakış atıp derse başlayacağını düşünürdüm ki eğer yapsaydı arka sıradaki çocuk cidden boşalacaktı, Kim Jongin küçük bir çocuk gibi bizimle iletişime geçmek için can atıyordu. Sanırsam devrelerim tam o saniyede koptu. Kimse de benden farklı durumda değildi ama.

"Abi, benim başım döndü."

Jongdae transa girmiş gibi mor kalemiyle sıraya papatyalar çiziyordu hala, bir gözü de yeni öğretmenimizdeydi. Ona aldırmayıp sırayla isimlerimizi soran Bay Kim'i izlemeye başladım ben de. İletişime geçtiği her öğrenci nefes darlığı falan yaşıyordu ama okadar sıcak kanlıydı ki bir süre sonra hepsi rahatlıyordu. Sınıfta kimseyle iletişime geçmeyen elemanla konuşurken bile çocuk birden kahkaha atmaya başlamıştı ve herkes transa girmiş gibi sıranın kendisine gelmesini bekliyordu. Oturup bekledim ben de, zaten çok geçmeden tüm bakışlar üzerime yönelmişti bile. Jongin, Bay Kim dolup taşan neşesiyle bana bakıyordu.

"İsmim Sehun, Oh Sehun."

Cümlemin ardından hevesle devam etmemi bekledi fakat nasıl devam edeceğim hakkında pek bir fikrim yoktu. Sanırım bunu o da farketti.

"Nelerden hoşlanırsın Sehun?"

Adımı bu şekilde inlemenden. Kesinlikle bundan hoşlanırdım fakat o bunu şimdilik bilmese de olurdu. Onun yerine daha kurnaz bir cevap düşündüm. Adımın aklında kalmasını istemiştim ve bunu öylesine söylediğim cümleyle yapamazdım.

"Yüzmekten, dans etmekten ve,"

Burada yüzüme masumlukla ima dolu olmak arasında bir gülümseme yerleştirdim.

"Erkeklerden hoşlanırım Bay Kim. Sizin gibi erkeklerden."

Jongdae'nin tükürüğü boğazına kaçtı ve sınıftan biri tanrının adını haykırdı, sanırım Baekhyun'du, Kim Jongin ise şaşkındı. Fakat kendini toparlaması uzun sürmedi.

"İlgi alanların çok hoş Sehun, umarım kendi yaşlarında sana göre biri bulursun."

Şirince gülümsedi sonra, bana kızmamıştı. Kızsa daha güzel olurdu gerçi fakat o aramızdaki çizgiyi gözüme sokmayı tercih etmişti. Bilmediği şeyse benim oyunları kurallarına göre oynamıyor oluşumdu. Kim Jongin şuan katıksız bir ergen olduğumu düşünüyordu ve haklıydı da fakat, ben bunu ona unutturmasını çok iyi bilirdim.

"Azönce nelerden hoşlanırsın sorusuna bahçe çitleri cevabını verdim Sehun."

Jongdae beni düşüncelerimden alıp saçma sapan bir diyaloğa sokarken ona gerizekalı olduğunu söyleyemiyordum çünkü bahçe çitleri cidden güzel olabilirdi, tabloya Kim Jongin'i eklediğiniz sürece.

"Hem, sen yürek mi yedin oğlum, ne yapmayı düşünüyorsun senden bilmem kaç yaş büyük adamla?"

Omuzlarımı silktim. Sanki kendisi hiç bir öğretmene abayı yakmamış gibi konuşuyordu, edebiyat öğretmeni Kim Junmyeon'a ileri derecede saplantılı olmamış gibi. Tabii bu da apayrı bir olaydı ya, neyse.

"Sevişmeyi düşünüyorum Jongdae, oldu mu?"

Yüzüne itiraz eden bir ifade yerleştirip kendini arkaya attığında evde olsak çığıracağını biliyordum, ama o sadece ah, şu çocuk diye söylenmekle yetindi. Biz kendi aramızda ikinci dünya savaşını yeniden canlandırırken sınıftakilerin kendini tanıtma işi bitmişti.

Jongin yüzündeki gülümsemeyle tahtanın önüne geldi. Gömleğinin kollarını yukarı doğru katlamışken nasıl derse odaklanacağımızı düşünüyordu bilmiyorum fakat artık bu sersemlikten kurtulmam gerektiğinin de farkındaydım.

"Şimdi eski öğretmeninizin kaldığı yerden örneklerle devam edeceğiz. İlk soruya gelmek isteyen var mı?"

Bir anda matematik ortalaması 2.5 olan Chanyeol bile gürültüyle parmak kaldırdığında, ve Baekhyun kafasına şiddetle vurmasına rağmen o da parmak kaldırıyordu, Jongin şaşkınlıkla sınıfa baktı. Fakat bu şaşkınlığı bir kaç saniye sürmüştü, hemen sonrasında elini ağzına koyup şirince kıkırdadı.

Ve bu sefer o siktir sesi benden geliyordu.

---

bu hikayeyi buraya bırakıyorum, eğer olurda ilgi falan görürse yazarım ve eğleniriz birlikte♡

bir çeşit eşitsizlik] sekai ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin