7

8.2K 534 204
                                    

Multi Medya: Sancak- Zaman Nasıl Çözer?

Ozan: Çıkışta neden beni beklemedin?

Ozan: Tek başına gitmek ne oluyor?

Elif: Kaç haftadır tek gidiyorum. Şimdi mi aklına geldi?

Ozan: İdil'i bıraktıktan sonra beraber gidebilirdik.

Elif: Sonuçta sevgilin, belki rahatsız olur yanınızda olmamdan.

Ozan: Sanmıyorum, ve bir daha söylemeyeceğim. Çıkışta beni bekle.

-Görüldü-

Aradan geçen bir aydan sonra Ozan, Elif'i boşladığını fark etmişti. İdil'e olan hislerini yorumladığında aldığı karşılık koca bir hiçlikten ibaretti. Elif'e olan hislerini ise dile getirecek cümle bulamıyordu. Elif onun için korunması gereken bir mücevherdi ve şimdi koruması gereken mücevher müzaideye sunulmuştu.

Duru güzelliği ile dikkatleri üzerine çektiğini fark ettiğinde ise sinir bünyesini ele geçiriyordu. İdil de sinirini tetikliyor, sürekli Elif'in etrafındaki erkeklerden bahsediyordu. Bu da Ozan'ın sinirlenmesine sebep olmuştu.

Bir ay önce yemekhanedeki esmer çocuğun Elif'in yanında sıklıkla gördüğünde duruma el atmasının zamanı gelmişti. Bir gün öğle arasında çocuğu kıstırmış; Elif'ten uzak durması gerektiğini anlatan kısa bir konuşmadan sonra esmer olan,

"İdil ile değil Elif ile ilgileniyorum. Yani beni uyarmana gerek yok. Elif senin sadece arkadaşın." dedikten sonra Ozanı orada bırakıp Elif'in yanına gitmişti. O an Ozan yüzüne çarpan gerçekle sarsıldı.

Ozan Elif'i kıskanıyordu...

***************************************************************

Günler su misali hızla akıp giderken, Elif için en acı güne gelmişti. On yıldır kanayan yarası bugün de sızlamaya başlamıştı. On yıldır hasret olduğu baba kokusu burnunda tüterken, en güzel gününü en acı güne çeviren kaderin de vardır bir bildiği diyerek odasından çıktı.

Annesi on yıldır olduğu gibi bugün de dimdik ayaktaydı, kahvaltı sofrasını hazırlamıştı. Kısa süreli bir kahvaltıdan sonra, anne kız sarılmış bir süre öyle kalmışlardı.

"İyi ki varsın güzel kızım. İyi ki doğurmuşum seni. Sen olmasaydın ben.. ben dayanamazdım Elif'im.."

"Sen de iyi ki varsın annem..." diyerek yanağına bir öpücük kondurup, evden çıktı.

Durağa geldiğinde kulaklığını takıp otobüsü beklemeye başladı. Bu şarkıyı her dinlediği 0 aklına bir şey geliyordu. Sekizinci yaş günü...

O gün mutlulukla başlamıştı. Peşi sıra gelen heyecan ve sevinç yerini acı ve göz yaşına bırakmıştı.

Uyumadım günlerdir gelirsin diye inan.
Ne bi' kinim var sana ne de başkasın bana,
En huzurlu günlerdi benimdin diye dünya,
Ufacıktı sen bana gidiyorum diyene kadar

İyi olmam için sus ne olur.
Dön ya da ver bi' umut.
İyi olmam için sus ne olur.
Ya dön ya getir sonumu...

O gün geçmek bilmemişti. Annesinin ve kendisinin gözünde yaş dinmemişti. Gelenler bir bir giderken evde tek kalmışlardı. Gözleri pencereden ayrılmamış, bir umut babasının gelmesini beklemişti. Ama babası gelmemişti...

Zaman nasıl çözer hesap ver anlamıyor musun?
Her uyku haram gecelerim ve bir de ansızın nefretim,
Gel bir de burdan bak hangisi zormuş hangisi korkunç...

Zaman geçiyordu, hem de öyle bir geçiyordu ki kanatırcasına. Acıtırcasına geçiyordu. Ama geçiyordu.

Sınıfa girdiğinde bazı sıralar dolmuştu. Bunlardan biri de Ozan'ın sırasıydı. İdil telefonunda bir şeylere bakarken Ozan yanında yoktu. Telefondan kafasını kaldıran İdil, Elif'i görünce son darbesini yaptı.

"Ooo.. doğum günü kızı gelmiş. Ama neden mutsuzsun doğum günü kızı. Yoksa Ozan doğum gününü kutlamadı mı?" Sözleri ok olup Elif'in göğsüne bir bir saplanırken derin bir nefes aldı.

"Uğraşma benimle İdil." Kısık bir sesle mırıldanıp sırasına geçecekken gelen sesle ayakları olduğu yere çakıldı.

