3

8.5K 577 212
                                    

Ozan: Elif, yanlış anladın.

Ozan: Gerçekten bak, öyle bir şey düşünmedim.

Ozan: Yapma böyle, sen benimle konuşmayınca kendimi eksik hissediyorum.

Ozan: Elif yapma güzelim ya.

Elif:-(Görüldü)-

Dayanamıyordu bu duruma. İki gündür aynı mesajları görmekten, canının acımasına dayanamıyordu. O gün kafede yok sayıldığından beri Ozan sadece mesaj atıyordu. Okula gitmemişti bu süre zarfında, annesine olanları anlattığında okula gitmesi için fazla ısrar etmemişti. Annesinin hemşire olması rapor işini kolaylaştırmıştı. En fazla iki gün alabilmişlerdi raporu, Elif için iki gün bile iki asır gibi gelmişti.

Bugün raporun son günüydü, mecburen okula gidecekti ve Ozanla aynı sırayı paylaşacaktı. Ders işlemedikleri için kulaklık takarım ve onunla konuşmaya mecbur kalmam diye düşündü. Kahvaltı yapmadan evden çıktığında annesinden azar işiteceğini bilerek suratını astı. Okulda yerim diye düşünürken durağa gelmişti.

Yarım saat sonra otobüsün gelmesiyle akbilini basıp arka tarafa doğru ilerledi. Sabah saati olmasından dolayı koltuklar doluydu, basamak kısmına oturup çantasından kulaklığını çıkardı.

Yarım saatlik mesafe de olsa otobüsün uğultulu gülürtüsünü çekmek hiçte iç açıcı değildi. İneceği durağına geldiğinde, yavaş adımlarla okula doğru ilerlerken giriş kapısındaki gördükleriyle kalbinde bir sızı peyda oldu.

Ozan ve ismini bilmediği ama Ozan'ın dilinden düşürmediği güzeli gördü. Her ne kadar canı yansa da ifadesiz suratıyla okulun kapısından girip, sınıfının olduğu kata çıkmaya başladı.

Sınıfa girdiğinde herkes ayrı bir dertteydi. Kimi test çözüp konu tekrarı yaparken, kimi cam önünde bahçedekileri izliyor, kimi ise uyukluyordu.

Yerine oturduktan sonra soru bankası kitabını çıkardı, çözmek istemesede soru tiplerine bakarak zaman geçirdi. Bu sırada kulaklığını çıkarmamış kendini müziğin eşsiz melodisine kaptırmıştı.

Koluna gelen ani temasla irkilen Elif, yanında olan bedene baktığında Ozan'la karşılaştı. Gözlerini önündeki kitaba çevirdiğinde, kulaklığın çıktığını hissetti.

"Görmezden mi geleceksin Elif?"

"Bir şey mi var? Yoksa seninle bahçeye mi çıkmamı isteyeceksin? Ama bana ihtiyacın kalmamış, muhabbeti ilerletmişsiniz."

Gördükleri aklına gelince içindeki o sızı kendini hatırlattı.

"Elif, özür dilerim. Amacım asla seni üzmek değildi. Yaptığımın açıklaması yok biliyorum, bir daha tekrarı yaşanmayacak desem affeder misin?"

Gözleri boşlukta gezinirken duydukları yüzünde kırık bir gülümsemeye yol açtı. Bazılarına göre kırılan kalbin tamiri için bir özür yeter düşüncesine kapılıp, karşısındakinin düşüncesini önemsemiyorlar.

"Peki, sana Laviva aldım desem?"

"Laviva kırılan kalbime iyi gelecek mi? Ya da oyuncak yerine konulduğum gerçeğini değiştirecek mi?"

Genç adam duyduklarıyla sarsıldı. Bu kadar mı kırılmıştı Elif ona. Çok sevdiği çikolataya yüz çevirecek kadar. O an anladı Ozan, farkında olmadan Elif'i yaralamıştı.

"Seni oyuncak yerine koymadım, koyamam da zaten. Sen bendeki yerini bilmiyor musun?"

"Biliyorum, ama benim bildiğimle sendeki yerim farklı galiba?"

Ozan, üst üste gelen sözlerle ne yapacağını şaşırmıştı. O gün Elif kafeden ayrıldıktan sonra anlamıştı Elif'le konuşmadığını.

"Bak bana. Yüzüme bak Elif, seni ne zaman yalnız bıraktım ben?"

Sustu Elif. Susmak, verilecek en güzel cevaptı. Susup konuşmamak, artık Elif için tek çıkar yoldu.

Tüm gün boyunca konuşmayan ikili çıkışta da konuşmadılar. Bahçe kapısına geldiklerinde Ozan konuşacağı sırada yağmur damlaları yüzlerine vurmaya başladı. Bir anda hızlanan yağmurla ne yapacaklarını bilemediler.

"Ozan! Beni eve bıraksana!" Bakışmalarını bölen ses aslında aralarına giren düşmandı.

"Geliyorum!" Elif'e döndüğünde yaptığı hatayı anladı.

"Bekletme kızı hadi git." Kapişonunu çekip yağmurun altında giden kızın arkasından bakan iki kişi vardı. Biri pişmanlıkla diğeri ise zaferle...

***
Merhaba! Sözüm vardı birine o biliyor kendini...



Bu satıra bölüm hakkında görüşlerinizi belirtiniz...

Sizi seviyorum...

Elif || Texting ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin