-Düzenlendi- (Daha önce düzenlendiği için birkaç ekleme yapılmıştır. Berkin'in konuşmasına vb.)
Merhaba!
Bölümler düzenlenmeye başlanmıştır ve bu bölüm düzenlenmiştir!
Ben bu kitabın yazarıyım ve bu bölüm 1k olduğumuz bir vakit geliyor. Oldukça heyecanlıyım ve bu kitabı sevdiğiniz oy verdiğiniz için teşekkürler!
Kitabın ilk bölümü ve girişi gibidir. Okuduğunuz için çok teşekkürler!
Multimedya:Mehir Kayaoğlu
İyi Okumalar.
Elimi gözlerime doğu kapatsam da boşunaydı. Çünkü yüzüme doğru gelen şey, sabahın huzurlu ışığı değil, mal ağabeyimin yüzüme döktüğü suydu. İçime çektiğim nefes ciğerlerimi yakarken, İstanbul'un Akdeniz kadar olmayan sıcak havası beni bunaltmıştı. Parmak uçlarımdaki sızlamayı hissedebiliyordum. Zaten hayat bana attığı tekmelerle, adeta kahkaha atıyor ve karşımda arsızca sırıtıyordu. Arkamdan terlik fırlatan bir anne veyahut "sözümü dinle." diyen bir babam olmasa da başımın belası ağabeylerim vardı. Zaten "Güneşin ışıkları ile uyandım." diyeceğim kadar normal bir ailem yoktu açıkçası. Ya da diyelim ki, uykumu bölen güneş ışığı olsa bile huzurlu diyebilecek kapasiteye sahip bir Polyanna değildim.
"Abi! Ne yapıyorsun?" dedim sinirli ses tonumla. Dağılmış siyah saçlarım, savaştan çıkmış havası veriyordu. Yeşil gözlerimi duvarda gezinirken sıcak hava yüzüme vuruyordu. Derin derin nefesler alırken uzun ve gür kirpiklerimin arasındaki harelerimi abime diktim.Yatakta doğrulup, gülmemek için kendini sıkan Berkin abime baktım. Kumral saçlarını karıştırıp, duvara yaslanırken yeşil gözlerini eğlenmiş ve bilmiş bir ifade ile bana dikti.
İçimdeki küçük Mehir bir yerlerden fırlayıp kafama odun geçirirken mırıldandı. "Böyle bir abin olduğuna şükretmelisin."
"Dedim ki, havalar çok sıcak. Biricik kız kardeşim terlemiştir, serinleteyim. Kötü mü ettim?" dedi çarpık bir şekilde gülerek. Her zaman yaptığı hareketleri şimdi de yapmasını sorgulamadım ve ben de hayatımdaki rolüme devam ettim. Gıcık falan ama yakışıklı bir adamdı benim Berkin ağabeyim. Yeşil gözlerimi hafifçe kısarak, alt dudağımı dişlerimin arasında yuvarlarken Berkin abime kötü bakışlar attım. Pek işe yaradığı söylenemezdi.
Yapmak için yapıyordum.
"Burası Antalya değil, abi." dedim dişlediğim alt dudağımı serbest bırakıp konuşurken. "Antalya hadi neyse de, İstanbul o kadar sıcak bir şehir değil. Şimdi burası bir Akdeniz olamaz hani." dediğimde abim mavi gözlerini kısarak yatağa yaklaştı. Benim Antalya sevdamı ve hayranlığımı bilirlerdi. Üniversite de bile ilk hayalim Cerrahpaşa falan değil, Akdeniz Tıp'tı.
Antalya benim için bambaşka bir şehirdi. Herkese göre turistik ve sıcak bir şehirken, benim için dünyanın en güzel şehriydi. Bir kere memleketimdi benim, çok daha özeldi.
"Kızım İstanbul'a gelmişsin, hala Antalya diyorsun. Doğduğun yer değil, doyduğun yer güzelim." diyerek yatağıma otururken sevimli bir şekilde göz kırpmıştı. Voldemort'a bakan Harry Potter gibi hissediyordum kendimi... Gerçi Voldemort bu kadar yakışıklı olamazdı, ben de Harry kadar cesur ve güçlü olamazdım. Abimin kanatları altına girip uyuma isteği olan bir kız çocuğundan ötesi değildim.
Dudak büzüp kollarımı ona açarken, melodik kahkahası odayı doldurmuştu.
"Ne doğması ne doyması abi. Ailem nereye ben oraya." dedim abime yanaklarımdaki gamzeleri belli edercesine gülümserken. Abim tatlı bir şekilde kollarını belime dolayarak alnıma bir öpücük kondurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
REİSLER DE SEVER - ARA VERİLDİ -
Novela Juvenil©Tüm Hakları Saklıdır. "Kadınlar yıldızlar gibiydi. Gelirlerdi, bazıları asırlar sürerdi ama bazıları kayıp giderdi. Bir gecede bir sürü yıldız olurdu, bir erkeği bir sürü kadın severdi. Ama erkek, tek bir kadını sevdi, geceyi bir tek; ay aydınlat...