Bölüm 34

8 0 0
                                    

Evde geçirdiğim her saniye biraz daha beynimi yiyor, biraz daha kafamda kuruyordum. Tuğçe'yle takılıyordu sadece burası tamam. Benim gittiğim gece onunla hiç ilgilenmemişti burası da tamam. Peki fotoğraflar ne zaman kalkmıştı? Peki bana gel dediğinde Tuğçe'ye yol vermiş miydi? Peki bana neden gel demişti? Bana bir şey vaad etmediğini söylemişti evet. Ama eğer Tuğçe'ye yol verdikten sonra bana gel dediyse bu işte bir şey mutlaka vardı. Belki de beni görünce mutlu oluyordu. Belki gerçekten dediği gibi bana bir şey hissetmiyordu. Ama ya diğer durum geçerliyse? Olamaz mıydı yani? Belki ben gidince beni ne kadar sevdiğini anladı ve döndüğüm zaman da biz kavuşacaktık. Ama ben dönmedim. Belki tam olarak emin olamadı hislerinden ve beni bir kez daha görmek istedi. Belki görünce ne kadar sevdiğine emin olacaktı ve her şey başlayacaktı?

Saçmalama Alkım ya... Adam sana neler yazdı sen hala umutlanmaya devam. Hiç akıllanmayacaksın hiç. Sil kafandan bu düşünceleri. Belki de bu geceden sonra Güneş'i bir daha görmeyeceksin. Ne yap et bu gecenin tadını çıkarmaya bak.

Gökmen "Seni almaya geliyoruz." Diye aradığında ayrılmamızın üzerinden yaklaşık dört saat geçmişti. Hava kararmıştı ve bir ara duran yağmur yeniden başlamıştı. Bütün planlarımı alt üst eden yağmur... Şemsiyeden nefret ediyordum. Bugüne dek de kolay kolay kullanmamıştım. Ama makyaj yapmıştım bir kere. Güneş'i son görüşüm olabilirdi sonuçta. Beni güzel görsün istemiştim son kez. Gerçi bu adam ne hallerimi görmüştü ama olsun. Bu kez güzel görmeliydi. Yağan yağmur buna çok da müsaade edecek gibi durmasa da bir şey yapmam lazımdı.

"Biz geldik."

Gökmen'in mesajı gelmişti bile. Artık yapabileceğim hiçbir şey kalmamıştı. Halihazırda spor duran elbiseme kapüşonlu montumu da ekleyince kızlarla ev partisi için hazırdım. Hiç içime sinmemişti ama bu saatten sonra üzerimi değiştirme şansım da yoktu. Botlarımı ayağıma geçirip evden çıkarken Güneş'i gördüğüm an takınacağım yüz ifadesi üzerinde çalışıyordum. Gözlerimdeki anlam ne olmalıydı acaba? Nefretle mi bakmalıydım yoksa hala sevgi dolu mu? Off çok kararsızdım. Aaa resmen gelmişlerdi. Genelde geldik dediklerinde yolun yarısında olurlardı ama bu kez kapının önündelerdi. Yani Gökmen oradaydı evet ama Güneş gözükmüyordu.

-Selam!

-Naber güzellik? Diye sarıldı Gökmen. Daha dört saat önce beni görmemiş gibi.

-İyidir canım seni sormalı? Güneş nerede?

Dilin kopsun Alkım! Hiç durma sor hemen. Burada bir yerdedir yani ne soruyorsun kessene sesini.

-Buradayım! Diye arabanın arkasından kafasını uzattı Güneş. Kaldırıma oturmuş, ceketinin kapüşonunu da kafasına çekmişti. Yüzüme bakıyordu. Elindeki telefonun ışığı yüzünü aydınlatıyordu. Allah'ım! Bir çift göz nasıl bu kadar güzel bakabiliyordu? Yarım yamalak bir tebessüm, bir ağıza nasıl bu kadar çok yakışıyordu?

-Aaa selam! Naber? Diye saçmaladım Güneş ayağa kalkmış bana doğru gelirken.

-İyiyim canım. Seni sormalı asıl? İstanbul yaramış anlaşılan.

Canım mı? Aferin sana Güneş ya! Kafamda kurduğum onca senaryoyu yerle bir ettin be adam! Senden bilmem kaçıncı vazgeçişime de bok sürdün. Sittin sene daha uğraş dur şimdi.

-Nesi yaramış be? Nereden çıkardın? Derken tam bir çingeneye benziyordum. Sesimi olması gerekenden fazla yükseltmiştim. Yapmacık olduğu da fazlasıyla belliydi. Öyle ki beni en doğal hallerimle tanıyan Güneş bile şaşırmıştı bu tavrıma.

Alkımın GüneşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin