Bölüm 35

7 0 0
                                    

Yemeğimiz bitene kadar diken üzerindeydim. Güneş her an önemli bir konuşma yapacakmış gibi hissediyordum. Çünkü dediğimiz gibi yalnızca mumlarımız eksikti. Güneş konuşmak için muma ihtiyaç duymazdı. Gerçi romantik ortama da gerek yoktu onu konuşturmak için. Kafamda kurduğum onca senaryodan hiçbiri gerçekleşmedi. Hala bir umut ağzından bir çift güzel söz duymayı bekliyordum. O ise babasının yeni alacağı BMW'yi anlatıyordu. Annesinin ona "Cano" diye seslendiğini falan...

Masayı topladığımız sırada Gökmen nihayet odadan çıkıp yanımıza geldi. Sarışın mavi gözlü çocuğun yanakları ve gözleri kıpkırmızı olmuştu. Elindeki şişe boştu. Nasıl içmişti kim bilir? Keyfi de fazlasıyla yerindeydi.

-Ooo ne çabuk yediniz ya?

-Sen gelmek için biraz gecikmiş olmayasın?

-Abim aradı napayım. İzmir'e gelecekmiş.

Hadi bakalım. İki tanesi yetmezken üçüncüsü de geliyordu. Abiydi gerçi. Belki onun aklı başındaydı. Belki bunları çekip çevirirdi. Ya da aynı kafadalardı. Kafa kafaya verip daha çok dağıtacaklardı. Güneş'in sevinmesine bakacak olursak tam da böyle olacaktı.

-Ooo Serkan abi mi geliyor? Oley bee gelsin ya özledim valla!

Gelsin tabi. Az dağıtıyordunuz, az kontrol etmeye çalışıyordum zaten sizi biraz daha uğraşırım canım ne var ki! Bana hiç acımayın zaten.

Gökmen tekrar odaya dönerken Güneş bira almak için dışarı çıkmıştı. Ben de Güneş'in evinin o muhteşem manzarasının karşısında yerimi almıştım. Güneş'le yakın oturabilmek için strateji yapıyordum. Koltuğun öbür ucuna değil de ortasına oturursam eğer yeteri kadar yakın olacaktım ona. Ne az ne çok.

-On tane aldım yeter mi? Diye içeri girdi Güneş.

-Abartsaydın. On tane ne be? Beni biliyorsun sen. Çok içemem ki.

-İçeriz canım. Gece uzun. Mevzular derin.

Hadi bakalım. Ağzındaki bakla sonunda çıkmıştı işte. Bu gece bir çok şey konuşulacaktı. Bu gece canım bir çok kez daha yanacaktı. Bu gece kim bilir kaç kez içime ağlayacaktım? Belki de bu gecenin sabahında hayatımda Güneş diye biri artık olmayacaktı...

-Başla bakalım. Dedi ilk biralarımızı uzun zamandır kavuşmayı hayal edip de bir türlü kavuşamadığımız mutluluklara tokuştururken.

-Neresinden başlayayım?

-İstediğin yerden.

-Benim istediğim yer belli de bir senin istediğin yeri çözemedik.

-O ne demek?

-Önce sen başla demek. Bunun ne demek olduğunu sonra söyleyeceğim söz.

-Nereden başlayayım?

-Çok uzağa gitmene gerek yok. Tuğçe'yi anlat bana.

Birasına diktiği gözlerini bir anda bana çevirdi. Birkaç saniye gözlerime baktıktan sonra gülümsedi. Sonra bir daha birasına baktı. Bir yudum aldı. Boğazını temizledi. Bir kez daha şişeyi dikti kafasına. Bu kez az öncekinden çok daha fazla içti. Şişeyi yere koyduğunda yarısı bitmişti. "Tuğçe..." deyip sustu. Sonra bir daha gülümsedi. Bu kez bunu özellikle gözlerime bakarak yaptı. Kafasını tekrar önüne çevirdiğinde ben gözlerimi kapatıp şişeyi kafama dikmiştim bile. Tek nefeste söylediği "Tuğçe" ismi beynimde yankı yankı dolaşıyordu. Tuhaftır ki kendim söylediğimde etki etmeyen isim Güneş'in ağzından çıktığında bir bıçak gibi saplanmıştı kalbime. Bu gece ne olacaksa olacaktı.

Alkımın GüneşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin