Kumsal'dan
Arabaya bindik. Çalan şarkı beni Hakan hoca görmüş Kumsal moduna sokmaya başarmıştı bile. Bir an duraksayıp sadece şakıyı dinledim ve bu bizim şarkımız olsun diye heyecanla haykırdım ve Burak hevesimi kırarak
-Biz derken? işte tam o an odun Burak'ın kafasını ısırdım ve araba sarsıldı. Küçük bir detay daha. En son gördüğüm şey önümüzden bir kedinin geçtiğiydi ve hemen Burak'a seslenmemle beraber Burak arabayı durdurdu. Önümüzde ezilmiş küçük yavru bir kedi vardı. Ben kendimi tutamayıp ağlamaya başladım ve Burak hemen kediyi kucağına aldı hızlıca arabaya bindik ve Burak veterinere doğru hızlıca sürdü. Veterinere geldiğimizde kedi sanırım son nefeslerini veriyordu ve fark ettim ki Burak'ın gözünden de birkaç damla yaş akmıştı. Kedi Burak'ın kucağındaydı ve veteriner kedinin ameliyata alınması gerektiğini söyledi. Hemen kediyi ameliyata aldılar ve biz de dışarıda bekledik. Üç saat sonra ameliyat bitti , veteriner Hanım kedinin gayet iyi olduğunu ve sadece biraz dinlenmeye ihtiyacı olduğunu söyledi. Eğer sahiplenmek istersek yarın gelip onu alabileceğimizi söyledi. Tabii ki de ikimiz de aynı anda kediyi sahiplenmek istedik ve ortada çok büyük bir sorun vardı. KEDİ KİMİN OLACAKTI? İkimizin de benim, hayır benim diye kavga eden küçük çocuklardan farkımız yoktu. Sonunda ikimiz de kediye sırayla bakma kararı aldık ve yarın veterinere tekrar gelmek şartıyla küçük pisimizi görerek oradan ayrıldık ama bir sorun daha vardı. Kedinin ismi ne olcaktı? Burak'ın bir fikri vardı yani en azından ben düzgün bir fikir sanmıştım.
- Bence adı kedi olsun.
-Evet zaten senin adın da insandı.
-Tamam ya bir dakika buldum ismi pisican olsun.
-Tamam ya pisican olsun.
-Tamam.
Evet ismine de karar vermiştik. Her şey tamam. Ama bir şey eksik.
-Burak hadi kediye minder,mama falan bakalım.
-Tamam. Bir petshop'a gittik ve kedimiz için bir şeyler bakacaktık.Mama, minder tarzı şeyleri aldık sıra kıyafetteydi. Burak'a döndüm ve
-Hadi yavrumuza kıyafet bakalım dedim.
-Yavrumuz?
-Yani ikimizin kedisi, ikimizin de yavrusu manasında.
-Hımm tamam.
Alınması gereken her şeyi almıştık ve artık gitme vakti geldi. Arabaya bindik ve giderken Ömer beni aradı.
-Efendim Ömer
-Ya ben bir şeyler yapalım mı diyecektim
-Olur ben müsaitim.
-Tamam o zaman saat 5'te buluşuyoruz.
-Tamam.
Telefonumdan saate baktım ve saat 4.30du. Burak'ın beni Ömerlere bırakmasını istedim ve Burak hemen kabul etti. İyi anlaşamadıkları için kızar sanmıştım. Hiçbir şey demedi. Şaşırdım.
Burak'tan
Baba oldum lan. Pisican diye bir kedim var daha doğrusu kedimiz. Kumsal'ın yavrumuz demesi hoşuma gitmemiş gibi görünse de çok hoşuma kaçtı bee. Bu kelimeye bayılıyorum. Hoşuma kaçtı. Neyse oğlumuzun ilk kıyafetini de seçtik. Buraları da geçelim. Her şey çok güzel devam ederken bir yandan o sarı kafalı çocuk aradı. Tabii ki de Ömer. Sinirlenmemiş gibi görünmeye çalışsam da sinirden solunumumu kaplumbağa gibi münasip taraflarımdan yapmaya başlamıştım. Kendi ellerimle kızı o sarı kafalının evine bıraktım. Çıldırıcam. Kafamda ne yapacağımı planlarken aklıma müthiş bir fikir geldi. Tabii ki de takip edecektim. Olay mahalinden biraz ayrıldım ve yarım saat sonra dışarı çıktılar sonra bir parka gittiler. Bankta oturdular ve konuşmaya başladılar. Şaka mısınız tabii ki dudak okumayı biliyorum ama dudaklarını görebildiğim sürece. Lanet olsun ki ikisi de benden ters tarafa dönmüşlerdi. Sonra ikisinin arasında bir gülüşmeler birbirlerine kol atmalar falan. Dedim git oğlum oraya göster o sarı kafaya gününü. Hemen gittim ve sarı kafaya bir kafa attım. Sarı kafa durur mu o da karşılık verdi ve biz bayağı kavga ettik en son benim kaşım sarı kafanın da dudağı patlamıştı. Kumsal ise bir dakika Kumsal yoktu. Neredeydi ki?
TAHMİN YÜRÜTÜN. SİZCE KUMSAL NEREDE? HA OYLARI DA UNUTMAYIN.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİSCOLATA
ChickLitBu sıradan bir bad boy hikayesi değil. Bu biscolata erkeklerine aşık saf bir kız ve masum bir çocuğun tatlı aşklarının hikayesi...