Gözümün içine bir ışık geliyo. Bu ne ya uzaylılar falan mı bastı bu şehri. Ufolar falan mı geliyo.
-Kumsaaaaaaaaaaallll uyan kızım.
Ne oluyo ya bu nasıl bir uzaylı sesi. Evet tam o iki saniye içerisinde dün akşam izlediğim bilim kurgu filminden etkilenerek gördüğüm rüya annemin beni uyandırması ve penceremden sızan şeytani ışık demetinin gözümün içine içine girip beni uyandırmasıyla son buldu. Halbuki ben çok iyiydim ya en son tesettürlü bir uzaylıya cami adresini anlatmaya çalışıyordum. Ha şimdi soracaksınız uzaylının camide ne işi var diye. Olamaz mı yani onlar da imana gelemez mi? Tamam tamam asıl nedenini anlatıyorum. Dün çalıştığım din dersi ve izlediğim bilim kurgu filminin karışımı tuhaf bir şey. Neyse kalktım ve aynaya baktım. Bu ne lannnnnnn. Fiyona gibiyim resmen. Shrekteki kız vardı ya aslında prensesti ama belli zamanda dev falan oluyordu. Neyse şu tipimi düzeltmeliydim yoksa Ateş beni gördüğü yerde fotoğrafımı çekerdi ve bu sefer ciddili bir şekilde beni okul grubuna atardı. Ben banyoda şu sıfatımı düzelttikten sonra her zamanki ritüelim olan ayna karşısında kabile dansıma başlamıştım ve kapım deli gibi çalınmaya başladı.
-Ateş sensin biliyorum. Çıkarsam o kapıyı çalan kolunu liğme liğme doğrar kasapta kıyma olarak çektirir pişirmeden çiğ çiğ yediririm sana haberin olsun.
-Yaaa Kumsal çık altıma yapıcam saman kafalı.
-Hayırrr çıkmayacağım.
-Bak içeride dans ettiğini biliyorum.
-Lannnn sen beni mi gözetliyon. Ateş yemin ederim o kapı deliğinden bakan gözlerini oyar klozete atar üstüne de sifonu çekerim.
-Yaaa bakmadım sadece senin gibi bir çatlağın yarım saattir tuvalette neler yapabileceğini düşününce direkt aklıma geldi.
Tamam Kumsal şu an dans seansını bırakman gerek.
-Al çıktım.
-Sonunda be. 1. Dünya Savaş'ı bu kadar uzun sürmedi.
Kahvaltı masasına oturduk işte. Tamam Kumsal şimdi içindeki Ümit Besen'i görüşürüz diyerek yolla. Neyse gayet sessiz bir kahvaltı masasıydı ve bir anda ohhhhhh be diye bir ses duyuldu. Ateş tuvaletten çıkmıştı. Neyse bugün çatlakları bize çağırmıştım ve onlar öğleden sonra geleceklerdi. Onlar gelene kadar çalışkan bir öğrenci olan ben test çözmeye başladım ve bir süre sonra kafayı yedim içimden matemetiği bulanlara sanatsal küfürlerimi sıraladım. Sonra türkçe çözerken bir soru için verilen öncülde "eve girerken ayaklarımızı çıkarırız" yazıyordu. Tabii canım kesin öyledir zaten biz eve girerken ayaklarımızı çıkarırız evde de emekleyerek yürüyoruz. Milli sporumuz. Ha bir de var ya geçen ben evden çıkıyordum bakkala gittim ve dönüş yolunda farkettim bir baktım ayaklarım çocuk mezarı gibi meğer yanlışlıkla Ateş'in ayaklarını takmışım. Tövbe tövbe ya neyse artık çıldırmıştım ve ders çalışmayı bıraktım. Odamdaki balkona çıktım ve resim yapmaya başladım. Tahmin edin ne çizdim. Burak'ın portresini. İki saatin sonunda çizim tamamen bitmişti ve benim bunu bir yere saklamam gerekiyordu. Eve saklasam her an bulabilirlerdi. Bu yüzden evimizin hemen yanındaki parka gittim çizimimi küçük bir kutunun içine koydum ve salıncağın altına gömdüm. Evet canım istediği zaman parktan alabilirdim ve kimse bulamazdı. İşimi bitirdikten sonra bir Sherlock edasıyla yürüyerek eve gittim.
-Yalnız Dr. Watson eve girerken ayaklarını çıkarmalısın bizde gelenek bu.
