[X]-1

727 81 23
                                    

Kapıyı tıkladım. Açmasını beklerken sabırsızca yerimde sallanıp duruyordum.

İçeride Minhyuk ve Rin'in dışında başka vampirlerin de olduğunu bilmek beni içeri girmek konusunda tereddütlü davranmaya değil, aksine içeriye daha çok girmek istemeye itiyordu.

Konuştukları konuyu bilsem de, onları dinlememin bana hiçbir fayda sağlamayacağını bilsem de oraya girmek ve Minhyuk'un başının belada olmadığından emin olmak istiyordum.

Bugün toplanma sebepleri muhtemelen diğer vampirlerdi, Minhyuk'un peşini bir türlü bırakmayan vampirler.

Benim yaşadığım yeri kendi bölgeleri ilan etmeleri normaldi, duyduğum kadarıyla bütün vampirler zaten böyle yaşıyordu. Fakat sorun tam olarak bu değildi, asıl problem onların Minhyuk'u bölgelerinden uzaklaştırma konusunu fazlasıyla abartmış olması ve işlerin bölge korumaktan farklı bir biçim almasıydı.

Minhyuk'un şu anda içeride konuşuyor olduğu kişilerin de hiç çekinmeden güvenebileceği kişiler olduklarından emin değildim, kalıbımı basabilirdim ki oradakilerin çoğuyla daha önce tek kelime dahi etmemişti. Bir tek Rin'e tam anlamıyla güvenebilirdi, ikisinin birlikteykenki hareketlerinden bunu sezmiştim.

Kapı açıldığında nefesimi tutup kapıyı bana açan kişiye baktım. Onu tanımıyordum, ve beni baştan aşağı süzen gözleri fazlasıyla rahatsız hissetmeme neden olmuştu. Uzun süre beni süzdükten sonra burnunun belli belirsiz titrediğini fark ettim, yavaşça başını arkasına çevirip içeriye doğru seslendiğinde içeriden gelen uğultular anında kesildi ve etraf sessizliğe büründü. "Hey, burada bir insan var."

Yanlış yere gelmemiş olmak için dualar ederken ben de karşımdaki kişiyi süzdüm. Teni beyaz sayılırdı, altında kot pantolon ve üstünde kolları parmaklarına kadar uzanan çizgili, siyah beyaz, ince bir kazak vardı. Yırtık izlenimi veren kazağın kol uçlarında parmaklarını geçirmesi için delikler vardı ve o, bu delikleri o kadar güzel kullanmıştı ki bu kazağın ona ne kadar yakıştığını düşünmeden duramadım.

Başını geriye doğru çevirdiğinde boynuna yapışık kemer biçimindeki kolyesi gerildi, o başını yeniden bana çevirene dek bütün vücudunu baştan aşağı süzmüştüm. Saçları da çok güzeldi. Ama duruşu ve etrafa bakışları, korkutucuydu. Vampir olduğunu bilmeyen insanları bile korkutabilecek soğukluğa sahipti, ürpermiştim.

Üstüme doğru bir adım attı. Elini saçlarıma uzatıp, bir tutamını çektikten ve burnuna götürüp kokladıktan sonra bakışlarını yüzüme çevirdi. Tir tir titriyordum. Sanki her an üstüme atlayıp damarlarımdaki bütün kanı emebilecekmiş gibi hissediyordum, hayatımın tehlikede olduğunu hissediyordum.

"Yuta?"

Arkasından seslenen kişinin sorgulayan ses tonu, Yuta'nın benden uzaklaşması için yeterli olmuştu. Elini saçımdan çektiğinde ve geri çekildiğinde yoğun parfüm kokusu da çevremi terk etti. Yuta yakınımdayken buz kesilen vücudum, o benden uzaklaştığı anda çözülmüştü ve bedenim artık gözle görülür şiddette sarsılıyordu. Korkudan başım dönüyordu, hala bayılıp gitmemiş olmam bir mucizeydi.

Yuta kenara çekildiğinde ve Minhyuk beni gördüğünde, gözlerindeki öfkenin yerini bariz bir tedirginlik almıştı. "Neden buradasın? Sana gelmemeni söylemiştim..."

"Çünkü işlerin yolunda gittiğinden emin olmak istedim."

Devam etmem için bekledi, onun yanına kadar gitmemin tek nedeninin bu olmadığını biliyordu.

"Çünkü... Merak ettim?"

Minhyuk'un kabul edebileceği herhangi bir bahane bulana dek, sebeplerimi sunmaya devam edecektim.

vampire: lee minhyukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin