Ve ilk bölüm sizlerle. Her türlü öneri ve görüş benim için önemli.
Bölüm sonu yorumlarınızı merak ediyorum. İyi okumalar dilerim.
#
O'nun gidişinin ardından neredeyse 10 yıl geçmişti. O yıllarda henüz 18 yaşında bir genç kızken şimdi 28 yaşında bir kadındım. Fernando'nun gidişinin verdiği üzüntüyle kolay kolay kendime gelememiş, toparlanamamıştım. Ben tam bu bunalım anlarındayken yanımda Jacob'ın olması bana güç veriyordu.
Fernando ile biz çocukluk arkadaşıydık. O'nun ailesi ile benim ailem sıkı dostlardı ve bizim bütün çocukluğumuz birlikte geçmişti. Ben gün geçtikçe büyürken O'na karşı olan hislerimde büyüyordu.
O'na aşıktım. Kendimi bildim bileli O'na aşıktım ve O'nu sevmekten hiç vazgeçmedim. Şu an Jacob ile birlikte olsam da ne aklımdan ne de kalbimden Fernando'yu çıkaramıyordum. O benim ilk aşkımdı. Bütün ilkerimi O'na vermiştim. İlk öpücüğümü O'na sunmuş, o tatlı dudaklarının tadını keyfini sürmüştüm.
18 yaşıma gelip O'na aşık olduğumu söylediğim de beni terslemiş, benden uzaklaşmıştı. Bununla ne kadar çok canım yansa da pes etmemiş, peşini bırakmamıştım. Ama O, son çare olarak benden kaçıp gitmeyi göze almıştı. O an bütün dünyam yıkılmıştı ve ben enkaz altında kalmıştım.
Ama yine de o enkazdan tutup beni çıkaran ve elimi tutup bana varlığını hissettiren Jacob olmasaydı kolay kolay toparlanamazdım. Onunla 2 yıllık bir ilişkimiz vardı ve beni hiç bir zaman zorlamamıştı.
Yıllar önce yaşadığım acı tecrübeyi ona üstün körü anlatmış ve bana zaman tanımasını istemiştim. O da beni incitmeyeceğine söz verip, bekleyeceğini söylemişti. Jacob bu hayatta sahip olabileceğim en iyi insandı. Bir dost olarak her zaman yanımdaydı ve kendimi onun yanında güvende hissediyordum. Ama Fernando'ya olan hislerimi bir türlü kurutamıyordum. O'nun sevgisi kalbimde hiç solmayacak bir çiçek gibiydi. Gün geçtikçe azalacağına, büyüyordu.
Jacob ile olduğum zamanlar amansızca aklıma Fernando gelse de bu düşünceleri hemen kafamdan atıp kendimi Jacob'a adıyordum. Onu üzmek bu hayatta isteyeceğim en son şeydi. Ama kalbimden Fernando'yu söküp atamıyordum. Ve ben çaresizce ona aşıktım.
Aynadaki yansımama bakıp iç geçirdim. Üzerime deri montumu geçirdim ve artık hazırdım. Çantamı da alıp aşağı kata yöneldim ve kapıyı açtım. Kapıyı açmamla karşımda Jacob'ı görmem bir oldu. O'nun gülen yüzüne aynı şekilde karşılık vererek kollarına sokuldum ve O'na sıkıca sarıldım.
Beni kollarıyla sarıp saçlarıma küçük öpücükler kondurdu ve ne kadar güzel olduğumu söyleyip elimden tuttu. Birlikte siyah arabasına doğru ilerleyip hemen yan koltuğa oturdum ve emniyet kemerimi taktım. O'nun arabayı süren ifadesine gülümseyip kendimi bu akşam yiyeceğimiz yemeğe odaklamaya çalıştım.
#
Otel odasının camından yansıyan yansımama bakıp iç geçirdim. Neden buradasın Fernando? Neden geçmiş peşimi bırakmıyordu. Aradan 10 yıl geçmesine rağmen onu ne kafamdan ne de kalbimden atabiliyordum.
18 yaşına geldiğinde bana olan aşkını itiraf etmiş ve o yumuşacık dudaklarıyla dudaklarıma sokulmuştu. Bana olan sevgisinin hayranlık olduğunu düşündüğümde hem onu hem de kendimi kırmıştım. Nasıl bu kadar aptal olabildiğimi şimdi anlıyordum.
"Olesya" diye fısıldadım dudaklarımın arasından. O bana aşıktı ben ise serserinin tekiydim. Onun aşkına karşılık veremeyecek kadar aciz bir adamdım. Elimdeki viski bardağındaki son damlayı da yudumlayıp masanın üzerine bıraktım.
Yatağın üzerinde duran mavi gömleğimi üzerime geçirip ceketimi giydim ve adımları dışarıya doğru yönlendirdim. Karnım gurulduyordu ve mideme bir şeyler inmesi gerekiyordu. O yüzden otelde yemek yerine arabaya atladım ve en yakın restorana doğru sürdüm. Orada beni bekleyen geçmişle karşılacağımı henüz bilmiyordum.
#
Jacob'ın beni getirdiği şık restorana geçip bize ayrılmış olan masaya yerleştik. Jacob incelik gösterip sandalyemi çekti ve oturmama yardımcı oldu. Ona teşekkür edip gülümsedim. Tam karşıma oturup elimi tuttu r ve garsona işaret edip menüleri getirmesini söyledi.
Birlikte yemek siparişlerimizi verip gelmesini beklemeye başladık. Yemekler gelene kadar suyumdan bir yudum alıp dudaklarımı ıslattım. Boğazım kurumuştu. Jacob'ın elimi tutan parmaklarının yerini bu kez dudakları aldı. Elimi usulca öpüp işaret parmağıyla yavaşça okşadı. Dokunuşu tüy gibi hafiti. İncitmekten korkarcasına elimi okşamaya devam etti.
J:Çok güzel görünüyorsun.
O:Teşekkür ederim. diyerek gülümsüyorum.
J:Ve çok güzel gülümsüyorsun.
Bir şey diyemeden tekrar gülümsedim. Onun yanında ne diyeceğimi bilemiyordum. Elim ayağıma dolaşıyordu. O ise bu suskun hallerime muzip bir sırıtışla cevap vermekte geç kalmayıp sırıttı. Garsonun siparişlerimizi getirmesi ile bu tatlı bakışmalarımız da son buldu.
İkimizde bir süre konuşmadan sadece yemeklerimize odaklandık. En son garson gelip boşalan tabaklarımızı götürüp, tatlı siparişlerimizi aldı ve yanımızdan ayrıldı. Huzurlu bir gecenin ardından elini tutup gözlerine içtenlikle baktım. Ona çok şey borçluydum.
O:Çok güzel bir yemekti Jacob. Teşekkür ederim.
J:Sen daha güzelsin Olesya. Hayatımı aydınlatıyorsun. Bir ışık gibi hayatıma girdin ve ben aydınlığa kavuştum. Teşekkür ederin sevgilim. Yanımda olduğun için teşekkür ederim.
O:Jacob, beni utandırıyorsun.
J:Utanma güzelim aksine mutlu ol.
O:Senin yanında mutluyum Jacob. Biliyorsun. Seninleyken güvende olduğumu hissettiğimi biliyorsun.
J:Biliyorum sevgilim. Ve ben çok şanslı bir adamım.
Gülümseyen ifadesi hiç değişmeden elini cebine atıp, hiç beklemediğim bir şey yaptı. Bana doğru uzattığı yüzükten gözlerimi bir an bile ayırmadan onun sesiyle bakışlarımı tekrar ona doğru yönlendirdim.
J:Benimle evlenir misin aşkım, karım olur musun?
Ben ise olanların şokuyla bir an bir şey diyemedim ve öylece gözlerine bakıp kalakaldım.
#
Biraz önce girdiğim mekana doğru yöneldim ve bana gösterilen masaya oturup siparişimi verdim. Siparişlerim geldiğinde garsona kibarca teşekkür edip yemeğimden bir lokmayı ağzıma attığım sırada bakışlarım önümdeki manzara ile donup kaldı.
Olesya... Gördüklerimle şok geçirsem de bu kısa şoktan hemen çıktım ve gözlerimi onların masasına doğru yönlendirdim. Bir adamın ona bir yüzük alması tek bir anlama gelebilirdi. Evlilik Teklifi...
Gördüklerimle hışımla yerimden kalktım ve onların masasına doğru adımlarımı hızlandırdım. Onların masasına doğru yöneldiğimde görüş açıma ilk Olesya girdi. Ona ifadesiz bir yüzle bakıp adını usulca fısıldadım.
F: Olesya..!