"Elif'in doğum gününü unutmadım İdil. Sadece doğum gününü kutlamıyoruz. Bilmediğin şeyler hakkında yorum yapma." dedi.

"Ne saçma şey. Doğum günü kutlamaz mı?" dedi İdil.

"İnsanın babası doğum gününde öldüyse kutlanmaz İdil." dedi Elif. Sol gözüden akan bir damla yaşı hızla silip çantasını bırakmadan sınıftan çıkıp gitti.

Ozan, duyduğu kısık sesle hareket yetisini kaybetmişti. İdil'in söylediklerine müdahale edemeden kısık ve yıkık sesle olduğu yerde kaldı. Yanından bir rüzgar gibi geçen Elif'i gördüğünde kalbi sıkıştı. En son sekiz yaşında ağlarken gördüğü o küçük kız geri gelmişti. Gözleri avına odaklanmış avcı misali idil'e bakıyordu.

"Uzun bir süre gözüme gözükme İdil. Hatta hiç gözükme. Geldiğin sınıfa geri dön." diyerek Elif'in peşinden gitti.

Çıkış kapısında gördüğü bedenle hızla oraya adımladı. Ruhu çekilmiş kızı kolundan tuttuğu gibi kendine çekti.

"Özür dilerim güzelim. Onu hayatımıza bu denli soktuğum için özür dilerim. Çok özür dilerim..." dedi. Gözlerinden akan yaşların farkında olmadan Elif'e sarılmaya devam etti.

Ozan'ın kollarından kendini geri çeken Elif, gözleri ıslak bir Ozan ile karşılaşmayı beklemiyordu. Elleri kendinden bağımsız bir şekilde Ozan'ın gözlerine uzandı. Kırılmasından korkarcasına göz altlarını okşadı.

"Ağlama..." dedi Elif. Boğazındaki yumrudan kurtulmak istercesine yutkundu.

"Ağlamıyorum ben." dedi Ozan burnunu çekerken.

"Tabii, tabii ağlamıyorsun."

"Ağlamıyorum tabii. Gözüme toz kaçtı." diyen Ozan az da olsa Elif'i gülümsetmek istemişti. Parlayan gözlerle de amacına ulaştığını anladı.

"Hadi o zaman Burger King'e gidelim." dedi Elif'in omzuna kolunu dolayıp okuldan çıktılar.

"Sabah sabah Burger King mi?" dedi. Düşenceli bir şekilde sırıtan Ozan,

"Önce avmleri dolaşırız, sonra da Burger King yeriz." dedi.

Geldikleri avm den içeri girdiler. Güvenlikten geçtikten sonra yürüyen merdivenlerden ilk kattaki mağzaları dolaştılar. Elif, kitap bakmak için bilinen mağzaya girdi, peşinden de Ozan. Ozan, rafların arasında kendini kaybeden Elif'i bir süre izledi.

Önceden hep topuz yaptığı saçları şimdi omuzlarında salınıyordu. Siyahları hafif belli olan gri saçları, pürüzsüz suratı ve göz kapağındaki eyelenir ile çok güzel duruyordu. Güzelliği şimdi gözler önündeyken etrafı kolaçan etti. Herkes kendi halinde, kitapları karıştırıp bazılarını alıyorlardı.

Bir süre sonra  üst kattaki yemek bölümüne gittiler. Elif boş bir masaya geçtiğinde, Ozan da ikili menü siparişi vermişti. Etrafta gezen liseli grupları görünce istemsizce Elif'e baktı. Telefonu ile ilgilendiğini görünce rahat bir nefes aldı. O sırada siparişi hazırlayan görevlinin seslenmesi ile menünün parasını ödeyip masaya yöneldi.

"Al bakalım bu patatesin, bunlar ballı hardal ve ketçap, buda mayonezsiz burgerin. Kolanı da koyalım. Afiyet olsun." dedi. Elif'in sevdiği menüyü önüne teker teker dizdi.

"Teşekkür ederim." dedi Elif. Uzun zaman sonra ilk defa Ozanla baş başa kalıyorlardı. Aylar sonra ilk defa ona bu kadar yakından bakıyordu. Sanki İdil hayatlarına hiç girmemiş gibi.

"Afiyet olsun güzelim." diyerek burgerinden büyük bir ısırık aldı. Patatesini tepsiye döküp, tuzu da serpiştirdi. Aylar sonra ilk defa ikisi de huzurlu ve mutluydu.

***
Merhabalar! 900 küsür kelime olan bir bölüm oldu. İnanın uzatmak için elimden gelini yaptım. Bazı bölümler sadece yazışmadan ibaret olacak ve kısa olacak. Şimdiden söyleyeyim.

Onun dışında kitabı ve Elif'i benimseyen herkese sonsuz teşekkürler.

Kısa hikaye de #399 u gösterdiniz bana.❤ Ne kadar teşekkür etsem azdır.

Sizi seviyorum...

Elif || Texting ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin