Malfoy MalikanesiYalnızlığı en iyi tadabileceğiniz, günün en soğuk vaktidir şafak vakti.
Gece geç saatlere kadar oturanlar da artık yavaş yavaş uyku moduna geçmişlerdir. Dünya size kalır, gökyüzünü sizden başka izleyen yokmuş gibi hissedersiniz. Her ne kadar dünyanın diğer kısımlarında gündüz de olsa...
Günün en sessiz ama bir o kadar da en canlı saatleridir şafak vakti. Pencereden bakınca tek tük yanan ışıkları görürsünüz. O ışıklara ait hikayeleri düşlemek size ve hayal gücünüze kalmıştır. Kendinizle baş başasınızdır, şehir daha uyanmamıştır.
Dolayısıyla savaşlar, kavga, kıyamet, yaşam çilesi ve bütün kargaşa da gecenin kendine has siyah kanatları arasında gözden kaybolmuştur.Her ne kadar yalnızlığın tonlarına bürünse de, kahramanından suçlusuna, iyisinden kötüsüne herkes bu vakitte başlar neye başlayacaksa.
Pişmanlıklar, hüzünler, acılar siyahtan maviye karışan gökyüzünün arasından doğacak olan hafif gün ışıklarıyla beraber gün yüzüne çıkar. İçinizi kemiren gerçeklerle baş başa kalırsınız ve ne yazıktır ki, gece boyunca o hiç susmayan vicdanınız, karanlığın koynundan sıyrılıp çıkan yeni güne doğacak olan o güneşle beraber tekrar susmaya başlar. Ve gün boyunca sessizce, katı bir sükunetle yapacağınız her şeye göz yumarak, kalleşçe bir pusuda sızlamak için yine gelecek olan o tenha geceleri bekler...Narmin Malik
📚'Şafak Vakti'📚Karanlık sokakta güneşin henüz doğmadığı bir saate çizmelerini taş zemine çarpa çarpa yürüyordu Severus. Keskin bakan siyah gözleri tek bir noktaya kilitlenmişti. Önünde mağrur bir edayla yükselen Malfoy Malikanesine. İnsanların acısıyla, ızdırabıyla beslenen ve yıllardan beri bu temeller üzerinde ayakta duran, içinde yaşayan sahipleri gibi soğuk taş yapıta.
Düşünceliydi tenha sokakta yürüyen adam. Rüzgar tıpkı içinde kopan fırtınayı yansıtırcasına siyah uzun pelerinini arkasında uçuşturuyordu.
Bugün Ölüm Yiyenlerin bakış açısıyla kutlama gecesi, kendisi için ise ruhuna bir yenisini daha kazıyacağı, pişmanlıkla geçecek olan bir ömre eklenecek olan bir günahın daha işleneceği ölüm gecesiydi. Evet fiziki açıdan yaşıyordu genç adam fakat ruhu yaşamayı yıllar öncesinde bırakmıştı. Kendisine papatyaları sevdiren o muazzam kadının gözlerini hayata kapadığı günden itibaren Severus için de yaşam defteri kapanmıştı. Sadece verdiği bir söz uğruna hayatta duruyor ve kuru kuruya aldığı nefesleri her gün biraz daha işkenceli bir hale getirecek olan o günahları işliyordu. Kendinden bağımsız, iradesiz bir şekilde bile olsa işlenen suç suç sayılırdı değil mi?
Her ne kadar üzgün de olsa pişmanlığı, görevi yaptıklarını gölgeleyemiyordu...Birkaç kişinin daha girdiği o kapıdan içeri girerek bu sefer loş bir koridorda yürümeye başladı Severus. Etraf karanlık olsa da duyulan sesler yeterince canlıydı. Aklına gelen gerçeklerle yüzünü buruşturdu. Muggle doğumlu cadıların ve muggle'ların ızdırabıyla geçecek olan bir geceye adım attığını anladı o an. Ama ne tuhaftır ki, kurulmuş bir robot gibi yürümeye devam etti.
"Severus neredeyse eğlenceyi kaçıracaktın. Senin payına düşeni de ben alacaktım ama görünüşe bakılırsa eğlenceden uzak kalmak istememişsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood and Darkness / Snamione
FanfictionKaranlık soğuk mahzende iki kişi duruyordu yüz yüze. İkisi de öfkeliydi, ikisi de üzgün. Ama birbirilerine değildi bu öfkeleri hayır... Kadın anlatamamasına, adam anlayamamasına öfkeliydi. Uzayıp giden sessizliği nihayet adam bitirmeye çalıştı. Kon...