Bu düşünce suratımda aptal bir gülümsemeye yol açmıştı. Evde çatlaklarla yiyeceğimiz bir şeyler hazırladım. Ve saate baktığımda saat 2 olmuştu ama çatlaklar hala gelmedi. Tam çatlakları arayacaktım ki zil çalındı kapıyı Ateş açtı ve içeriye 7 kişi hücum etti. Olamaz Burak ve arkadaşları da gelmiş. Burak beni gördüğü an piç smile yaptı ve üzerime baktığım an Garfield desenli pijamalarımı fark ettim ve işte o an Dünya'nın en hızlı koşusunu yaparak iki saniye içerisinde üst kattaki odama çıktım ve üzerimi değiştirdim. Ama yaaaa bu nasıl rezillik. Şimdi siz diyeceksiniz bu kız parka da gitti hiç mi fark etmedi diye hemen cevaplayayım. Her yerde pijamayla gezebilecek kapasitedeyim. Ama Burak'ın olmadığı yerlerde. Neyse aynada kendimi Kumsal yok öyle bir şey çıkar onu aklından tarzı telkinlerimle avuttum ve işte şimdi onların yanına gitmeye hazırdım. Aşağı kata geldiğimde küçük kulaklarımın cinsel istismara uğramasını sağlayacak birtakım sesler duyuldu ve bu seslere havlama sesleri de eşlik etti. Hay Allah herhalde Ateş gerçek kimliğine büründü. Merakla içeri girdim ve içeride küçük tüylü bir ufaklıkla karşılaştım. Bu Burak'ın köpeğiydi. Onu biraz sevdim ve kavga eden çatlaklarla Burak'ın arkadaşlarını dinledim ve olayı anladım bunlar asansörde kalmışlar ve hepsinin de şarjı bitikmiş. Tesadüfe gel ya. Zaten kavga bittiği an hepsi aynı anda bütün prizlerimizi sömürdüler. O derece ki sırf onlar için elektrik parası isteyecektim. Neyse sonra biz hepimiz ayrı odalara doluştuk. Biz çatlaklar benim odamda gerisi ise Ateş'in odasında durdu. Bizim canımız çok cips isteyince ben cips almak için markete gidecektim. Asansöre bindim ve biri asansörü durdurdu. Tabii ki de Burak. O da tüylü dostu Karamel'i tuvalete çıkaracakmış. O parka gitti ben ise markete. Ben marketten dönerken peşime takılmış onu farkedince bu sefer de pantolonumu indirmeyeceksin değil mi dedi.
-Hahahha çok komik.
-Bak ne diyeceğim ben Karamel'i parkta biraz oyalayacağım istersen sen de bize katılabilirsin küçük testere.
-Olur.
Biz biraz bankta oturduk ve sonra Karamel gezmek isteyince parkta Karamel'i gezdirmeye başladık. Ve sonra enteresan bir şey oldu. Karamel salıncağın altına doğru gitti ve orayı kazmaya başladı. Ben bu arada bayağı bir ısrar ettim artık gidelim falan diye sonra Karamel'i de çekmeye başladım ama bu çabalarım hiç bir işe yaramadı. Sonuç Karamel kazınca sandık çıktı ve Burak merakla sandığı açtı ve içinden onun portresi çıktı. Ve bu anda ben dedim ki:
-Aaa ne güzel bir sihirbazlık numarası. Bence Aref bile bu kadarını yapamazdı. İyi numara. Helal olsun yapana.
-Aaa birileri beni çizmiş kim yaptıysa teşekkür ederim diyen Burak'ın tam o anda kafasını ısırdım ve biz kavga ede ede eve geldik ve bütün herkes salona geçmişti. İlk önce onlara açıklama yaptık ve sonra Ateş Burak kafana ne oldu deyince Burak da direğe çarptım görmemişim dedi. O anda ben içimden kıs kıs gülerken Burak beni gizlice cimcirdi. Hani misafirlikte annelerimiz yapar ya aynı o şekilde cimcirdi. Sonra da canımı acıttığı için 100 kere özür diledi. Lafın gelişi değil ciddi ciddi bana mutfağa gelir misin diye mesaj attı ve mutfakta yere eğilip benden 100 kere özür diledi. Bu Burak da bir garip çocuk ya. Sen canımı acıt sonra da yüz kere özür dile. Bir de özür dilerken ağlayacak duruma geldi. Ben de özrünü kabul ettim ve biz içeri girdik. Sonra Elif heyecanla hadi şişe çevirmece oynayalım dedi. Herkes kabul etti ve biz oynamaya başladık. Elif biz çatlaklara mesaj attı. Mesajda hadi gelin Burak'ın itiraf etmesini sağlayalım sadece küçük bir itiraf ne de olsa yazıyordu. Biz oyuna başladık ve beş dakika sonra şişe Elif ve Burak'a geldi. Elif soracaktı Burak ise cevaplayacaktı. Elif de tahmin ettiğiniz üzere kimi seviyorsun diye bir soru yöneltti. Burak kan ter içinde kaldı cevaplayamadı ama sonra Zehra aşkım ve Beyza aşkım hadi ama mızıkçılık yok diye ısrar edince Burak da Duru dedi. Tabii biz çok şaşırdık herkes şaşırdı ve ben ağlayacaktım az kalsın. Sonra kendimi tutamayıp tuvalete gittim ve ağlamaya başladım. Sonra etrafımızdaki Duru isimli kişileri düşündüm ve bir dakika benim ikinci ismim Duru. Ama bunu çatlaklar bile bilmiyor sadece benim ailem biliyor. Yuhh bu nasıl benim aklıma gelmedi. Tuvalette sevinç çığlıkları atmaya başladım ve bu arada çatlaklara mesaj attım.Anında çatlaklar biz sıkıldık diyerek benim odama geldiler sonra biz bayağı bir konuştuk ve ben sevinçten ölmek üzereydim. Çatlaklar bana çok kızdılar bu ufak detayı bilmedikleri için ama olsun. Günün sonunda karlı çıkan Kumsal Duru. Çatlaklar gidecekti ve ben onları uğurlamak için çıktığımda Burak'lar da gidiyormuş. Burak giderken bana göz kırptı. Şapşal yaa. Neyse onlar gitti ve ben Ateş'in elinde bir şey gördüm. Bu benim çizdiğim Burak'ın portresi idi. Sanırım Burak cebinden düşürmüştü ve Ateş beni odasına çağırdı. Bittin Kumsal.
BİR BÖLÜMÜN DAHA SONUNA GELDİK. UMARIM OKURKEN TEBESSÜM YÜZÜNÜZDEN EKSİK OLMAMIŞTIR.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİSCOLATA
ChickLitBu sıradan bir bad boy hikayesi değil. Bu biscolata erkeklerine aşık saf bir kız ve masum bir çocuğun tatlı aşklarının hikayesi...