Aniden aklıma gelen fikirle elini bırakıp yataktan indim, hızlı adımlarla masamın yanına gidip çekmeceden bir kutu çıkardım. Kutuyla birlikte yatağa döndüm, kutunun içinden üç farklı renkte kalın ip parçası çıkardım. Renkler siyah, beyaz ve kırmızıydı. İpleri bir araya getirip birer uçlarını birbirine bağladıktan sonra düğümlü kısmı Minhyuk'un eline verdim. Kalan kısmı hızlıca ördüm, sonuna bir düğüm daha attım. Ortaya çıkan uzun, örgülü ipi Minhyuk'un bileğine iki kez dolayıp bağladım. Sarkan uçları bileğinin alt kısmına sokuşturdum.
"Bunu yeniden görürsem seni hatırlayabilirim." Başımı kaldırıp yüzüne baktım ancak yüzüne bakmamla başımı tekrar aşağı çevirmem bir olmuştu. Yine dolmuştu gözleri.
Elimi bileğinden indirdim, başım aşağı eğik vaziyette bekledim. Söyleyecek sözüm yoktu, onu rahatlatamazdım. Bu yüzden yüzüne bakacak cesaretim de yoktu.
"Niye ağlıyorsun?"
Sebebini bilmiyormuşum gibi sorduğum soruya Minhyuk'un cevabı sözlerle değil, hareketlerle olmuştu.
O an, aslında ağlamasının sebebini bilmediğimi fark ettim. Üstündeki kapüşonlunun kolunu dirseğine kadar sıyırdığında ortaya çıkan, bileğinden dirseğine kadar uzanan onlarca bilekliğe şaşkın gözlerle baktım. Her biri benim birkaç dakika önce yaptığımla tıpatıp aynı olan bileklikler, gözüme tamamen yabancı görünüyorlardı.
Bilekliklerin hepsini ben yapmış olmama rağmen.
Kolundan tuttum. Elim aynı anda üç bilekliğe birden değiyordu, gerçekten sayıları çok fazlaydı. Ne kadar zamandır, Minhyuk için aynı şeyleri yaparak onu hatırlamaya çabalıyordum? Kullandığım yöntemi bile değiştirmemiştim. Sürekli aynı şeyleri yaşayıp duruyorduk ve Minhyuk bunların hepsine katlanabiliyordu.
Başım, önümde oturan Minhyuk'un omzuna yavaşça düştü. Gözlerimden akan yaşları görmemesi için yüzümü saklamaya çalışıyordum. Çünkü daha fazlasını kaldıramazdım ve beni bu halde görmesini istemiyordum. Her şey doğruydu. Minhyuk'un anlattığı her şey, belki de bildiğimden daha fazlası, gerçekten doğruydu.
"Yapma," Sesi titrerken söylediği sözcük kalbimi sıkıştırmıştı.
Ne için söylediğini bilmesem de, farkında olmadan durmaksızın onun üzülmesine sebep olacak şeyler yaptığım ortadaydı. Yapmamamı söylediği her şey, hafife alınamayacak kadar üzücü şeylerdi. Minyuk artık benimle görüşmeyi kesmek bile istiyor olabilirdi, kendine daha fazla zarar vermemek için daha fazla yanıma uğramamayı... Ancak bu isteğini yerine getirecek iradeye sahip olmadığı belliydi.
Ve benim de yanıma daha fazla uğramasını istediğimi biliyordu. Büyük ihtimalle her gün, bugün yaptığını yapıyordu. Bugün yanlışlıkla karşılaşmış da olsak, büyük ihtimalle her gün yanıma uğruyordu.
Onu her seferinde unutsam bile, kendisini her seferinde onu tekrar görmek isteyeceğim kadar sevdiğimi biliyordu. Zihnimdeki anılar silinse bile kalbimdeki hislerin hala yerinde durduğunu ve onu unutmuş bile olsam, yeniden gördüğüm anda kalbimin daha farklı atmaya başlayacağını biliyordu.
"Beni her gördüğünde unutmamak için günlük tutmayı bırak."
Bu zaten tam da benim aklıma gelecek fikir, diye düşündüm ilk başta. Tam da benim yapacağım hareket.
Ancak sonrasında, Minhyuk için ne kadar üzücü olabileceği geldi aklıma. Onun için bugün bunu yapmamaya karar verdim, sonraki günlerde unutup yeniden yapabilecek bile olsam en azından bugün günlük yazmamam Minhyuk'u mutlu ederdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vampire: lee minhyuk
Fanfic"Adım Minhyuk. Yeniden tanışalım mı?" 〜* leeminhyuk ≪ *〜 >(Kimi No Na Wa adlı animeden esinlenilerek yazılmıştır.) 〜* |WITCH - 6| • tamamlandı •