22

8.2K 356 18
                                    


Her zamanki gibi spor ayakkabılarımı giymiş, her zaman gittiğim yoldan okuluma doğru ilerlerken bugün hissettiğim bir farklılıkla kaşlarım çatıldı.

Umut?

Onun burada ne işi vardı?

Biraz daha ilerleyince yanında duran Kaan'ı görmemle şaşkınlığım biraz daha azaldı. O ikisi çok yakınlardı ve Umut bir salaklık yapıp bugün okula Kaan'la gelmek için yolunu uzatmış olabilirdi.

Ama Umut dünyanın üşengeçlik rezervinin yarısını tek başına karşılamıyor muydu?

'Neyse ne' dedi iç sesim ve omuz silkip arkalarından yavaş yavaş ilerlemeye başladım.

Çünkü adım kadar iyi biliyordum ki benim akıllı kuzenim eğer beni görürse üstüme atlayıp Umut'a rezil olmamı umursamadan okula gelene kadar bütün rezil anılarımı ortaya dökebilirdi.

Bir an öyle bir anın yaşandığı geldi gözlerimin önüne... Kaan beni kolunun altına almış salak salak şeyler anlatırken  Umut'da onun anlattıklarına hayvan gibi gülüyordu.

Yüzümü buruşturdum, sabah sabah en son istediğim şeylerden birisi bu olmalıydı.

Yaklaşık bir dakika sonra onlar önde hararetli hararetli bir şeyler konuşarak giderken ben de arkalarında sessiz sessiz ilerliyordum ki... Kaan insanlıktan çıkıp hayvan gibi gülerek arkasına dönene kadar...

Beni görmüştü.

Beni, beni, Nida'sını.

"A... Nida..." diye adımı daha önce hiç bu kadar abartmayarak söyledikten sonra 5 metre ilerimde olmasına rağmen sanki ben körmüşüm gibi zıplayarak iki elini de bana doğru salladığını gördüğümde gözlerimi devirdim ve yapmacık bir şekilde gülümseyip, "Kaan." diye uyarırcasına konuştum.

Ama benim canım kuzenim sanki beni değil de Azra'yı görmüşçesine koşarak üstüme doğru gelip kucağıma atladığında uyarımı anlamadığını veya takmadığını kavramış oldum.

Sanki beni daha önce hiç görmemiş gibi davranıyordu.

Sanki ölmüşüm de tekrar dirilmişim gibi.

Kolları arasında can çekişirken nefes alamadığım için kedi gibi çıkan sesimle ona öldüğümü anlatmaya çalışıyordum ama ne yazık ki beni dinlememekte ısrarcıydı.

En sonunda beni bırakmayı akıl etti ve zorla da olsa ayrılmayı başardık. İç sesimin bile beni sakinleştirmeye çalıştığı şu dakikalarda Kaan bu sefer de  yanaklarımı sıkıp ne kadar tatlı olduğumu söylemeye başlamıştı. Bayramda torunlarını seven büyükanneler gibiydi.

Sonra birden Umut'un sesi duyuldu kulaklarımda. "Salak herif bıraksana artık kızı öldürdün be."

Benden ayrılmayı başaran Kaan Umut'un sözlerine karşılık kaşlarını çattı.

"Kuzenim değil mi severim de severken öldürüm de, sana n'oluyor Umut Bey? Yoksa kıskandın mı?"

Son söylediği şeyden sonra gözlerimi fal taşı gibi açıp Kaan'a bakmaya başladım, Umut da benimle aynı durumdaydı. Kaan birden surat ifadesini değiştirdi ve muhtemelen yanlış anlaşılan cümlelerini düzeltmeye çalıştı.

"Y... yani güzel kardeşlerim. Sizler beni yanlış anladınız. Beni Nida'dan kıskandığını zannettim ben. Ben senin en yakın arkadaşınım ya hani Umut? Değil mi? Nida'nın yanındayım diye beni kıskandın zannettim." dedi son cümlesinde işaret parmağıyla beni gösterirken.

Kaan'ın bana gösterdiği parmağı bile Umut'un gözlerini bir saniye bile bana çevirmesine neden olmamıştı ve sessizce kafasını 'anladım' manasına gelecek şekilde sallamış ve önüne dönüp yavaşça okula doğru yürümeye başlamıştı.

Kaan da elimden tutup sürüye sürüye beni Umut'un yanına götürdü ve okula doğru yürümeye başladık.

-

Kaan bir süre sonra aynen hayallerimdeki gibi beni kolunun altına almış anaokulunda beni seven çocukla maceralarımı anlatıyordu.

Daha önce hiç bu kadar rezil olmamıştım.

Resmen sevdiğim insana anaokulunda beni seven çocuğun pantolonuna nasıl su döküp onu ağlattığımı anlatıyordu.

Ama işin tuhaf tarafı Umut dünyanın en ciddi olayını dinlermişçesine Kaan'ı dinliyordu ve bu olayı dinleyen çoğu insanın aksine Umut asla gülmüyordu.

Kaan her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlattıktan sonra Umut derin bir nefes aldı ve ilk defa bana doğru dönüp, veya Kaan'a da dönmüş olabilir çünkü bir bütün gibiydik, "Çok doğru bir hareket Nida'cığım yüz verseydin daha fena olabilirdi o şerefsiz, belki de seni bir köşede sıkıştıradabilirdi. Ucuz kurtulmuşsun."

Az önce Umut beş yaşındaki bir çocuğa sapık muamelesi yapıp yaşadığım olayı ciddiye mi almıştı yoksa ben cidden aşırı Kaan yüklemesinden delirmiş miydim?

"Hı?" diye mırıldandım istemsizce kafamı ona doğru çevirirken.

Kaan da şaşırmış olacak ki bana yapışmayı bir an kesmişti.

"Yani diyorum ki çocukken nasıl bu kadar bilinçli olabildin? Bu çok güzel bir şey."

"Umut bu gece az uyudu Nida, sen onu takma. Sabaha kadar portremi çizmekle uğraştırdım onu."

Umut gözlerini devirdi.

"Yaptığım en salak saçma çizimdi yemin ediyorum beş dakika yerinde durmadın ağzın gözün farklı hareket ediyor. Doğruyu söyle bukalemun musun sen?"

İçimden Umut'un beni sesimden tanıyamayacak kadar salak olduğu için zafer dansları ederken ikisinin birbirleriyle girdiği tartışmayı duymamaya ve bu gergin yolculuğun bir an önce bitmesi için Kaan'ı çekiştirmeye başlamıştım artık.

Bir süre sonra okulumu... Eğitim yuvamı... Canımı... Sonunda görebilmeyi başarmıştım.

Birazcık başım ağrımıştı ama güne pek de fena başladığım söylenemezdi.

DEVÂ.  |texting|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin