[X]-6

686 84 0
                                    

Gülümsedim. O kadar geniş gülümsedim ki, yılların yorgunluğunu üstümden atmış olmanın verdiği rahatlık kendini bu mutluluğun yanında belli edemedi bile. Farkında olmasam bile, yıllardır ben de yorulmuş olmalıydım. Minhyuk kadar olmasa da, her gün aynı şeyleri yaşamak yorucu olmaz mıydı? Sadece bir gün bile onu hatırlamaya çalışmak yıllardır onun gibi ortadan kaybolup duruyormuşum gibi hissettirmişti bana. Yorgun, fakat emeğinin karşılığını almış gibi hissediyordum.

Asıl böyle hissetmesi gereken kişinin Minhyuk olduğunu fark ettiğimde elimdeki gül yaprağını avucumun içinde sıkıp ayağa kalktım. Rüzgardan sonra odanın bir kenarına yığılmış yapraklara dolu gözlerimle baktım. Gözlerimi kırpıştırdığımda düşen gözyaşım beni yeniden ağlamam için zorlarken, kendimi tutmadan hıçkırıklarımın serbest kalmasına izin verdim ve yavaşça yatağın üstüne oturdum.

Hatırlıyorum işte, demek istemiştim ona. Hatırlıyorum, sonunda. Başardın, bugün seni unutmadım, demek istemiştim. Ancak bunu söyleyebileceğim biri yoktu ortada, hafızam yerine gelse de Minhyuk hala ortada yoktu.

Saate bir kez daha baktım. 7:30. Gözlerimi kapattım, başımı tavana kaldırıp sessizce mırıldanarak sesimi ona duyurmaya çalıştım.

"Lee Minhyuk,"

Kollarıma gözyaşlarımı sildim. Titrek sesim bu kez konuşmamı fazlasıyla zorlaştırsa da, belki de her seferinde aklıma gelen ancak her seferinde unuttuğum o soruyu sordum. "Kaybolduğunda ne oluyor?"

vampire: lee minhyukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin