1-Bölüm (DÜZENLENDİ)

342 70 202
                                    

1. Bölümle karşınızdayım arkadaşlar. Bu kitap her ne kadar ilk kitabım olsada sevgili okurlar, normal bir romanda 300 sayfayı aşkın 2016 yılında yazmaya başladığım bir kitap. Bölümleri düzenleyip okuyucu, vote ve yorumlara göre yeni bölüm yayınlıyorum. bölümleri olduğundan daha erken düzenleyip yorumlayarak atmaya çalışacağım. Bu yolda yanımda olan herkesi çok çok öpüyorum😘😙
______________________________________

Düşüncelerime o kadar dalmıştım ki evin önüde olduğumun farkına bile varmadım. Çantamdan anahtarları çıkardıktan sonra kapıyı açıp eve girdim. Saate baktığımda babamın eve henüz gelmediğini anlayınca derin bir nefes aldım. En azından bugün eve geç kaldığım için hesap vereceğim biri yoktu. Odaya çıkmak için hamlede bulunmuştum ki Nuray ablanın sesiyle duraksadım.

" Beliz tatlım, akşam yemeği için özel bir isteğin var mı? " diye sorarken yüzünde herzamanki gibi tatlı bir gülümseme vardı.

" Hayır. " dedim aynı gülümsemeyle ona karşılık verip odama çıktım.
Çantamı kenara koyup, krem renkli gardropdan beyaz penye şortumu ve siyah buluzumu alıp, odamdaki banyoya girdim.

Üstümü giyinip, elimi yüzümü yıkadıktan sonra odaya döndüm. Olduğum yerde odaya göz gezdirirken çalışma masasının üstünde dağınık halde olan kitapları toplamaya başlamıştım bile. Bir süre sonra kapı tıktıklandı.

" Gir! " diye seslendim gelen Nuray ablaydı,

" Beliz baban geldi. Yemek için seni bekliyor " demesiyle


" Tamam geliyorum. " dedikten sonra elimdeki kitabı yatağımın yanındaki komidinin üstüne bırakıp, aşağıya indiğimde babam çoktan masaya geçmişti.


Ağır adımlarla yürüyüp, sandalyeyi geriye doğru çekerek oturmamı kolaylaştırdım. Bana bakıp "Günün nasıl geçti?" dediğinde şasırdım. Buna pek önem vereceğini sanmıyordum kısaca "Güzeldi." deyip kestirip atmıştım sorusunu.


Yemek servisi yapılırken önümdeki kaseyi uzattım, sen sevdiğim domates çorbasından iki kepçe doldurup önüme koyarken Nuray ablaya teşekkür ediyorum.

Babamla başbaşa kaldığımızda beş dakikalık bir sessizliğin ardından bu sessizliği bozan taraf ben olmamıştım.

"Yarın kahvaltı yapmaya ne dersin?" dedi beni bugün ikinci defa şaşkına uğratarak.

"Başka zaman yapsak nasıl olur?" dediğimde kaşlarını çatarak bana baktı. Neden reddettiğimi anlamaya çalışıyordu. Bazen sorunlu bir ergen gibi davrandığımı düşünüyordum ama bu sefer haklıydım babam için önemli olan tek şey işleriydi ya da ben öyle düşünüyordum. Biraz da ben onun gibi davranabilirdim.

Gözlerimi ondan çekip yemeğime devam ettim sessizce. Doyduğumda çatalımı tabağın kenarına koyup " Ben doydum, sana afiyet olsun" dedim. Başını salladı hafifce. Kalkıp odama çıktım.


Odanın kapısını kapattığımda tuttuğum nefesi sıkıntıyla bırakıp yatağa oturmamla komidindeki annemin fotoğrafı gözüme takıldı.O an içimi bir hüzün kapladı. Fotoğrafı elime aldığımda gözümden istemsizce bir damla yaş çoktan firar etmişti,

" Neden anne? Neden beni bir başıma bırakıp gittin ki sanki?"
....

Yarım saat boyunca aralıksız hem ağlıyor hem de resme bakarak kemdimce dertleşiyordum. O kadar yorgun düşmüşüm ki uyuya kalmışım. Sabah kalktığımda uyuduğum yerde değildim, üstüme battaniye örtülmüş ve annemin resmi başucumdaki komidinin üstündeydi. Anlaşılan babam akşamki gerginlikten sonra, beni kontrol etmeye geldiğinde yatağa düzgünce yatırıp üstümü örtmüş olmalıydı yoksa gecenin bir vakti üşüyerek uyanırdım. Bu düşüncelerden sıyrılır sıyrılmaz, dirseklerimin yardımıyla yataktan doğrulup kalktım. Banyoya girerek elimi yüzümü yıkadım. Topuz yaptığım saçlarımı açıp banyodan çıktım.

RUHUMDAKİ İZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin